| ISBN13 978-975-342-312-0 | 13x19,5 cm, 128 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Nuh Köklü, “Seyrüsefer Notları”, Radikal Kitap, 25 Mayıs 2001 Amiral Battı oyununda kural basittir, gemiyi oluşturan parçaları tahmin eder, sonra da ateş edersin. Oyunun nirengi noktası ise parçalar arasındaki bağlantı noktasını bulmak ve iyi bir atış yapmaktır. Serkan Seymen'in Amiral Battı adlı kitabında da "iyi bir atış" söz konusu. Hedef ise malum, 80'li yıllarda kendini medyanın "amiral gemisi" ilan eden Sabah gazetesi. Oyunun birinci parçası, o yıllarda geminin seyrine yön veren, rota tayin etmese de birtakım seyrüsefer durumlarında söz sahibi olan Can Ataklı ile yapılan röportajdan oluşuyor. Röportaj lafın gelişi, bir dönem hakkında zihin açıcı bir sohbet söz konusu. Can Ataklı, Günaydın gazetesindeki gece sekreterliğinden amiral gemisinde "uygun" bir limanda gemiden indirilişine kadar geçen süreçte yaşanan olayları özetliyor. Tabii ki bir özet mahiyetinde, çünkü aynı dönemler Türkiye'nin toplumsal yaşamındaki en önemli değişim yıllarıydı ve Sabah gazetesi de bu değişimin sembollerinden birisiydi. Yani otoyollar, çok kanallı televizyonlar, adına Mall denilen alışveriş merkezleri gibi kavramların hayatımıza girdiği dönemlerin bir özeti. Dinç Bilgin'in bir gece "ceketini alıp gittiği" Sabah gazetesinin hangi gereksinimlerle doğduğu ve gazeteciliği nasıl icra ettiğine ilişkin soruların cevapları, bir bakıma medyanın ve de Türkiye'nin yakın dönemine ilişkin yaşanan olayların dökümü mahiyetini taşıyor. Oyunun ikinci parçası ise Can Kozanoğlu'nun daha önceleri Cilalı İmaj Devri kitabında da yayımladığı "Türkiye'nin Starları" bölümünden bir alıntıyla başlıyor. Deyim yerindeyse "cuk" oturan bu yazı Sabah gazetesi ve yükselen değerler üzerinden Türkiye'nin adına "değişim" dedikleri dönemi aktarıyor. Can Kozanoğlu'nun özetiyle aktaracak olursak; "Sabah gazetesi, hızdan serseme dönülen, ayakları yerden kesildiği için altta zemin mi var boşluk mu var anlaşılamayan bir dönemi simgeleyecek tüm değerlere, tüm toplumsal eğilimlere sahip çıkar." Bundan sonrası için dili geçmiş zaman kipiyle konuşulabilir, çünkü "imaj çağı"nın muhasebesi yapıldığı bir dönemde ya da en azından 80'li yılların tozu dumanı dağılmaya başladığı bir süreçte Sabah gazetesi de terazinin kefesine konabilir. Serkan Seymen'in hazırladığı kitabın üçüncü bölümü de buradan başlıyor. Kemal Can'ın Etibank soruşturmasıyla ortaya çıkan durum üzerine yazdıkları da Sabah gazetesinin geldiği noktayı özetliyor. Oyun iyi planlanmış, atışlar hedefini bulmuş. Sonuçta Kartal Cezaevindeki "Bankalar Caddesi"ni kesen yolun Medya Caddesi olduğunu görmekteyiz. "Amiral gemisi"nin bu yeni caddeye nasıl demir attığını görmek için de ister ibret vesikası, ister "yakın geçmişimizin aynası" deyin Serkan Seymen'in hazırladığı kitaba bir göz atın. |