Açılış bölümünden, s. 11-12
Annemin babaannesi çok becerikli bir kadınmış. Annem onun için yoktan var ederdi derdi. Çocukluğundan gelen görüntüleri, sonranın bakışıyla anlamlandırarak aktarırdı. Böylece gerçek boyutlarından çok daha büyük, mitik bir figüre dönüşürdü babaanne. Annemin bu anne figürünü uzaktan izlemesine katılarak, babaannesini, bulabildikleriyle çorba yaparken, dikiş dikerken hayal ediyorum.
Annem de parçaları bir araya getirirdi. Çocukluğunu kendi annesi olmadan geçirmiş annemin, ona en yakın anne figürü olan babaannenin çocukları beslemek için bulduğu yaratıcı yöntemler ile annemin parçalar konusundaki kabiliyeti arasında bir benzerlik buluyorum. Birisi ona anne ve babasının nişanlıklarının kumaşlarını getirdiğinde annem bu parçalardan iki süs muhabbet kuşu dikmişti mesela.
Benim elimde de parçalar var. Annemin tanıklığında babaannesinin yaptığı gibi, sonra annemin yaptığı gibi, bu parçalardan dünyayı kendim ve başkaları için yeniden üretebilir miyim?
Annemi Kasım’da kaybettim. Sokağa çıkma yasaklarının tekrar getirildiği ilk hafta sonu, sokağa çıkmanın yasak olduğu cumartesiyi, yine sokağa çıkmanın yasak olduğu pazar gününe bağlayan gece, geride balkonda ortaya doğru çekilmiş bir kütük ve bir kopmuş çamaşır ipi bırakarak. Devam ettiğim terapide bunu bir anksiyete intiharı olarak adlandırdık. Yani annem evden çıkmak istemiş.
Kara vebada benim gündemim hiçbir zaman kara vebanın kendisi olmadı. Arka planında dünya savaşı olan romanlar gibi. Bu romanlarda dramatik hikâye arka plandaki savaşın betimlemesiyle açılır. Hikâye kişisi kendi gündelik engellerinin üzerinden atlarken, tanıklık ettiği tarihin “olaylarla doluluğunun” farkında değildir neredeyse. Gün be gün kendi hayatının ufak tefek olayları ile meşguliyeti, kahramanın iradeli eyleminin sağlam bir imgesini yaratır. Diğer yandan, onun her bir eylemi, etrafın olaylarla doluluğunun bir işaretidir.
Birisi, bir görüntülü konuşma sırasında bana, pek çok insan şu anda kayıplar yaşıyor, dediği zaman kızmıştım. Ona ne kadar öfkeyle cevap verirsem annemin kaybını o kadar başkalaştırmış olurmuşum gibi. Annemin ölümünün, kayıp mevsiminde başka bir kayıp olarak görülmesine öfkeliyim. Her şeyin duraksamasındaki arada bütün bunların olduğuna inanamıyorum. Annem hayatta olduğu gibi ölümde de fazlalık olmadan, yük etmeden kendini bir genel yasın arasına sıkıştırdı. Ağırlık olmak istemediği her şeyi devirme isteği ise bana kaldı.
Annemin metin ilerledikçe isimleri akılda tutmanın güçleştiği çok kahramanlı bir trajedinin sahneye çıkarılmış en yeni kahramanı olmasına da razı değilim. Çünkü annem işte. Ona herhangi birinin yakıştırmak istediği hikâyeden fazlası olacak, ona hikâyesi diye verilenden dışarı taşacak bir tarafı.