| ISBN 975-342-011-0 | 13X19,5 cm, 132 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | s. 48-9 Klor, Solgun Yüz! sonbahar yağmurlarının, Flandre'ın çocuğu! ama şimdiden çok fazla şey dedim — onun için. garda benim trene paralel başka bir tren duruyor. içinde onun çocukluğuna benzeyen iki sarışın çocuk. camda kendimi görüyorum. benim kız çocukluğumdan kalan tek şey başımdaki kurdele mi? ilerki vagondan lacivert bereli yaşlı bir adam geçiyor, göksel mavi kurt gibi. bu belki onun geleceği. önümde onun verdiği bir not defteri, içinde önemli bir telefon numarası ve north pole sigaraları duruyor. şimdilik bütün yaşamım bu. bu kadar basit işte. mıknatıs çizgilerine yerleşen demir tozları gibi bir yaşam. gökyüzü karanlık gri bulutlarla kaplı. ilerde bir yerde bir açılış var havada yüzen bir göl gibi. güneşin göründüğü tek yer, bir yarık, tek tük kuzey evleri, bakımsız, eski. onun bask bereli gri pardesülü görüntüsü uzaklaşıyor. ben trene ters yönde oturmuşum. giden benim ama hâlâ oraya varmak istiyorum gibi... başım yana eğik, öne doğru eğilmiş camda kendimi görüyorum. kaç kez yana uzandım böyle yatay trenlerde, yerle gök arasında neredeyse ezilmiş, güçlerin önünde çaresiz, unufak, yamyassı, aklım yola çıkmadan önceki kendimde, dönüşte rastladığım. öyle ki daha yola çıkmaya hazırlanırken karşıma peşpeşe oradan dönen kendim çıkıyor ve gelecekteki yolculuğumu kendi geçmişi gibi anlatıyordu. bugün hem şimdiydi, hem dün hem yarındı, yani zaman yoktu, akmıyordu. bir yağmur. atların birden çöküp yan yattığı. garlardan, cılız gar çiçeklerinden bir yağmur. ağzını açıp kükreyerek ağlayan bir aslan her ayrılışımızda... bilinç zamansal-etik yıkımdan bir nesne yapıyor. Klor, Soluk Yüz diyorum ben ona. gerçekten de maddeden önce onun hayali geliyor; düşünülen şey ne ise, o "soyut bir eşya" olarak dünyayı biçimlendiriyordu. depresyon ise sevgi yitimi, yıkımı, yitik sevgi. depresyon, Flandre'ın çocuğu. kuzeylilerde birşey var. ayaklarını bastıkları yerde bir anafor gibi dibe gidiyorlar. kendini çok az ele veren bir derinlik — deri altından yayılan gizemli bir ışık gibi. ama şimdiden çok fazla şey söyledim bile. her kuzeyli yanında klor-solgun yüzünü taşır. 20. yüzyılda bir tanrıça ile karşılaşmak nasıl olurdu? kuzeyliler işte böyle bakıyor mutluluğa. suyun içinde elleri bağlı genç bir aziz uzanıyor. Klor, Solgun Yüz! |