Ali Sirmen, “Irak'ın Silahları!”, Cumhuriyet, 7 Aralık 2002
Eli kulağındaki Irak Savaşı için Amerikan şahinlerinin en büyük savları, Saddam Hüseyin 'in elinde, biyolojik, kimyasal ve kitle imha silahları olduğudur.
Acaba bunlar gerçekten var mı? Yoksa kurbanını yemeye azmeden kurdun geçersiz bahaneleri mi?
Elimde, bütün okurlarıma salık verebileceğim, Irak'a Savaş - Bush Yönetimi'nin Bilmenizi İstemediği Gerçekler adlı bir kitap var.
Yazar, Irak'ın çok kısa bir tarihçesini verdikten sonra, Körfez Savaşı'na deniz piyadesi olarak katılmış olan eski bir Amerikan subayı, daha sonra da UNSCOM (Birleşmiş Milletler Silah Denetimi Özel Komisyonu) üyesi olan W. Scott Ritter ile 16 - 19 Ağustos tarihleri arasında, yani Bağdat'ın BM Güvenlik Konseyi kararına uyarak silah denetçilerini ülkesine kabul etmesinden önce, yaptığı söyleşiyi naklediyor.
Dilerseniz Irak'ın elindeki silahlarla ilgili söyleşiyi satır başlarıyla verelim.
''PITT - Irak'ın kitle imha silahları var mı?
RITTER - ...Hiç kuşku yok ki Irak, Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararında (687 sayılı kararı kastediyor) belirtilen silahsızlanma yükümlülüklerine tamamen uymuş değil. Ama öte yandan Irak'ın kitle imha yeteneğine sahip silahlarının yüzde 90 - 95'inin yok edildiği tespit edilmiştir...
...Başkan Yardımcısı Irak'ın iki yıl içinde nükleer bomba yapabileceğini söylüyor. Eğer bizim bilmediğimiz bazı şeyler bilmiyorsa boş konuşuyor. Bir şeyler biliyor gibi de görünmüyor, çünkü Başkan Yardımcısı'nı ve Bush Yönetimi'nin diğer yetkililerini sıkıştırırsanız, benim eski patronum Avusturyalı diplomat Richard Buttler (eski UNSCOM Başkanı) ile Saddam'ın bomba imalatçısı olduğu ileri sürülen ve sonra saf değiştiren Iraklı Hıdır Hamza 'nın ifadelerine sarılıyorlar. Tabii bu da doyurucu olmuyor, hele hele elimizde Birleşmiş Milletler'in Irak'a 1991'den 1998'e kadar süren silahsızlandırma kayıtları varken. Bu kayıtlar tartışma götürmez. Belgelenmiştir. Biz nükleer programı ortadan kaldırdık. Irak'ın bunu sil baştan tasarlayabilmesi için istihbarat örgütlerince kolaylıkla tespit edilebilecek faaliyetlere girişmesi gerekir.
PITT -...Irak'ın sözgelimi gaz santrifüj tesislerini, bunların ihtiyaç duyacağı enerji ve yayacağı ısı yüzünden gizleyemeyeceğini mi söylüyorsunuz?
RITTER - Sadece ısı değil. Santrifüj tesisleri pek çok başka frekansın yanı sıra gama ışınları yayar. Bu da tespit edilebilir. Irak'ın bunu saklamasına imkân yoktur. ,
****
PITT - Peki ya kimyasal silahlar?
RITTER - Irak sinirleri etkileyen üç tür kimyasal silah üretti. Bunlar Sarin, Tabun ve VX. Irak ile savaşmaya can atanlar, Amerikalılara karşı kullanılabilecek Sarin ve Tabun sinir gazlarıyla dolu 20.000 bomba başlığından söz ediyorlar. Ne var ki olgular bu iddiaları doğrulamıyor. Sarin ve Tabun'un ömrü beş yıllıktır. Irak bu miktar sinir gazını depolarda gizleyebilmiş olsa bile, şu anda depoda beklediği varsayılanlar zararsız, hiçbir işe yaramaz bir çöp yığınından ibarettir...
PITT - VX gazı daha büyük bir kaygı nedeni değil mi? RITTER - VX gazı farklıdır... Iraklılar bunu önce gizlediler... Sonra geri adım attılar, 'Haklısınız, VX gazını kararlı hale getirdik...' dediler.
...Bütün bunlar sorunların ne kadar çetrefil olduğunu gösteriyor. Irak'ta VX sorununu hâlâ çözemediğimiz açıktır... Size yalan söylenen yerde çalışmanız zor. Ama yalanın etkisinden uzaklaşıp eldeki kanıtlara baktığımızda, yıkılmış bir araştırma geliştirme tesisi, imha edilmiş kimyasal maddeler, imha edilmiş silahlar ve imha edilmiş bir fabrika görüyoruz.
...Irak kararlı VX gazını elinde tutsa bile bugüne kadar etkisi kalmazdı... Asıl soru şu: Irak'ın bugün kitle imha silahı var mı? Kesinlikle yok.
PITT - Peki ya biyolojik silahlar?
RITTER - Tıpkı nükleer ve kimyasal silahlar konusunda olduğu gibi, Irak'ın biyolojik silah kapasitesi hakkında bilmediğimiz çok şey var. Ama bildiğimiz çok şey de var. Aralık 1998 itibariyle Irak'ın elinde biyolojik silahlar olduğuna ve bu yolda çalışmaları sürdürdüklerine dair bir kanıt bulunmadığını söyleyecek kadar bilgimiz var. Aslında elimizde Irak'ın şartlara uyduğuna dair pek çok kanıt bulunuyor.''
İşte iddialar ve bu iddialara karşı Amerikan yurttaşı eski asker bir UNSCOM yetkilisi uzmanın yanıtları.
Daha fazla söze ne hacet!