| 13X19,5 cm, 134 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Müge İplikçi, “Önsöz”, s. 15 Kadın çalışmalarına her zaman ilgi duymuş biri olarak bu yaşamöykülerinin kadınlara ait olması benim özel tercihimdi. Ancak bir süre sonra gördüm ki deprem bölgesinde hemen her şeyin yükü kadınların sırtında; bu olgu, genelgeçer zamanın ve yaşadığımız çarpık modernleşmenin bir açmazı olarak karşımızda duruyor. Bu yüzden, bir aşamadan sonra kadın çalışmalarına duyduğum ilgiyi, yazarlığı ve hatta metodolojik kaygıları kapı önünde bırakıp içeri girdim ve sadece onları dinledim, mümkün olduğunca bitaraf olmaya çalışarak. Söyleşilerimiz soru-cevap biçiminde oldu elbet. Ancak ben soru soran yanımı ağırlıklı olarak ortadan kaldırdım bu metinlerde. Bu, onlarla karşılıklı etkileşime girmediğim anlamına gelmemeli. Tam da bu yüzden sorucu rolümü gizledim. Metinlerin çözülmesinden sonra bunları düz yazıya dökmek en zor olanıydı. Bu yaşamöykülerini hem bozmamak hem de belli bir akış kazandırmak kaygısı vardı. Evet, bir noktaya kadar onları öyküleştirdim. Sanırım o nokta gerçeğin bitip yeniden başka bir gerçeğin –ama kurgunun değil– yaratıldığı noktadır. İşte tam bu noktada metinlerin bu hallerini onlara gönderdim. Saklamak istediklerini sakladılar, öne çıkmasını istediklerine vurgu yaptılar ve dileklerini ilettiler. Sonuç olarak okuyacağınız öyküler cesaretini yaşamaktan alan sekiz kadının öyküsüdür... |