Hikmet Temel Akarsu, "Kovulanın İzi", Radikal Kitap Eki, 9 Kasım 2001
Subjektif yargılara itibar eden hoşgörülü okurlara sığınarak ifade edecek olursak, Kovulanın İzi 2001 yılının en önemli telif kitabı. Bu yargıya varırken elimizdeki kitabın, daha önce yayınlanmış deneme ve makalelerin bir toplamı olduğuna dair gerçeği gözardı ediyor değiliz. Bunun farkındayız ve buna rağmen bu yargıda bulunmaktayız.
Yaşar Çabuklu, üretken bir yazar değil. Az sayıda, nitelikli denemeler ve makaleler yayınlıyor. Bu türde yazılar yayınlayan pekçok yazar gibi akademisyen, gazeteci, eleştirmen vs. de değil. O, örneklerini daha çok Batı toplumlarında gördüğümüz radikal, muhalif yazar türünün ülkemizdeki en önemli temsilcisi. Halil Turhanlı, Barlas Özarıkça, Yıldırım Türker, Süreyyya Evren gibi olağanüstü yetenekler taşıyan deneme yazarları kategorisinden sayılsa da onlar gibi perdenin önünde yer almaktan uzak durur. Bunu, bir mesaj vermek ya da bir tarz edinmek, bir ayrıcalıklılık imajı yaratmak adına da yapmaz. Sadece ve sadece yaşam tercihleri o yöndedir.
O yüzden de herhangi bir Yaşar Çabuklu metninde belagat çabası ya da okura bir meseleyi açıklama gayretkeşliği göremezsiniz. Son derece soğuk ve mesafelidir okura karşı. Yazıları art arda sıralanmış hükümlerin birer bileşkesi gibidir. Çabuklu hükümlere onu götüren hipotezleri okura kanıtlama gereğini duymaz. Zikreder geçer. Ancak, hükümde bulunduğu her tümcesinin altında yüzlerce kitap ve referansa dair birikim ve tortunun yattığını size asık suratla hissettirir. Okuru tartışmaya davet etmez Çabuklu. Konusuna hakimdir ve kendine güvenilmesi ile mükellef kılar okuru. Adeta okurla arasına buzdan bir duvar örer ve o soğuk, buzdan, şeffaf duvarın arkasından kesip biçerek imal ettiği düşünceler prizmasında binbir aykırı perspektiften, hayata, dünyaya, insanlığa ve medeniyete bakmamızı sağlar. Onun yarattığı prizmalardan baktığınızda hayatı bambaşka bir yönden görmeye başlarsınız. Bu yeni görmeye başladıklarınız, çok zaman iç açıcı şeyleri “muştu”lamamaktadır...
Kovulanın İzi, Nurdan Gürbilek’in uzun bir sunuş yazısıyla başlıyor. Yazının uzunluğu ve yazarın Yaşar Çabuklu’yu, Halil Turhanlı’nın Bir Erdem Olarak Sapkınlık adlı kitabı başta olmak üzere tüm anlatılarında bize yakından tanıttığı Batılı marjinal sanatçı şablonuna oturtma çabası bir parça itici gelse de, ana hatlarıyla okuru, Çabuku’nun yazar kimliği hakkında bilgilendirmesi açısından yararlı görülebilir. Ancak Çabuklu’yu yakından tanıyanlar onun bu şablonlara oturtulamayacak biri olduğunu bilebilirler. Çabuklu yerel yazınsal ve insani erdemlerle donanmış, köklü bir siyasi tecrübeden gelen, ülkemizdeki alışkanlıkların tersine ortodoks doktriner gelenekleri bıkıp usanmadan sorgulayan, marksist terminolojiye hakim, yanı sıra dünya kültürünü ve edebiyatı iyi bilen, buna da ek olarak, ekonomi, finans ve siyasetbilim hakkında derin fikirlere sahip bir yazardır. Zaten Çabuklu, Boğaziçi Üniversitesi’nden, Siyaset Bilimi yüksek lisans derecesine sahiptir.
Kara Delikler, Artığın Kerameti, Mekanın Tekinsizliği, Birey ve Kötülük adlarını alan dört ana başlık altında toplanan yazılar birinci bölümden itibaren hayata aykırı bakışın getirdiği zenginlikleri ayaklarımızın altına seriyor. Kitabın en vurucu ve ürpertici denemeleri ikinci bölümde yer alıyor. Bu bölümde, özellikle Fazlanın Laneti ve Üzerimizdeki Lanet adlı denemeler olağanüstü. Zenginliğin ve fazlanın dağılımı esnasında kopan komplikasyonları ve potlaç’ın erdemlerini bu güne dek eşi görülmedik bir beceriyle hepimize anlatmayı başarıyor Çabuklu. Mekanın Tekinsizliği adlı bölümde ise hepimizin içinde yer aldığı şeyler dünyasının gelişen medeniyetle beraber bizleri hangi acınacak durumlara düşürdüğü tüyler ürperten bir şekilde anlatılıyor. Son bölüm olan Birey ve Kötülük’de ise kovulanın, ötekinin, dışlanmışın, aykırının, kaybedenin, soğukkanlı yazarını görkemli bir resm-i geçitte buluyoruz. “Sade’ı Yakmalı mı?”, “Röntgencilik”, “Don Juan: Basitliğin Törenselleştirilmesi”... Hepsi de birbirinden çarpıcı, uyarıcı, soğuk duş etkisi yapıcı ve yaşama bambaşka bir gözle bakmayı sağlayıcı üstün vasıflı denemeler.
Edebiyatımızdaki, Süreyyya Evren, Rahmi Ögdül ve Yaşar Çabuklu “triumvir”inin son elemanının Kovulanın İzi ile, parkura görkemli bir giriş yaptığını düşünmemiz, abartılı bir değerlendirme olarak görülmemelidir.
Kovulanın İzi, edebiyatımızda yükselen türün şiir, öykü, roman değil, deneme olduğu yönündeki tezlerimizin etkili bir kanıtı olarak kitapçı raflarındaki yerini alırken, daha önce yayınladığı Yıldırım Türker toplama yazılarını sunarken, “Biz aslında gazete dergi yazılarından kitap yapmayız ama bunun bazı istisnaları olabilir,” yönünde bir “pr” çalışması yürüten Metis Yayınları’nın bu görüşünü değiştirmesini sağlaması açısından da oldukça yararlıdır. Bugün edebiyatımızı yakından takip edenler en üstün nitelikli eserlerin, parça başı telif yazılarıyla deneme alanında verildiğini bilmektedirler. Yazılarının kitaplaştırılmasının çok yararlı olacağını düşündüğümüz en az iki düzine yazar sayabiliriz. Bunların herbiri de sözkonusu yayınevinin emprezaryolar aracılığıyla, “pr” yoluyla lanse ettiği, tebessümler arasında izlediğimiz “romancı”lardan çok daha kıymetldir.