| ISBN13 978-975-342-340-3 | 16x21 cm, 126 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Sunuş, s. 7-8 "Peruk Takan Kadınlar"ın dökümünü Ruşen Çakır benden ilk istediği vakit açıkçası önce bir düşündüm. Görsel sanatların geliştirdiği bir söylem üzerine oturtulmuş ve buna göre üretilmiş bir video projeksiyon enstalasyonunun sosyal konularda yayın yapan bir kitap dizisi kapsamında yayınlanması işi bozmaz mıydı? Ya da, güncel sanatın zaten pek kaale alınmadığı veya bilinmediği "günümüz Türkiye'sinde" (bu her ne anlama geliyorsa!), zaten çok çelimsiz ayaklar üzerinde durmaya çalışan bu türden bir işi, gene her zaman olduğu gibi "içerik" ve "mesaj" üzerine içi geçmiş bir tartışma ve okuma alanı kapsamına itmez miydi? Strateji konusunda kafamın karıştığı her zaman yaptığım gibi, ilk iş, Vasıf Kortun'u aradım. "Sakın ha!" dedi. Dedi ama, şimdi gördüğünüz gibi iş hem kitap oldu, hem de Vasıf bu kitap için yazı yazdı. Çünkü üzerinde birkaç gün daha konuştuktan sonra, "ülkemiz koşullarında" –bu nefret ettiğim terimi maalesef hâlâ kullanmak zorundayım– her şeyden önce pragmatik olmamız gerektiğini kendimize hatırlattık. Keşke pürist olabilsek. Ama o lüksümüz yok. İşi sadece sanat dünyasına saklayıp, dizinin editörü Ruşen Çakır'a, "Bu bir sanat işidir Ruşenciğim; sözlü tarih için önemli bir belge olduğu konusundaki yorumuna katılıyorum, ama ben bunu sanat işi olarak saklamak istiyorum ve sadece böyle göstermek istiyorum," diyemedim. Diyemedik, çünkü bu ülkenin eğitimli birer vatandaşı olarak hep kendimize birtakım görev ve sorumluluklar yüklüyoruz. İşin içine, özellikle insan hakları, sözlü tarih, cinsel politikalar, kişisel ve sivil tarih üzerine kişinin kendi söylemi (devletin kişiye dayattığı söyleme alternatif olarak) ve dini özgürlükler girince bu görev ve sorumluluk duygusu iyice ağır basıyor. Bu sefer de benzeri bir süreç yaşandı. Sonuçta kendi işimin formel sorgulamalarını –ki sanat dünyasında bence işi değerli kılan da sadece bu olmalı– göz ardı ettim. Aslına bakarsanız göz ardı etmeseydim kendimi çok da suçlu hissedecektim. Başarılı bir gazeteci ve beni on yaşımdan beri tanıyan biri olarak Ruşen de tabii bu açıklarımı çok iyi kullanmasını bildi ve gördüğünüz "kitap" ortaya çıktı. Umarım 2001 sonuna doğru planladığımız gibi Vasıf Kortun'un yönetmenliğini yaptığı Proje4L İstanbul Güncel Sanat Müzesi'nde gösterildiği vakit, bu kitap aynı zamanda yararlı bir referans/kaynak vazifesini de görür. Ben her şeyden önce bu kitabın yayınlanmasına izin veren üç peruklu kadına çok teşekkür etmek istiyorum: Nevval Sevindi, Demet Demir ve bu işi benim aklıma ilk sokan Melek Ulagay. Dördüncü kadına ulaşmam maalesef mümkün olmadı. İsmini ve adresini bilmediğim için ona haber veremedim. Onun bu işe karıştığının okuduğu üniversite tarafından öğrenilmesi durumunda disiplin cezası alması ve okuldan uzaklaştırılması söz konusu olduğundan, bana bile ismini ve adresini vermemişti. Çekimi de sadece sesiyle yaptık, görüntüsü yok. Ona da buradan, özellikle bu işin ortaya çıkabilmesi için girdiği kişisel riskten dolayı teşekkür ederim. İstanbul Güncel Sanat Projesi'nin desteklediği işler arasında bu iş de vardı. Vasıf Kortun bu işin başından beri bana destek oldu. Hâlâ işin dünyanın değişik ülkelerinde gösterilmesi için destek veriyor. İşin başından beri belki yüze yakın kişi bana yardımcı oldu. Bunların hepsini burada saymam imkânsız. Ancak Zeynep ve Can Özbatur'a ve şirketlerinde çalışan tüm ekibe işin post-prodüksiyonuna büyük ölçüde destek verdikleri için, Arzu Göknar'a o dönem bütün işlerime koşturduğu ve hayatımı organize ettiği için, Kağan Erturan'a sağladığı teknik destek için, Emel Kurma ve Çiğdem Türkoğlu'na işi Türkiye'de çıkartmak için harcamış oldukları emek için, ayrıca Haldun ve Buket Bayrı'ya, Martin Fryer'a, işi daha proje esnasında ifa-Galerie Stuttgart küratörü Iris Lenz'in dikkatine getirerek geliştirme finansmanı almamı sağlayan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İstanbul Bienali ekibine ve tabii işi Venedik Bienali'ne davet ederek dünya önüne çıkaran küratör Harald Szeemann'a adlarını belirterek teşekkür etmeyi bir borç bilirim. |