Orhan Tüleylioğlu, “Düşüncenin fay hattı”, Milliyet Sanat, Aralık 2006
Bilinç peşinde iz sürmek, bilimsel çabalar için alışılmadık bir şey. Aralarında felsefecilerle bilim insanlarının da bulunduğu birçok düşünür, bilinç kavramının, üzerinde ciddi değerlendirmeler yapılamayacak kadar bulanık bir kavram olduğu iddiasında bulunmuş, hatta böyle bir araştırmaya kalkışmanın bile akıllıca bir şey olmadığını savunmuşlar. Ancak son yıllarda farklı disiplinlerden yararlanan geniş bir araştırmacı topluluğu bu alandaki çalışmalarıyla dikkat çekiyor. İşte, Adam Zeman Bilinç Kullanım Kılavuzu adlı kitabında bu yeni araştırma alanıyla tanıştırıyor bizi.
Britanyalı nörolog, yazar Adam Zeman, bu ilgi çekici kitabında bilinç sahasının ana hatlarını ortaya çıkarıp güvenilir bir haritasını çizmeye çalışıyor. Beynimizde meydana gelen olaylar zihinlerimizdeki olayları nasıl meydana getiriyor? 100 trilyon sinir hücresi bilinci nasıl meydana getiriyor? Kısacası, neden bilinçliyiz? Yazar bu sorulara yanıt ararken deneyimi, beyni veya bu ikisi arasındaki ilişkiyi merak edenler için eşsiz bir yapıt ortaya koyuyor. Bilincin bizim için neden yararlı olduğunu, beynimizde olanlar ile zihnimizden geçenler arasındaki ilişki bilmecesini enine boyuna ele alıyor. Deneyim ile beyin faaliyetleri arasındaki son derece ayrıntılı bağlantıları gözden geçiriyor.
Beyin ve onun ortaya çıkardığı bilinç durumlarının evrimin ürünü olduğu görüşünde olan Zeman, “bilinç”in anlamları üzerinde duruyor. Sinirbilim alanından bilinçle doğrudan ilişkili veriler sunuyor. Bilinç kapasitesinin nörolojik temelini ve bilinç rahatsızlıklarını inceliyor. Farkındalığın içeriği konusunu, beynin bölgeleriyle ve bu bölgelerde gerçekleşen süreçleri, bunlardan da görme deneyimini ele alıyor. Bilinç ile görme yetisi arasındaki ilişkiyi aydınlatan bazı “doğa deneylerini”ne ve insan üzerindeki yapılmış deneylere yer veren yazar, bir yandan beyinde meydana gelen olayların gerçekten de bilincin fiziksel temelini oluşturduğunu gösteren kanıtları ortaya koyarken bir yandan da bu kanıtların beslediği felsefi tartışmalara da değiniyor.
Zeman, bilincin, otomatikleşmiş, rutin çözümler işe yaramadığı zaman devreye girdiği yönünde bir açıklama yapıyor. Bilinci açıklamada yaşanılan zorluğun, varoluşu açıklamada yaşanılan zorluğa eşdeğer olduğunu belirtiyor ve “Bilinç kırılgandır, sürekli olarak oksijen ve glikoz, elektriksel denge, temiz kan ve yeterli uyku gerekir, yoksa bilinç gider.” diyor. Ona göre, ortak bir tepki gerektiren yeni zorluklar bilinçli dikkatin toplanmasını sağlıyor, bilinçli dikkat de tahmin edilemez bir dünyada uygun hareketleri seçmemize yardımcı oluyor. Organların ancak evrimleşmeye değerse, evrim süreci bir avantaj sunuyorsa evrimleşebileceğine dikkat çeken yazar, bilincin neden evrimleştiğiyle ilgili ilginç bilgiler veriyor.
Birçok dilde bilinç için kullanılan sözcüklerin “bilgi”ye atıfta bulunan kökten geldiğini belirten Zeman, bilgisayarların neden bilinçli olamayacağına dair beş neden sıralıyor. Akıl gerektiren her türlü şeyi yapabilecek güçte olan bilgisayarların insan düşüncesine, yaratıcılığına veya duygusuna asla ulaşamayacakları sınırları gösteriyor. Biyolojik kimliğimizin özünün kültürel ve bilişsel yeteneklerimizin evriminde yattığını söylüyor: “Bizler esasen toplumsal hayvanlarız, ait olduğumuz ailelerin, toplumların ve kültürlerin yaratıklarıyız. Bu gerçek biyolojimizin kalbinde yer alır. Başka insanların içinde büyrken, pnların dilini öğrendikçe yavaş yavaş kendimizle ilgili bir farkındalık kazanırız. Onlar gibi bedenlere sahip olduğumuzu, onlarınki gibi duygulara, zamanla da onlarınki gibi bir zihne sahip olduğumuzu keşfederiz. ‘Bir zihin teorisi’ edindiğimizde, insanlık durumuna doğru büyük bir adım atmış oluruz.”
Adam Zeman, bu yapıtıyla, insan yaşamında temel bir önem taşıyan, beynin en dikkat çeken işlevlerinden biri olan bilincin uzun ve karmaşık geçmişine, düşüncenin fay hattına ve bu fay hattının derinliklerine götürüyor bizi.