Hüseyin Hamdi Erkan, “Seferis ile Üvez”, parşömen- sanal fanzin, 27 Temmuz 2010
Sizi bilmem ama benim büyük-güzel yazıcı (şair, yazar, romancı, öykücü, denemeci gibi yazıcılar) kıstasım şudur: Daha önce bildiğim, gördüğüm, hissettiğim şeyleri bildiğimi, hissettiğimi onu okuduktan sonra anladığım ya da daha önce hiç bilmediğim, duymadığım bir şeyi bana duyuran yazıcılar güzel-büyük yazıcılardır.
Onlar dünyayı daha berrak görmemizi sağlarlar. Gözümüzü açar, şeyleri netleştirirler gözümüzde. Hem bu kıstaslar falan bir yana biz fani okurların sahiplendiği "benim yazarım, şairim" dediği insanlar vardır. Süreyya Berfe benim için yukarıdaki iki guruba da giriyor.
"süreyya berfe kalfaysa ben çırak bile olamam" diye karalamıştım bir zamanlar.
Benim çırak olacağım yok zaten. Hamurumuz sağlam değilmiş. Ama S. Berfe kalfalığına devam ediyor hâlâ. İyi ki.
Metis’ten çıkan Seferis ile Üvez Berfe'nin kalfalığının son ürünü.
Şiirler şu kadar bölüme ayrılmış, şöyleymiş böyleymiş... onları her yerde bulursunuz zaten. Ezcümle, Berfe yine evrene ve bu sefer Georgios Stylianou Seferiades'e de odaklanmış.
Rüzgârlar, kuşlar, bitkiler, mevsimler (bildik Berfe şeyleri) dışında, –aralarında yaş farkı olduğunu anladığımız– sevgilisine de yazıyor yine (artık gerisi edebiyat tarihçilerinin işidir):
Sırılsıklamım
denizden yağmurdan değil
Özlüyorum
Sadece yaş farkı değil aradaki, uzaklıklar da sanırım..