| ISBN13 978-975-342-678-7 | 13x19,5 cm, 224 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Osman Çakmakçı, “Melankolik düşünce”, Radikal Kitap Eki, 19 Eylül 2008 Walter Benjamin’in bütün eseri “baştan sona romantik melankoliyle ve mağlubiyetin trajik duygusuyla yüklü olduğundan” (Michael Löwy, s. 142) hâlâ konuşuyor bizimle bizim dilimizle. Onu anlayabiliyor, hem kendimize yakın buluyor hem de duygudaşlık içine giriyoruz onunla. Bu eser insani olan ne varsa onun üzerinde yükselir ve tarihi ve dolayısıyla yaşamı- ilerleyen tek bir çizgi olarak görmez; tarih kesintilere uğramıştır ve şimdiki zaman mümkün olabilecek tek zaman değildi. Şimdiki dünya olabilecek bütün diğer dünyaları bertaraf ederek şimdiki dünya olmuştur: Tarihin ve dolayısıyla yaşamın- akışı mutlak değildir: Her şey başka türlü olabilir(di). “Galip gelen değişke, mümkün olan tek seçenek değildi. Galiplerin tarihine, oldubittinin kutsanmasına, tek yönlü tarihsel yollara, galip gelenlerin zaferinin kaçınılmazlığına karşı, şu temel saptamaya geri dönmek gerekir: Her şimdiki zaman, bir olası gerçekler çokluğuna açılır.” (Löwy, s. 146) Benjamin’in tarihe bakışını en açık biçimde ortaya koyan şu bilindik cümlesini bir kez daha tekrarlayalım: “Aynı zamanda bir barbarlık belgesi olmayan hiçbir kültür belgesi yoktur.” Benjamin tarihin ve dolayısıyla yaşamın- gizli köşelerinde kalmış “itkileri” ışık altına alarak, onları “alıntılayarak” görünür kılar: Mağluplar üzerinden okur yengilerin tarihini; kültür tarihini, bütün bir tarihi tarih dediğimiz şimdiki zamana içkin olan bütün bir birikimdir; içinde yaşadığımız âna içkindir; onun olduğu gibi olmasında içkindir; cansız bir vakalar toplamı değil. Benjamin düşüncesi üzerine Yine Benjamin’in yine Metis Yayınları’ndan çıkan seçkisinin adı Son Bakışta Aşk’tır ki, bu adlandırma onun felsefesinin olası özetlerinden biridir yanı zamanda. Bir daha ele geçirilemeyecek biçimde yitirildiği an ortaya çıkar gerçek. Bu bir yıldız çakımı gibidir. Bir an aydınlanır, sonra sonsuza dek yitirilir. Ama işte aydınlanması ancak böyle mümkün olur. Aydınlandığı için yitirilmeye yazgılıdır. Eduardo Cadava’nın Işık Sözcükleri kitabı da bu anda odaklanıyor doğru bir biçimde. Benjamin düşüncesi üzerine yazılmış en iyi eselerden biri olan kitabın altbaşlığı, Benjamin İspanya sınırında Nazilerin eline geçmeyeyim diye kendini öldürdükten sonra çantasında bulunan trajik başyapıtı Tarih Kavramı Üzerine Tezler’e göndererek ‘Tarihin Fotografisi Üzerine Tezler’ olarak konulmuş. Benjamin bir fotoğraf terimi olan fotografinin çağrıştırdığı biçimde tarihin bazı olaylarını paranteze alıp onlara ışık düşürür ya da zaten parıldamakta olanların önündeki karanlığı çeker alır: Hatırlatır bize. “Benjamin’de, hatırlamanın görevi bugünle geçmişi birbirine bağlayan kümelerin inşasıdır. Bu kümeler, boş tarihsel süreklilikten koparılmış bu anlar, birer monaddır, yani tarihsel totalitenin yoğunlaşmış halleridirler.” (Löwy, s. 120) Benjamin tamamlayamadığı devasa eseri Pasajlar’da işte bu yaklaşımla tarihin kendi adına konuşmasını sağlamak istiyordu. Cadava şöyle diyor önsözde: “Fotografi bir ışık yazımıdır, bir ışık yazısıdır, ‘doğanın kalemi’dir. Fotografinin alıntı niteliği bize aynı zamanda tarihin de dilin devinimi içinde mühürlü olduğunu söyler. İşte u yüzden, fotografi tarihin dile etkisi üzerinde düşünmemizi gerektirir: Tarihin musallat olmadığı hiçbir sözcük ya da imge yoktur. Daha doğrusu, Benjamin’in diyeceği gibi, dil olayı olmadan ve buna karşılık gelen bir imge belirmeden, tarih e olamazdı. Işık sözcükleri. Bu tamlama aynı zamanda dil ile ışık arasındaki, dil ile şeffaflığın ve genel olarak bilginin olanaklılığı arasındaki ilişkinin de adıdır.” (Cadava, s. 18) Cadava, bu önemli kitabında, Benjamin düşüncesinin temel kavramları/imgeleri çerçevesinde Benjamin’e ışık düşürüyor ve bunu da Benjamin’in kendi yazma yöntemine yakın bir yöntemle yapıyor: Alıntılıyor ve sonra teşrih ediyor. Benjamin’in eseri onu esinleyen yazarlar ve yazılarla birlikte konuşuyor. Cadava bu yöntemi öylesine hayranlık uyandırıcı bir hassasiyet ve derinlikle kullanıyor ki boş konuşmasına fırsat kalmıyor, kendiliğinden sanki özgün gerçeklere dokunuyor. Neden bizim ülkemizde böyle yazılamıyor diye hayıflanıyor insan. Çünkü bizde trajik insan yok ve trajik insan bilinci ve üstüne katlanışı yok. Bizde düşünce oluşmuyor; izlenimler kırıntılanıyor. Benjamin: benim benzerim. Yoksa aramızda bu söyleşi mümkün olmazdı. |