| ISBN13 978-605-316-408-1 | 13x19,5 cm, 248 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Önsöz, Amélie Jeammet, s. 9-14 Bernard Friot ile Frédéric Lordon’u bir kitapta buluşturma fikri aklımıza ilk defa 2012 yılında geldi. Friot La Dispute’teki bir üçleme bünyesinde, Emeklilikte Kazanılacak ve Kaybedilecekler’ in [1] ardından Maaşta Kazanılacak ve Kaybedilecekler’i [2] tamamlamış, Lordon 2008 mali krizine dair tahlilini bir tiyatro oyunuyla [3] geniş kitleler için erişilir hale getirmişti. Biri bize, kapitalizmi fiilen alaşağı eden araçlar olarak genel sosyal güvenlik rejimi ve kişi vasfına maaşa dair, 2010 yılında emeklilik reformlarına karşı hareketin başarısız olmasına rağmen geleceğimiz için özgürleşme perspektiflerinin önünü açan sarsıcı bir okuma sunuyor, diğeri ise kendine has çarkları, özgül kurumları, dehşet verici dolandırıcılıklarıyla bizi midesine indirmekte olan canavarı –finansallaşmış biriktirme rejimini– gözler önüne sererek [4] zihnimizi özgürleştiriyordu. Onda da alaşağı etme fikri vardı: Finans kaynaklı gelirlerin ciddi miktarda kırpılmasını önerdikten [5] sonra işi borsanın kapatılmasını savunmaya kadar vardırdı. [6] Hem günümüz kapitalizminin iflah edilmesi imkânsız marazının ortaya serilmesinde hem de ondan çıkış yollarının tahayyülünde ikisi arasında bir tür yankı vardı sanki. İkisi de ilk araştırmaları için yola çıktıkları ekonomi alanından, belki bu meseleye dair fazla ortodoksluğa battığı için sonradan ayrılmışlardı. Öte yandan araştırmacılık kariyerlerinin başka yönleri onları birbirlerinden ayırmış gibiydi. Öncelikle yeni disiplinleri: Bernard Friot sosyolojiye göç etmiş, Frédéric Lordon ise Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi CNRS’nin felsefe bölümüne geçmişti. Konuları da epeyce farklıydı (bir yanda sosyal güvenlik, beri yanda mali kurumlar) ve Parti’nin tarihinin tüm gelgitleri karşısında ve onlara rağmen komünist kalmaya devam eden ilki, merceğini muzaffer bir devrimci sınıfın gerçekleştirdiklerine odaklar ve bizi 1946 kuşağında komünizmi ağır ağır inşa edenlerin başlattığı işi devam ettirmeye davet ederken, ikincisi Kapitalizm, Arzu ve Kölelik’te [7] tutkularımızı belirleyen ve özgürleşme umutlarımızın kuyusunu kazan kapitalizmin ağlarına saplanmış olduğumuzu anlatmaktaydı. Öte yandan Frédéric Lordon 2011’de iki konferansta Bernard Friot’nun çalışmalarına atıfta bulundu [8] ve iki yazarı karşı karşıya getirme fikri o zaman filizlenmeye başladı. Ama ikisi de kendi yollarında ilerlemekteydi: Bernard Friot çıktığı “turne”de, boydan boya katettiği Fransa’da konferanslar vermekte, Frédéric Lordon devasa bir işe, Spinozacı bir kurumlar felsefesi inşa etmeye girişmişti. Bu yollar o sırada kesişmiyordu. Biz de bu fikri bir çekmeceye kaldırdık, bir süre tozlar arasında kayboldu. Bu karşı karşıya getirme arzusu bazı vesilelerle canlandı: Öncelikle, iki yazar Tropiques kitabevinde ilk defa bir araya gelerek ortak bir konferans verdi. [9] 2016 yılının bahar aylarında El Khomri’nin çıkarmak istediği kanuna karşı örgütlenen toplumsal hareket esnasında ikisinin de ismi tartışmalarda, bazen birlikte olmak üzere, sık sık anıldı. 2018 yılında, protestocu öğrencilerin işgal ettiği Tolbiac kampüsünün bir amfisinde aynı kürsüde tekrar buluştular. [10] Frédéric Lordon aynı yıl Anarşi Hali’nin [11] önemli bir kısmını hasrettiği Bernard Friot’nun teorisine, 2019’da Onlarsız Yaşamak mı? kitabında [12] tekrar yer verdi. Bu iki ismin ortak yanları olduğu su artık götürmezdi. Söyleşiye er geç vakit ayırmalılardı. Uygun vakit 2020 baharında, kapanmanın göbeğinde geldi: Lordon blogunda “Perspektifler” başlıklı bir diziye başlayarak pencereyi ardına kadar açıyor ve bizi, kapitalizmin dışına nasıl “çıkılacağı” üzerine düşünmeye davet ediyordu. Bir yazıdan diğerine, kendisine isabetli görünen yolları bize çiziyordu. Ve beşinciden itibaren dokuzuncu ve son yazıya varıncaya dek tüm bu satırlar, çok açık şekilde, Friot’nun ileri sürdüğü ve Lordon’un yaymak ve zenginleştirmek üzere kendi meşrebince gümbür gümbür sahiplendiği “kişi olma vasfına maaş” (salaire à la qualification personnelle) teorisine atıf yapan –komünist– bir hipotezde birleşiyor gibiydi. Eski projeyi canlandırma fırsatı doğuvermişti: Onlara artık sadece yan yana değil, birbiriyle konuşma fırsatını da vermek gerekiyordu kesinlikle. Bu sefer tam vaktiydi: La Dispute Yayınevi’nin davetine ikisi de aynı coşkuyla olumlu yanıt verdi. Söyleşileri 26 Şubat ile 11 Mayıs 2021 arasında gerçekleşen dört oturumda gerçekleşti. Komünizm İş Başında’nın kitaplaştırılmış halinde, Bernard Friot ile Frédéric Lordon karşılaşmalarının etkilerini titizlikle açıyor ve her biri kendi komünizm hipotezini “çalıştırıyor” (mettre en travail). Kitabın ilk kısmı, teorik yakınlıkların masaya koyulduğu ve konuşma isteğinin ifade edildiği ilk oturumun ürünü. O sırada Frédéric Lordon, finansallaşmış kapitalizmin dünya geneline yayılmasının feci sonuçlarıyla başlayıp mevcut güç dengeleriyle önü açık –ya da kapalı– perspektiflerle biten, arada da, komünizmin aşikârlığının ve Bernard Friot’nun tezlerine açık desteğin kendini hissettirdiği Komünizme Ait Figürler’i [13] yazmayı yeni bitirmişti. Bir başka deyişle tartışma, Frédéric Lordon’un kişi vasfına maaş teorisine tam destek sunduğu bu ilk söyleşiden önce başlamıştı. Bu ilk kısım, iki araştırmacının yakın olduğu noktaların karşı karşıya getirilerek ortaya çıktığı iki monologdan oluşuyor. Friot, iyice kavrayabilmemiz için bizi maaş, emek ve emekçi, değerin toplumsallaşması ve yurttaşlık gibi konularda tanımlarımızı sarsmaya zorlayan teorisinin ana hatlarını özet halinde ortaya koyuyor. Komünizmin mutlu yarınlara ertelenen bir ufuk değil, çelişkili biçimde bizzat kapitalizmin içerisinde, komünist bir emekçi statüsünün inşasına doğru kurumlarımızda halihazırda işleyen bir hareket olduğunu görüyoruz böylece. Ardından Lordon, arzuya ve insan faaliyetine dair ortak bir antropolojik kavrayışa ve ayrıca toplumsal ilişkilere içkin olan şiddeti kanalize edecek olan, başta devlet ve para gibi makrososyal kurumların gerekliliği fikrine dayanan bir kesişim noktaları haritası çıkarıyor. Bu ilk görüş alışverişi, kurumlar komünizmini savunan bu iki ismi bir araya getiren militan hareketin ne denli haklı olduğunu apaçık ortaya koyuyor. Bu ilk oturum aynı zamanda eserin genel tonunu da açık şekilde ortaya koyar nitelikte: Basbayağı bir söyleşi bu. “Tartışma”dan, zirvedeki bir kapışmadan eser yok burada. Sansasyon peşindeki medyanın bayıldığı “çarpışma” hele hiç değil. Aksine, birlikte yol almak, birinin tekillikleriyle ötekinin özgüllüklerini dostane bir şekilde karşı karşıya koymak ve bunu yaparken yakınlıkları gözler önüne sermek, nihayetinde derin duygudaşlıkların, iş başındaki (en travail) komünizm başta olmak üzere ortak gösterenlerin fark edilmesine ya da teyidine varmak söz konusu. İki yazar ikinci karşılaşmada anlaşamadıkları hatta çeliştikleri noktaları daha sert bir şekilde ele almaya karar vermişti. “Maaş” üzerine çatışmaları, emeğe dair muhtemel fikir ayrılıkları, teorik planda Bourdieu’nün ve regülasyon teorisinin etkileri üzerine uzlaşmazlık, Frédéric Lordon’un yapıbozumcu duruşuyla Bernard Friot’nun, devrimci sınıfın gerçekleştirdiklerini görmeye engel oluşturduğu gerekçesiyle buna itirazını kavramak gerekiyordu. Son olarak iki üretim tarzı arasındaki geçişin nasıl tasavvur edileceği konuşulacaktı. Program yüklüydü ama yazarlar gerekli zamanı ayırmakta kararlıydı. Ancak Lordon söyleşiyi beklenmedik şekilde, tüm diğerlerine hükmettiğini düşündüğü epistemolojik bir sorunla başlatmayı tercih etti: İkisinin “dil oyunları” arasındaki –“radikal” diye tanımladığı– farkla. Friot’nun dil oyununu dinsellikle, müjde ve vaazla özdeşleştirirken kendisininkini olgusallık ve nedensellik şeklinde özetliyordu. Ardından gelen, birbirini memnun etme çabasının da kirliliğin de olmadığı söyleşi iki araştırmacıyı, yaklaşımlarındaki farkları netleştirmeye sevk etti. Bu durumda, başlangıçta öngörülen ihtilafları tek tek ayrıntılı biçimde ele almak üzere üçüncü bir söyleşi gerekecekti. Bu iki söyleşi kitabın, bu defa diyalog olarak biçimlendirilmiş ikinci kısmını oluşturuyor. Her bir anlaşmazlık noktasının üzerine gitmeden önce tartışmayı epistemolojik farklılıklarıyla başlatmak sağırlar diyaloğu riskini ortadan kaldırarak iki yazara derin bir tartışma yapabilme imkânını verdi. Üçüncü söyleşinin en önemli kazanımlarından biri, Bernard Friot’ nun kişi vasfına maaş teorisinde merkezi öneme sahip olan, ancak blogunda da Komünizme Ait Figürler’de de onun yerine “genel ekonomik garanti” ifadesini kullanan Lordon’a sorunlu gelen “maaş” kavramının kullanımı etrafındaki anlaşmazlığa dair oldu. Tartışma, Lordon’un daveti üzerine iki yazarı, Friot’nun değer için başvurduğu ve kapitalist bir değeri komünist bir değerden ayıran bir niteleyici ekleme ilkesini maaş tabirine teşmil etmeye sevk etti. Böylelikle kapitalist boyunduruğun maaşı ile kişiyle ilişkili hak olarak komünist maaş birbirlerinden ayrılabilecekti. Genel olarak, “kapitalist” ve “komünist” gibi niteleyiciler kullanma fikrinin, üretim tarzının büyük kurumlarında devrede olan çelişkili siyasi mantıkların aydınlatılması için çok verimli olduğu görüldü. Son söyleşi ise, eserin üçüncü ve son kısmını oluşturma ve bu iki araştırmacıyı siyasi ve militan güzergâhlarında; hem pratiklerinde hem de mevcut duruma dair hislerinde karşı karşıya getirme amacını taşıyordu. İki yazar, araştırmacının siyasi sorumluluğuna dair ne düşündükleri üzerine konuştu ve teorik yaklaşımlarını karşı karşıya getiriyor görünen iyimserlik veya kötümserlik nitelemelerini reddetti, güç dengesinin mevcut durumuna ve önünü açtığı olanaklara dair kavrayışlarını dile getirdiler. Salgının uzantısı olarak kısmi kapanmaların görüldüğü yeni bir baharı geçirmeye bire bir olan bu söyleşiler, iki yazarın cömertçe fikir alışverişinde bulunabildikleri bir ortak zemini ortaya çıkardı. Uzun bir zaman diliminde gerçekleştirilmeleri ve iki araştırmacının kardeşçe tartışması sayesinde bir yandan hakiki bir entelektüel karşılaşma ve baki kalan uyuşmazlıkların netleştirilmesi mümkün oldu, bir yandan da her ikisine kendi teorik yolunda ilerleme fırsatını verdi söyleşiler. Bernard Friot ve Frédéric Lordon burada okurlara, aynı komünist hipoteze yönelik iki farklı yaklaşımı birbirlerine eklemleyecek noktalar aramanın verimliliğini gösteren ve bu çalıştırma işini sürdürmeye davet eden tartışmalarını okurlarla paylaşıyorlar. Notlar [1] Bernard Friot, L’Enjeu des retraites, La Dispute, Paris, 2010. Metne dön. [2] Bernard Friot, L’Enjeu du salaire, La Dispute, Paris, 2012. Üçlemenin üçüncü cildi Émanciper le travail: Entretiens avec Patrick Zech (Emeği Özgürleştirmek: Patrick Zech’le söyleşiler), La Dispute, Paris, 2014. Metne dön. [3] Frédéric Lordon, D’un retournement l’autre. Comédie sérieuse sur la crise financière, en quatre actes et en alexandrins, Seuil, Paris, 2011; öncesi: Jusqu’à quand? Pour en finir avec les crises financières, Raisons d’agir, Paris, 2008. Metne dön. [4] Örneğin bkz. Frédéric Lordon, Fonds de pension, piège à cons?, Raisons d’agir, Paris, 2000. Metne dön. [5] Frédéric Lordon, “Le SLAM”, Le Monde diplomatique, 23 Şubat 2007. Metne dön. [6] Frédéric Lordon, “Et si on fermait la Bourse...”, Le Monde diplomatique, Şubat 2010. Metne dön. [7] Frédéric Lordon, Capitalisme, désir et servitude: Marx et Spinoza, La Fabrique, Paris, 2010; Türkçesi: Kapitalizm, Arzu ve Kölelik: Marx ve Spinoza’nın İşbirliği, çev. Akın Terzi, Metis, 2013 (2020). Metne dön. [8] D’un retournement l’autre... kitabının tanıtımı vesilesiyle Mayıs ve Kasım 2011’de, ilki Tropiques, ikincisi Lieu-Dit kitabevlerinde düzenlenen iki konferansta. Metne dön. [9] Şuradan izleyebilirsiniz: https://www.librairie-tropiques.fr/article-bernard-friot-et-frederic-lordon-chez-tropiques-124724224.html. Metne dön. [10] Şuradan izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=0PcHA7-hAAU. Metne dön. [11] Frédéric Lordon, La Condition anarchique, Seuil, Paris, 2018. Metne dön. [12] Frédéric Lordon, Vivre sans ? Institutions, police, travail, argent..., La Fabrique, Paris, 2019. Metne dön. [13] Frédéric Lordon, Figures du communisme, La Fabrique, Paris, 2021. Metne dön.
|