ISBN13 978-975-342-716-6
13x19,5 cm, 64 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Harun Atak, “Taşa Bağlarım Zamanı’nda bir arayış ve sığınak izleği olarak: Deniz”, Akatalpa dergisi, Sayı: 130, Ekim 2010

Sözcüklerin anlamları yoktur, kullanımları vardır. – J.C.Giroud

Taşa Bağlarım Zamanı 18. şiir kitabı Ahmet Ada’nın. 3 bölüm, 32 şiirden oluşan Taşa Bağlarım Zamanı; varoluş-varlık-hiçlik ekseninde bir ‘Arayış’ kitabı: Varoluş sıkıntısıyla boğuşan bireyin, lirik sorgulamalarla yaşamı ve ölümü, insanı ve zamanı anlamlandırma çabası. Kısık ama mağrur, bilge bir ses tonu hâkim bu sorgulamalarda. Zamanın hiçliğe sürükleyen engellenemez akışına yapılan naif bir itiraz ve direniş omurgası da diyebiliriz. İtiraz ettiği, kabullenmek istemediği katı gerçeklikten kaçmak değil, o gerçekliği parçalayarak bir düşükle arayışı görülüyor şiirlerde.

“Zaman rahvan atı gök çatının…” derken şair, zamanın mutlak akışı varlığın bozgunudur. Bozguna direnebilmek içinse zamanı durdurabilmek adına taşa bağlayacaktır zamanı. Gel gör ki hemen sonra: ‘‘Ölüm tek yasasıydı yolun’’ diyecektir. ‘Yol’ imgesi kitap boyunca, hem zamanın akışının götürdüğü hiçlik, hem de -hiçlik karşısında- varoluştaki sıkıntı ve kaostan sıyrılıp; ‘Deniz’e ulaşabilmek için çıkılan arayış olarak okunabilir. Arayış; deniz izleği üzerinden de pekiştirilecektir yine: “Bu bir yoldur, yolun başlangıcı / Tarihin kara taşındayız. Bize / Yok öyle bir ülke, diyorlar / Deniz altında.”

Yol ve zamandaki sürükleniş, şairin yokluğa yürüyüşüdür aynı zamanda. Bu yürüyüş boyunca izini süren Pars’la ölümün soğukluğunu hissedecektir hep: “Benim yokluğa yürüyüşüm, / Hiçliğe kanışım onlardan. Denizin kapısını / Arayışım yıllardır. Sevincin çekici, / Üzüncün nacağı arasında çözülsem de / Yıllardır, yollar açılır yollar kapanır / Pars izimi sürer. Bir yolu tamamlarım / durmadan.” Yol ve zaman durursa, sürüklenişin acısı da dinecektir. Bunun içindir, –zamanı bağlamanın yanında- zamansızlığı aralayabileceği bir evrene (düşülke) sığınacaktır. Süryani bir bilgenin öğüdüne kulak vererek: “Denizin zamanı yoktur” yazıp, denizin derinliğine sarılacaktır. Hiçliğin eziciliğine karşı tek seçeneği budur şairin. Yalnız deniz bir kaçış imgesi değil; bitimliliğinin farkındalığında ve varoluşun trajik karakterini kavrayan şairin her şeye rağmen yaşamın derinliğini aktarma nesnesidir. Buradan hareketle ‘Deniz’ üzerinde biraz daha yoğunlaşacak olursak; deniz sözcüğüne kitaptaki kullanımlarıyla bir izlek, hatta ‘anaizlek’ görevi yüklenildiğini sezebiliyoruz. Sözcük sayımından ilerlersek bu savımızı daha kuvvetli dile getirebiliriz.

Taşa Bağlarım Zamanı’nda yer alan 32 şiirin 29’unda ‘Deniz’ sözcüğü 97 kez kullanılmış. Ayrıca 3 şiirin isminde( İçdeniz, Yine deniz, Değişmeler denizi) ve bir de; kitabın ikinci bölümünü ayırırken kullandığı dizelerde (1 kez) olmak üzere toplamda 101 kez yer verilmiş. Şüphesiz bu çoğul kullanımlar farklı anlam katmanları katıyor. Kitabın ilk şiirinin ilk dizesini ve bu şiirin son kıtasının ilk dizesini paylaşırsak; kullanım çeşitliliği duyumsanacaktır:

“Deniz dedim o büyük yanılgı” – ‘‘Deniz dedim o büyük sözdizimi’’

Taşa Bağlarım Zamanı’nın ikinci bölümüne baktığımızdaysa; Derinde I, II, III ve IV isimli şiirleri görürüz ki: Şairin deniz izleği üzerinden çerçevelediği, inmeye çalıştığı derinliğin şiirleridir bunlar. Bu derinlikte içindeki çöle yönelişini de okuyacağızdır: “Arıyordum denizin basamaklarında / İçimdeki çölü.” Modern kent yaşantısının kaotik ve yorucu koşuşturmalarından sıkılıp, içindeki çöle yönelen, o çölde kendi özbenliğiyle buluşmaya çalışan birey; içindeki ötekiyle yüzleşebilmek için aynalara da sığınacaktır: “Deniz kocaman bir ayna”. Ne var ki: O ölümcül Pars, yine karşısına dikilecektir onun. Ölümün dayanılmaz ağırlığıyla yüzleşecektir hep. Bu noktada, yine bitkin ama bilgece: “Ah, işte unutmak yazı, kör zamanı, / Çiçeklenen suyu, kar sesini, büyük gözleri / Hızla gelişiyor varoluşun acısı / Bir bakmışım doğumun olmuş / Yengisi ölümün” diyecektir.

Taşa Bağlarım Zamanı’nda deniz; bir anaizlek olarak şairinin varoluşuyla kopartılamaz bir bağa sahiptir. Modern kent insanının karaya hapsedilmişliğinde deniz; gizemiyle ve derinliğiyle şaire bir sığınak imgesi olarak belirir. Denizin çağrısı şairi ve tinini kendine davet etmektedir. Şair orda; kendi mutlak varlığının kalıplarını aşıp; uzamsal ve zamansal boyutların dışına sıçrayacaktır.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X