Metin Solmaz, "Lanetli edebiyatçıdan siyasi yazı ve söyleşiler", Hassas.org/yeniraki, 1995
Türkçe'de sadece edebiyatçılığıyla tanınan bir yazar Jean Genet. Bugüne kadar dört oyunu, iki denemesi ve bir romanı Türkçe'ye aktarıldı. Ancak Genet, edebiyatçı olmanın dışında bir siyaset ve eylem adamı da. Metis Yayınları'ndan yayınlanan Açık Düşman da, Genet'nin bu yönünü yansıtması açısından özel bir önem taşıyor. Kitap, Genet'nin çeşitli siyasi yazılarından ve söyleşilerinden derlenerek hazırlanmış.
Hırsız, vatansız, mülksüz, isyankar, lanetli Genet'nin oyunları, romanları ve denemelerinden ortaya çıkan rahatsız, yalnız ve karmaşık kişiliğini siyasi yazılarında da aynen buluyoruz. Balkon'da "kerhane" olarak tasarladığı toplumun "hiçbiryerinde" konuşlanan Genet'yi "beyaz dünya"ya karşı olması koşuluyla yetişebildiği bütün isyanlarda bulmak mümkün. Genet, zaten ancak bu koşullar altında "birilerine" yakın olabiliyor: "Ben Fransız'ım, ama bütünüyle, hüküm vermeksizin Filistinliler'i savunuyorum. Onlar haklı, onları sevdiğime göre. Fakat adaletsizlik onları göçebe bir halk haline getirmeseydi onları sever miydim?".
1948 yılında hırsızlık suçundan onuncu kez yargılanan ve ömür boyu hapse mahkum edilen Genet'yi hapisten dönemin "mühim" edebiyatçılarının cumhurbaşkanına verdiği dilekçe kurtarır. Oyunları dünyanın dört bir yanında aylarca kapalı gişe oynar. Birçok üniversite konferans için Genet'yi çağırır ve Genet'nin öğrencilere "Salak olduklarını" anlatmasına karşın çağırılmaya devam eder. Üniversiteler başta olmak üzere karşı olduğu devleti çağrıştıran birçok kurum Genet'yle yakın alaka içerisinde olmaya gayret gösterir. Hatta Açık Düşman'ın iç kapağında şöyle bir ibare var: "Bu kitap Fransız Büyükelçiliği'nin katkılarıyla yayınlanmıştır".
"Beyaz" değerlere karşı bu kadar net bir kin besleyen bir yazarın yıllarca karşı çıktığı devleti de dahil olmak üzere bu kadar ilgi görmesinin ve sahiplenilmesinin sebebi nedir? Kuşkusuz öncelikle tuhaf bir "vaka" olarak değerlendirilmesi akla geliyor. Ama asıl sebep hiç kuşkusuz kapitalizmin bükemediği elleri öperek onlara toplumun bir kıyısında yer açma, onu içselleştirme alışkanlığıdır. Bunun başka "beyaz zenci"ler arasında da örneği çoktur. Genet, Açık Düşman'daki bir söyleşide toplumun bu duruma bakışını şöyle özetliyor: "... toplumun nazarında namussuz olmaya devam ediyorum, toplum ise öyle olmadığıma inanır gibi yapıyor".
Genet, sahiden de namussuzluğu, suçluluğu, piçliğini, eşcinselliğin tamamen bir şans olarak görüp sahipleniyor ve bunları bir silah olarak kullanıyor. Her fırsatta eşcinseller, piçler ya da hırsızların toplumca "makbul" olmamaları sayesinde toplumsal değerleri yeniden gözden geçirmeye zorlandığını söyler. Dolayısıyla bu tip burjuva kültürünün içerisinden çıkmış marjinaller bütün yerleşik yargıları, yaşamı "farklı" değerlendirir, şüphecidir. Bunların sunulan hayatlara razı olmamaları daha kolaydır. Çünkü ona göre burjuvazinin çöküşü ancak burjuvazi içerisinden çıkan Genet'ler sayesinde olabilecektir. Burjuva toplumu içinde, hırsızların arasındaki dayanışmanın bile burjuva ahlakının bütün pisliklerini, hatta burjuva kültürünün tanımladığı iyiliği getireceğini savunur. Ancak Filistinliler'den Kara Panterler'e bütün "zenci"lerle dayanışmaktan hiç geri kalmaz.
Açık Düşman, bize Genet'nin karmaşık kişiliğini daha fazla tanıma şansı vermesinin yanında ürettiği laf kadar eylem yapan bir entelektüeli de tanımamızı sağlıyor. Genet'nin 1964 yılında edebi eserler vermekten vazgeçip 1986 yılında ölene kadar –birçoğu tek bir Genet kitabı bile okumamış– gerillalarla, göstericilerle, göçmenlerle yaşadıklarını zaman zaman dehşete düşerek okuyacaksınız.