| ISBN13 978-605-316-402-9 | 13x19,5 cm, 296 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Giriş, s. 13-15 Antika meraklısı bir doktor için Bolonya Üniversitesi’nin o muhteşem Anatomi Amfisi tam bir cennettir; hatta ahşap panelli salonu resmen saunaya dönüştüren İtalya yazının dayanılmaz sıcağında bile. Oraya gittiğimde kendimi devasa boyuttaki süslü, antika bir mücevher kutusunun içini keşfediyor gibi hissetmiştim. Dünyanın en eski üniversitesinin bütünüyle ladin ağacından yapılma dört yüz yıllık salonunun tam ortasında, etkileyici bir mermer diseksiyon masası vardı. Tıp öğrencileri yüzyıllar boyunca bu akademik arenanın ahşap sıralarından, masada yapılan işlemleri izlemişti. Duvarlar antik tıp kahramanlarının özenle yapılmış kocaman ahşap heykelleriyle bezeliydi. Hipokrat ve Galen, yukarıdan öğrencileri sert bakışlarla süzüyordu; o bakışlar sonraki birçok tıp hocası tarafından da kopyalanmıştı kuşkusuz. Fakat bütün bu harikalar arasında, merkezdeki parça olan ahşap saçaklı profesör kürsüsünden insan gözünü alamıyordu. Tüm salona tepeden bakan kürsünün ince işlenmiş saçağını iki muhteşem heykel taşıyordu: Spellati yani Derisizler. Tıbbın kutsal mekânının merkezindeki bu heykeller, açıkça görülen damarları, kasları ve kemikleriyle gerçekten ihtişamlıydı. Vücuttaki kaslarla kemikleri ve onların karşılıklı etkileşimlerini deri olmaksızın gösteren böyle figürlere écorché (Fransızca “derisiz”) denir. Leonardo da Vinci’nin 15. yüzyıldaki çığır açan anatomik çizimlerinden bu yana, kaslı ama derisiz vücutlar tıpla eşanlamlı hale geldi ve hemen her tıp kitabının kapağında yer aldı. Bolonya Üniversitesi’ndeki ahşap écorché figürlere bakınca, tıbbın en fazla göz ardı ettiği organın deri olduğu açıkça anlaşılıyor; hem de en büyük ve en görünür organımız olmasına, ömrümüzün her ânında onu görmemize ve ona dokunmamıza, onun içinde yaşamamıza rağmen. Ağırlığı 9 kg ve kapladığı alan 2 m2 olan deri, 18. yüzyıla kadar organ bile sayılmıyordu. Organları ya da insan vücudunu düşündüğümüzde deri nadiren aklımıza gelir. Apaçık ortadayken görünmez kalmıştır. Yeni tanıştığım kişiler bana ilgilendiğim klinik dalı ve araştırma alanımı sorunca, hafif bir mahcubiyetle dermatolojinin beni heyecanlandırdığını söylüyorum ve bu genellikle biraz şaşkınlık ya da acımayla veya ikisinin karışımıyla karşılanıyor. Cerrah olan yakın bir arkadaşım, “Deri, hediyelerin dışını saran ambalaj kâğıdıdır,” diyerek benimle dalga geçmeyi seviyor. Ama zaten derinin beni çeken yönlerinden biri de vücudumuzun en göz önündeki kısmı olmasına karşın, gözle görülenden çok daha fazlası olması. |