Zehra Başar, “ Yaşamın Halleri” , Akşam-lık, 2003
Kolay iş olmadığı bilinir. Bana göre, iyi deneme yazabilmek , iyi şiir yazabilmenin hemen ardından gelir. Deneme severler bilir. İyisi, az bulunur. Bazen sayfalarla, bazen yarım sayfayı ancak dolduran bir kaç paragrafla, karşısında hayranlıkla dondurup bırakır. Sonra da, yıllarca unutulmayan şiirler gibi hatırlanır.
Okumanın Halleri , önümüze az sayıda çıkan iyi yazılmış denemelerden olduğu için sevindirici...
Yazar, onsekiz başlıkta topladığı yaşama halini; “Rastlaşma”yı, “Çocukluk”u, “Büyüme”yi, “Oda”yı, “Acelesizlik”i ve diğerlerini, okuduğu kitaplardan hatırladıklarıyla besliyor denemelerinde. Yanına aldığı roman kahramanlarıyla , mısralarla, öykülerle, yazarlarla dolanıyor düşüncelerinin içinde. Düşüncesini onlarla kuruyor. Her bir denemede, kitaplar karışıyor söze. Şiirler seriliyor önümüze. Zaman zaman, kendi hayatını da denemeye katıyor yazar. Bir roman kahramanıyla birlikte, bir şiirle birlikte düşünüyor. İmgeler, izlenimler, örneklendirilen insanlık halleri bir düşünce oluyor. Artık bir düşünce geziniyor sayfalarda. Düşünüyor deneme; Adorno’nun deyişiyle, deneme, ‘...nesne üzerinde şiddete başvurmadan’ düşünüyor.“ Yazarın okuyup hatırladığı kitapların üzerinden, satır aralarından kayıp gidiyor, yumuşakça geçiyor; “Gece “ oluyor böylece, “Aile”, “Sağlık”, “Sesler”, “Aşk” ve “Deniz” oluyor.
“Deniz”, adlı denemesinde yazar, önce, “kıyıda oturmuş o adamı “ seyrediyor. Venedik’te Ölüm’ün Gustav von Aschenbach’ına benzetiyor adamı. Ona benzese de, “hayır, o değil”, diyor. Adam, akşama kadar deniz kıyısında oturup başlarını denize çevirmeden , hiç durmadan birbirleriyle konuşarak, bedenlerine güneş yağı süren bir kaç kadınla konuşuyor . Yazar, ağır ağır, seyrettiği adamın öyküsünü kurmaya başlıyor. Mesleğini, hayatını, düşüncelerini yerleştiriyor öyküye. Sonra kadınlara dönüyor. Robert A. Johnson’ın, Biz : Romantik Aşkın Psikolojisi adlı incelemesinden denizle ilgili bir alıntı yapıyor. O alıntı üzerinden, kadınların neden denize bakmadıklarını, ne zaman bakabileceklerini düşünüyor.
Seyretmekte olduğu adam, hayata biraz kırgın olabilir... Selim İleri’nin Yalancı Şafak’ında Orhan ve Leylâ’nın ilişkisini hatırlıyor yazar. Orhan’ın, henüz Leylâ uyumaktayken çıkıp gideceği sırada yazıp bıraktığı not ve yalnızlık düşüncesi... Sonra, Bizi Biz Yapan Hikâyeler’ de, William L. Randall’ın Hillman’dan yaptığı bir alıntıyla, kıyıda seyretmekte olduğu adamın olası kırıklığına açıklık getirmeyi deniyor.
Adamı izlemeye bırakıyor artık, çevresindekileri izlemeye başlıyor yazar. Denize bakmadan, hiç durmadan konuşan kadınların, hayatta sanki hiç aşk yokmuş gibi, ya da hayatlarında hiç aşk yaşamamışlar gibi duruşlarını düşünüyor. D. H. Lawrence’ı hatırlıyor, “bence okuduğum en erotik pasaj”’, dediği, Gökkuşağı’ndaki ‘o bölümü’ alıntılıyor. Aşkı anlatarak sürüyor deneme, kıyıda oturup seyrettiği adamın öyküsünde sürüyor. Yine Yalancı Şafak’daki Orhan ve Belma ilişkisine dönüyor. “yaşamın genişliğinden, düş gücünün, bilinmezin enginliğinden bile isteye uzak dururken”, kıyıdakilerin, Orhan’ın Leylâ’ya o notu yazarken eline aldığı kapağı kayıp tükenmezleri ya da bir dolmakalemleri olsa ne olur, olmasa ne olur, diye düşünerek son buluyor.
Denemeler, gene Adorno’nun söyleyişiyle,”‘...konusunun bütün öğelerini birbiriyle konuşturuyor.”. “Düşünce, tek bir yönde” ilerlemiyor, “uğrakları, bir halıdaki gibi iç içe “ örülüyor. Yazarın, çocukluğundan bu yana sürdürdüğü anlaşılan geniş edebiyat okumalarıyla kurulan ağda ilerliyor.
Bu ağın içinden, edebiyat, sessizce uzanıp beklediği yerden kalkıyor. Artık edebiyatın, kendi içinde konuşmaya, hayata, düşünceye katılmaya nasıl da istekli olduğunu, nasıl yettiğini görebiliriz, denemelerde. Görünür kılınmaya ne kadar istekli olduğunu...
Yazar, Okumanın Halleri’nde tam da bu isteğe yanıt veriyor. Edebiyatı canlandırıyor. Çünkü onunla çıkmak istiyor yolculuğuna. Bu yolculukta, onu yanına almak istiyor. Onunla “Yorgunluk”a, “Yanlışlık”a ve “Başkalar”ına yaklaşmak, yaşama hallerine dokunmak istiyor. Sanki, kuşandığı edebiyatla yazar, kendine dokunmak istiyor. “Beni ıssızlıktan kurtardı,” dediği edebiyatla. Bizi ıssızlıktan kurtaran edebiyatla.