| ISBN13 978-975-342-337-3 | 13x19,5 cm, 314 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Necla Fertan, "Hukuk Felsefesinin Anlamı", s. 166-167 Eskiden liselerde psikoloji, mantık ve felsefe okutulurdu. Ben bütün dersler içinde en çok buna merak sarmıştım. En başarılı olduğum ders de buydu. Hukuk Fakültesi'ne girişte bir aksama olunca Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Bölümü'nü seçişim oradan kaynaklanır. Balıkesir Lisesi'ndeyken okulun müdürü felsefe hocasıydı. Ders fevkalade iyi veriliyordu. Çok istifade etmiştim. O derste de çok başarılıydım. Değişik filozofları okumak bana çok enteresan gelmişti. Dünyamı genişleten, ufkunuzu açan, sizi düşünmeye sevk eden bir şeydi. Mesela deniyor ki, bu kadar çok Fransız, Alman, İngiliz düşünüre dair kitaplar var, görüşler var da Türk düşünürü kim? O zaman birden görüyorsunuz ki, Türkiye'de düşünür yok. Onun için Rıza Tevfik'e filozof adını takmışlar. Bir toplum düşünün ki, düşünürü yok. Ben bunu lise öğrencisiyken fark etmiş ve hocama demiştim ki, "Peki neden Türkiye'de düşünür çıkmamış?" O da "Var canım, mesela Mevlana," deyince, "Efendim o Türk değil. O bizim düşünürümüz değil," demiştim. O da sonradan özel olarak bana "Maalesef yok," dedi. Türkiye'de o devirlerde sınırlardan sınırlara koşturmaktan kimsenin düşünmeye vakti olmamış herhalde. Hukuk Fakültesi'nde de Hukuk Başlangıcı var, Hukuk Tarihi var ve Hukuk Felsefesi de var. Bu dersin felsefeye genel bakıştan farklı bir yanı da yok. Felsefenin hukukla ilgili, yahut hukuka ait düşünürlerin fikirlerini nakleden bir ders durumunda. Ben seviyordum ve çok hoşuma gidiyordu. Bu derste (sonradan kaldırıldı ve seçimlik dersler arasına alındı) aslında, hukukun felsefesini anlatmak gerek. Başka düşünürlerin hukuk hakkında söylediklerini felsefe diye okutmak yerine hukukun felsefesinin ne olduğunu anlatmak lazım ki, böylece hakimler, avukatlar ve savcılar hukuku daha iyi anlasınlar. Siz sonra yaşarken bunu buluyorsunuz. Yani "hukuk felsefesi nasıl olmalı, nasıl yapmalıyım"ı insan kendisi buluyor. Eğer kendinizi düşünmeye, okumaya alıştırmışsanız; kendinizi terbiye etmesini biliyorsanız mesleki konularda bunu yapıyorsunuz. Herkes yapmadığı için zaten bir sürü çatlaklar var. "Ben Medeni Hukuk'taki şu maddeye göre şu kararı veriyorum." Dur kardeşim, sen o maddeyi nasıl anlıyorsun? O madde niye konmuş? Nasıl tefsir ediyorsun? Ama adam böyle bir şey düşünmüyor. Yani hukuk felsefesi denilen şey çok önemli. Çok derinliğine üzerinde çalışmayı gerektiren bir konu. Ben biraz çalıştım. Ama çok derinlemesine, şöyle mükemmel diyecek bir halim yok. Başka hukukçularla mukayese ederseniz, yine buna emek vermiş bir kişi olarak kendimi bazı kişilerle birlikte bunu hiç tetkik etmeyenlerden daha farklı buluyorum tabii ki... Şunu söylemeliyim: Bugün Hukuk Fakültesi'nde profesör olan ve bir konuyu çok iyi bilen bir kişiye bir mütalaa almak için gitseniz, çok zaman onun ne kadar bağnaz hukukçu, ne kadar maddelere bağlı, ne kadar dünyası dar bir adam olduğunu görüyorsunuz. Ve gittiğinize pişman oluyorsunuz. Dar bir gözlükle bakıyorlar. Hukuk felsefesi ise olaylara geniş bir açıdan bakmayı insana öğretiyor. Ama dediğim gibi bunun farkında olan, bunu bilen çok az insan var. Hukuk, birtakım kurallarla insanların ve devletlerin haklarını ve hukuklarını birbirlerine karşı koruyorsa, bu koruyuşun nedeni, nasılı, niçini çok iyi anlatılmalı. İşte o zaman kanunu tatbik eden hakim, neyi neden tatbik ettiğinin bilincinde olacaktır. Gidip de bir gazeteci bir adamla röportaj yapmış diye o hakimin o gazeteciyi mahkûm etmesi artık mümkün olmayacaktır. Ama bunu bilmiyorsa, böyle saçma sapan mahkûmiyet kararları verilecektir. Ertelemeyecek, "Tekrar bu suçu işleyeceği kanaatindeyim," diyebilecektir. Hangi suçu? Adamın dünyası o kadar dar ki! Ama felsefe insanın ufkunu açan bir şey. O açıklığı, genişliği, o olaylara prizmanın her yanından bakabilme gücünü sağlayacak felsefi bilgiyi verecek tarzda okutulmalı ve mecburi bir baş ders olmalı bence. |