| ISBN13 978-975-342-592-6 | 13x19,5 cm, 312 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | A. Ömer Türkeş, “Yılın romanlarından bir seçki: Bir Zamanlar Avrupa’da”, Birgün Kitap Eki, 12 Aralık 2006 İsveç edebiyatının genç yazarlarından Carl-Johan Vallgren, ilk kez çevrildi Türkçeye. Ülkesinde büyük ses getiren Bir Garip Aşk Öyküsü romanıyla tanıma fırsatı bulduğumuz genç yazar, aşktan değil ama toplumdan kaynaklanan acıları, öfkeyi, nefreti, kötülüğü anlattığı hikâyesiyle iki yüz sene öncesinin Avrupa’sına götürüyor okuyucusunu. Avrupa yine Aydınlanma sancıları içinde. Toplumun en alt katlarında, batakhanelerde, sirklerde, mezbahalarda, tımarhane ve hapishanelerde, kesif bir yoksulluğun, cehaletin, şiddetin, kutsallık adına işlenen cinayetlerin egemen olduğu bir dünyadayız. Arka planına 19. yüzyıl tarihini yerleştiren Vallgren, yaşanmış bir olaya değil bütünüyle hayal gücüne dayalı bir hikâye kurgulamış. Üstelik çok zengin bir hayal gücü bu. Gözünü eşitsiz ve acımasız bir dünyaya, Kant’ın doğduğu kentte, bir Alman genelevinde açan hilkat garibesi Herkül’ün kendisiyle aynı gece aynı genelevde doğan ve kaderi daha baştan bir genelev çalışanı olarak çizilen güzeller güzeli Henriette’ye duyduğu aşk belki karşılıksız değil, ama elbette imkânsız. Nitekim ergenlik çağına geldikleri, kız ilk müşterisine sunulduğu gün vuku bulan olaylarla birbirlerinden uzağa savrulurlar. Çirkin çehresi, çarpık vücudu, cüceliği, sağır ve dilsizliğiyle insanların uğursuz sayıp dışladıkları, kilisenin içindeki şeytanı çıkarmak adına işkencelerden geçirdiği Herkül, insanların zihnini okuma yeteneğiyle direnecektir hayata, öfkesi ve intikam ateşiyle inadına direnecektir. Vallgren de Kitap Fuarı konuklarındandı ve katıldığı panelde tutkulu bir aşk hikâyesi anlatmak istediğini söylemişti. Bir Garip Aşk Öyküsü gerçekten de tutku dolu bir roman, ancak söz konusu tutkunun küçük bir kısmı aşka dair. Asıl yakıcı tutkular roman kahramanı Herkül’ün yaşama ve yok etme arzusunda çıkıyor ortaya. Vallgren bu fantastik roman kahramanını bütün bir yüz yıl boyunca Avrupa’nın her köşesinde dolaştırırken bir yandan çok canlı ve çarpıcı Avrupa manzaraları sunuyor, öte yandan hem insanı insan yapan değerleri hem toplumun değer yargılarının ikiyüzlülüğünü hem de “ötekine” duyulan nefretin ardındaki bağnazlığı sorguluyor. Herkül’ün hayat hikâyesini tamamlamak isteği, romanın son bölümünün gereksiz yere uzamasına ve az da olsa bir gerilim kaybına neden olmuş. Gothic’e özgü bir anlatının irkilticiliğinden peri masallarının pembe dünyasına nedensiz bir geçiş. Neyse ki çok az sayfa kaplıyor. Sonuçta çok etkileyici bir metin çok sürükleyici bir roman çıkarmış Carl-Johan Vallgren. Ali Arda çevirisinin güzelliğine de dikkat çekmek isterim. |