Prof. Dr. Altay Gündüz, “Ölüm Taciri ve Irak'a Savaş...”, Cumhuriyet, 20 Aralık 2002
Bugünlerde ülkemizi yakından ilgilendiren konuları içeren iki kitap okudum: Ölüm Satanlar ( Mehmet Coral , Büke, 2000) ve Irak'a Savaş ( Scott Ritter ve William Rivers Pitt , Metis, 2002). Coral, Amsterdam Üniversitesi ve Lahey Uluslararası Akademisi'nde ekonomi uzmanlığı kazanmış bir araştırmacı. Bu çalışmasını sürdürürken, dünyanın çoğu ülkelerine satış ve dağıtım yapan uluslararası dev organizmaların, özellikle silah üretimi ve satışından beslendiğini fark etmiş ve bu konuyu irdelemeye karar vermiş. ABD'deki üniversite kitaplıklarından, ABD devlet kayıtlarından, uluslararası araştırma kuruluşlarından sağladığı verilerle anılan kitabı yazmış. Scott Ritter ise Amerikan ordusunda istihbarat subaylığından emekli, eski bir deniz piyadesi, Birleşmiş Milletler'in silah denetçiliğini yapmış. Savaşa ve kapitalizme karşı değil ama Başkan Bush 'un Irak'a savaş açmasına karşı. Kitabın büyük bir bölümünü Pitt'in Ritter'le yaptığı bir söyleşi oluşturuyor.
Coral'ın kitabını iki yıl önce notlar alarak okumuştum. Notlardan kimi şöyle: Dünyanın, tartışmasız, bir numaralı silah satıcısı ABD, 1997 rakamlarıyla dünyadaki konvansiyonel silah ticaretinin ulaştığı hacim 23 milyar Amerikan Doları, ABD'nin payı bu rakamın yaklaşık yüzde 60'ı, 13 milyar dolar. ABD'nin müttefiklerinde sakladığı nükleer silahların 1995 yılı için toplamı 480 adet. Bunun 75'i Balıkesir ve İncirlik hava üssünde. ABD'de ''savunma ürünleri'' üreten firma sayısı yaklaşık 1500. Bunların yalnızca yirmisi dışsatım yapıyor. Adları gizli tutulan, ama bilinenlerin bazıları şunlar: United Aircraft, Chrysler, Lockheed, Northrop, Boeing, General Motors, General Electric, ITT, AVCO, IBM... Bunların yanı sıra kimi bankalar bu dışsatıma doğal olarak karışır. Örnekse, First National City Bank, Chase Manhattan Bank gibi. ABD hükümeti yabancı uluslara ilişkin silahları da depo eder. CIA (ABD Merkezi Haber Alma Örgütü), örnekse, bir ülkede düzeni değiştirmek isteyen sol gruplara, komünist kisvesine bürünerek, Rus ya da Çek yapımı silahları verir. Sonra tutucu hükümetin yayın organlarınca, bunun bir komünist işi olduğunu yayar.
ABD Dışişleri, özgür bir ülkenin komünizmin kucağına düşmesine göz yummayacağını söyler. Ardından, dolaylı ya da dolaysız ABD silah satışı ya da yardımı ülkeye girmeye başlar... İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin bombaladığı ülkelerin sayısı da 21 (Guardian, Weekly, 28 Kasım 2002). Bu ülkeler şunlar: Çin 1950-3; Kore 1950-3; Guatemala 1954, 60, 67-9; Endonezya 1958; Küba 1959-61; Kongo 1964; Peru 1965; Laos 1964-73; Vietnam 1961-73; Kamboçya 1969-70; Lübnan 1983-4; Grenada 1983; Libya 1986; El Salvador 1980 ve ardışık; Nikaragua 1980 ve ardışık; Panama 1989; Bosna 1995; Sudan 1998; Eski Yugoslavya 1999; Irak 1991-2000'ler; Afganistan 1998, 2001-2. Anlaşılan ABD, canı sıkıldıkça, yönetiminden rahatsız olduğu ülkeleri bombalıyor(!?). En son da Basra'da bir petrol şirketini bombaladı; 4 ölü, 27 yaralı, tümü sivil (Cumhuriyet, 2 Aralık 2002).
Ritter'in Pitt'in sorularına verdiği yanıtların kimileri şunlar: ''ABD Bağdat'ı dize getirmek zorunda; 5 milyon nüfuslu bir kentsel alandan söz ediyoruz... 30.000-40.000 sivil öldüreceğiz. İnanılmaz sayıda sivil can kaybından söz ediyoruz, hayatını kaybedecek on binlerce Irak askeri ve güvenlik görevlisi de var... Biz dünyada herkesten daha etkin şekilde adam öldürebiliriz... Eğer her şey sarpa sarar ve 70.000 Amerikan askeri Irak'ta kuşatma altında, yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalırsa, o zaman atom bombası atarız. Bundan şüphe olmasın. Bu, her açıdan kötü bir savaş. Bu savaşta kazanan olmayacak.''
Amerikalı ünlü muhalif Prof. Noam Chomsky de ABD'nin Irak'a karşı savaş girişimi bağlamında şunu söylüyor (Noam Chomsky, Sam Amca Ne İstiyor, Minerva, 2000): ''ABD açıkça şunu söylüyor: Ben ne istersem onu yaparım, başka bir şey beni ilgilendirmez; ne uluslararası hukuk, ne Uluslararası Adalet Divanı, ne Birleşmiş Milletler ne de bölge ülkelerinin ve halklarının görüşleri... Eğer amacıma diplomasi yoluyla ulaşabilirsem, diplomasiye başvururum; yok eğer amacıma ulaşmam için kuvvet kullanmam gerekirse kuvvet kullanırım.'' öte yandan ABD yönetimi, söz konusu savaş için kitle iletişim araçlarını (medyayı) kullanıyor. Aptal kitleleri ''gerekli yanılsamalar'' la aldatarak rızalarını almaya çalışıyor. Önemli ölçüde başarılı da oluyor.
Kısa bir süre önce Irak, var olan silahlarıyla ilgili 12 bin sayfalık bir belgeyi Birleşmiş Milletler silah denetçilerine verdi. Ne var ki bu belge, ABD ve İngiltere hükümetlerinin Irak'a savaş konusundaki kararlılığını etkilemeyecek gibi. Nitekim, bu yazının yazıldığı hafta bir ABD askeri teknik heyeti Irak harekâtında kullanmak istediği havaalanlarımızı incelemek için Türkiye'ye gelecek.
ABD, Kuzey Irak'a geçirmek istediği 60 bin askerden 30 binini Hakkâri'nin güney bölgesine konuşlandırmak istiyor (Cumhuriyet, 17 Aralık 2002). Avrupa Birliği'yse -İngiltere dışında- savaş istemiyor.
Peki bizim deneyimsiz ve devlet adamlığı olgunluğuna ulaşmamış siyasilerden oluşan hükümet ne yapıyor? Ne yapacak, bir yandan AB'ye girmek istiyor ya da öyle gözüküyor; öte yandan kargayı kılavuz alıyor. Kısaca ikilem içinde ya da ikili oynuyor. Türkiye'yi, sonu büyük olasılıkla olumsuz bir serüvene sürüklüyor, görünümünde. Aldanmış olmayı dilemekteyim.