5. Bölüm, Düşünsel Nostalji’den, s. 90-92.
Bar Nostaljisi: Günlük Hatıralar Üzerine Düşünmek
1997'de Lyublyana'nın merkezinde, hiçbir şeyi desteklemeyen gösterişli müstakil sütunlarla süslenmiş ünlü Cobbler Köprüsü civarında bir kafeye gittim. 1960'lar tarzında süslenmiş kafedeki ambiyans az biraz tanıdık ve huzur vericiydi. Beatles ve Radmila Karaklayiç çalıyordu. Duvarlar Çin saatleri, baharat kutuları (Sovyetler Birliği' nde bunun bir lezzet belirtisi olduğu düşünülürdü) ve yeryüzüne bir daha dönememiş olan talihsiz köpekler Belka ve Strelka'yı taşıyan Sputnik'in posterleriyle süslenmişti. Ayrıca Tito'nun ölüm haberini veren büyütülmüş bir gazete kupürü vardı. Hesap fişi geldiğinde gözlerime inanamadım. Mekânın adı Nostalji Snack Bar'dı.
Zagrebli bir arkadaşım, "Zagreb'de ya da Belgrat'ta böyle bir bar hayatta bulamazdın," dedi. "Orada 'nostalji' sözcüğü yasaktır."
"Neden?" diye sordum. "Hükümetin Zagreb ve Belgrat'ta yaptıkları tam da nostalji değil mi?"
"'Nostalji' kötü bir sözcük. Eski Yugoslavya'yı çağrıştırıyor. Nostalji demek 'Yugo-nostalji' demektir."
Nostalji Snack Bar sıcak bir yerdi. Tanımı bile (snack bar) uluslararasıydı, mekân sahiplerinin gençliklerinde Yugoslav televizyonunda eski Amerikan filmlerini seyrederken hayalini kurdukları bir şey olabilirdi. Nostalji Snack Bar'ın Amerikan versiyonu fazla tantanaya yol açmazdı. 1950'lerin lambaları, müzik kutuları ve James Dean resimleriyle süslü samimi bir yer tahayyül edilebilir. Geçmişle Amerikan tarzı ilişki kurmak böyle olur – tarih eğlenceli, siyasetten arındırılmış ve ha deyince ulaşılabilen hatıra-eşyalara dönüştürülür. Bölünmüş geçmişin simgelerine, özellikle de ırk ayrımı imgelerine göndermede bulunmak daha kışkırtıcı olurdu. Nostalji Snack Bar eski Yugoslavya'nın birçok bölgesinde hâlâ kültürel bir tabu olan ortak Yugoslav geçmişiyle oynamaktadır. Geleneklere dönüş yanlısı milliyetçiler sembolik siyasetle ilgilenirken takınılan bu rahatlığı, siyasetin sıradan şeylerle iç içe geçirilmesini kabul edilemez buluyorlar.
"Uluslar üstü" bir kimliği benimsediğini söyleyen Zagrebli Dubravka Ugremiç eski Yugoslavya halkının, özellikle de bugün Hırvatistan'da ve Sırbistan'da yaşayanların "hafızalarının haczedildiğini" yazmıştır. Ugremiç bununla bir bakıma günlük hafızayı, açık bir haritası olmayan ortak duygusal yol işaretlerini kastetmektedir. Bu işaretlerin arasında hem resmi semboller hem de geçmişin çoklu fragmanları ve parçaları vardır: "Bir şiir dizesi, bir imge, bir sahne, bir koku, bir tını, bir ezgi, bir sözcük." Bu hatırlatıcı işaretlerin tam bir haritasını çıkartmak mümkün değildir; bu tür bir hafıza parçalanmış fragmanlardan, eksiltilerden ve savaşın dehşet sahnelerinden oluşur. Ülkenin tüm yeni dillerinde (Hırvatça, Sırpça, Boşnakça, Slovence) ortak kullanılan yarı Yunanca sözcük, nostalji, Miloseviç'in ortak hafızadan haczettiği Yugoslavya sözcüğüyle bağlantılıdır.
Eski Yugoslavya'nın sıradan korkak yurttaşı, en basit şeyi açıklamaya çalışırken bile aşağılayıcı dipnotlar ağına yakalanır. "Evet, Yugoslavya, ama eski Yugoslavya, Miloseviç'in bu Yugoslavya'sı değil. …" "Evet, nostalji, belki de bu adı verebiliriz, ama Miloseviç'e değil, eski Yugoslavya'ya duyulan bir nostalji…" "Eski komünist Yugoslavya'ya mı?!" "Hayır, devlete değil, komünizme değil…" "O halde neye?" "Yani bunu açıklamak zor, anlıyor musunuz…" "O halde şu şarkıcı Djordje Balaseviç'e duyulan nostaljiyi mi kastediyorsunuz?" "Evet, şarkıcıya…" "Ama sizin şu Balaseviç Sırp değil mi!?"(1)
İnsanın en iyi hatırladığı şey duygularının renklendirdiği anılardır. Dahası hafızanın duygusal topografyasında, kişisel ve tarihsel olaylar genellikle birbirine karışır. Görünen o ki kolektif hafızayı ele almanın yegâne yolu dört bir tarafa dağılmış diğer yurttaşlarla, göçmenlerle ve sürgünlerle hayali diyaloglara girmektir. Bu tür "aşağılayıcı dipnotlar"dan ve tercüme edilemeyen kültürel öğelerden oluşan bir hafızanın duygusal topografyasını anlatmaya çalışırken insanın ister istemez dili tutuluyor. Anlaşılması güç sözdizimi ele avuca sığmaz kolektif hafızanın bir parçasıdır.
Ortak toplumsal hafıza çerçeveleri mefhumu, diğer insanlarla ve kültürel söylemlerle diyalog içinde olan bir insan bilinci anlayışına dayalıdır. Bu düşünceyi, Freud'un tekbenci insan ruhu görüşünü eleştiren Lev Vigotski ve Mihail Bahtin geliştirmiştir.(2) Vigotski bizi insan yapan şeyin algıya yakın "doğal hafıza" değil, anlamın dış uyaran olmadan oluşmasını sağlayan kültürel göstergeler hafızası olduğunu söyler. Hatırlamanın düşünmeden kopartılması şart değildir. Hatırlıyorum öyleyse varım ya da hatırladığımı düşünüyorum, öyleyse düşünüyorum.
Notlar
(1) Dubravka Ugremiç, "Confiscation of Memory", The Culture of Lies içinde (University Park: Pennsylvania State University Press, 1998). Yukarı
(2) Lev Vygotsky, Mind in Society (Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press, 1978). Vigotski'nin izinden giden bireysel hafıza psikologları, "bizzat yaşanmış olan olayların bilinçli olarak hatırlanması" diye tanımladıkları epizodik hafıza ile olguların ve isimlerin bilgisi, "dünyaya dair bilgi" diye tanımladıkları semantik hafıza arasında ayrım yaparlar. Bu ayrım genel hatlarıyla Jakobson'un "metonimik" ve "metaforik" ayrımına denk düşmektedir. Bkz. E. Tulvig, "Episodic and Semantic Memory", E. Tulvig ve W. Donaldson (haz.), Organization of Memory içinde (New York: Academic Press, 1972), s. 381-403. Nostalji konusuna psikolojik ve psikanalitik yaklaşım için bkz. James Phillips, "Distance, Absence and Nostalgia", Don Ihde ve Hugh J. Silverman (haz.), Descriptions içinde (Albany: SUNY Press, 1985). Yukarı