Ayhan Çelik, "Pedal Çeviren (Süslü) Kadınlar", T24, 19 Eylül 2023
Rea Stathopulu'nun Pedal Çeviren Kadınlar romanı, insanın aklına bisiklet ve kadınlar tarihini getiriyor.
Kadın özgürlük hareketiyle bisikletin güçlü bir bağı olduğu bilinir. Çok yerde yazıldı çizildi. Biz de şuraya bir link bırakalım.
1950 doğumlu Rea Stathopulu çocukluğunu ve gençliğini, doğduğu İstanbul ile -1970'ten sonra adı Gökçeada'ya çevrilen- İmroz'da geçiriyor. Daha sonra Yunanistan'a taşınıyor.
Fizik doktoralı yazarın ilk romanı Oi Podilaisses (Bisikletli Kadınlar) 2004'te Yunanca yayımlanmış. Metis Yayınları da Haziran 2006'da, Müfide Pekin çevirisiyle ve Pedal Çeviren Kadınlar adıyla okurlarına sunmuş.
Yıllar evvel okuma listeme aldığım kitabı ancak 3. baskısının yapıldığı 2023 Eylül'ünde elime alabildim. Bir bakıma iyi de oldu. Zira Eylül, hem Stathopulu'nun hayatında büyük bir kırılma yaratan 6-7 Eylül'ün 68. yılı hem de -aşağıda- sözünü edeceğimiz- Süslü Kadınlar Bisiklet Turu'nun yapıldığı ay...
Pedal Çeviren Kadınlar,İstanbullu bir Rum ailenin, Paterangaların hikâyesini anlatıyor.
Eylül 1975'le açılış yapan roman, ailenin en küçük kızı Margarita'nın, kendinden beş yaş büyük ablası Niki'nin günlüğünü bulmasıyla başlıyor.
15 Haziran 1955'de başlayan günlük, 10 yaşında zeki bir kız çocuğunun keskin gözlemleriyle dolu.
Roman hem Niki'nin günlüğüne yazdıkları, hem de onları 25 yaşındayken okuyan Margarita'nın düşünceleriyle harmanlanarak ilerliyor.
İstanbul'da yaşayan Gliko ve Kosta Pateranga çiftinin Sofia, Niki ve Margarita adında üç kızları var. Aile yazlarını "babaevi" Gökçeada'da geçiriyor. Boğaziçi'nin bir köyünde kapalı, korunaklı, kendi cemaatleriyle içli dışlı bir hayatları var. Aynı şey İmroz için de geçerli. Orada da benzer bir demografik dokunun içindeler.
Bu "rutin" 6-7 Eylül 1955'ten sonra bozuluyor. Yakın Türkiye tarihinin "Kristal Gece" pogromu, aileyi İstanbul'dan koparıyor. 1956 yazında "kalıcı" olarak İmroz'a taşınıyorlar. (Sonra oradan da gidiyorlar.)
Olan bitenin tamamını burada anlatmayalım. Romanı okumayanlara haksızlık olmasın. Kitabın linkini şuraya bırakayım. Meraklısı için "okuma parçası" da var. Ayrıca Sema Kaygusuz ve Ayşe Çavdar'ın kitap hakkındaki ufuk açıcı yazılarını okumak mümkün. Özellikle Kaygusuz'un yazısında bisiklet ve kadınlar bağlamında başka bilgiler mevcut.
Pedal Çeviren Kadınlar'da bisiklet, hem bir nesne hem de metafor olarak yer alıyor. Zaten kitabın orijinalinin iki ayrı baskısında kullanılan görseller doğrudan bisikletle ilgili. (Metis Yayınları ise kapakta, oyun oynayan çocukların fotoğrafını tercih etmiş.)
Niki, 8 Ağustos1955'te günlüğüne banka müdürünün oğlu İsmet'in adadan ayrılırken bisikleti onlara hediye ettiğini yazıyor. Niki, düşe kalka, inatla, alaylara aldırmadan bisikleti sürmeyi öğreniyor. Ardından diğer kardeşlerin de bisikleti oluyor. Zamanla hepsi o kadar ustalaşıyor ki, İmroz'un soğuk kuzey rüzgarlarında ellerini kazaklarının içine sokarak, yani gidonu tutmadan sürüyorlar.
Gerçek hayatta bisikletin yeri böyleyken, ömründe hiç bisiklete binmemiş olan Virginia Teyze, kitaba da adını veren şu cümleyi kuruyor: "Pedal çeviren kadınlarız her birimiz." "Hayat boyu hep ileri doğru yol almalıyız, ama dengemizi kaybetmeden."
(Biliyorsunuz benzer bir cümleyi Albert Einstein da kurar. Ocak 1923'te Bertrand Russell'in daveti üzerine Japonya'ya giderken günlüğüne:"Yaşam, bisiklete binmek gibi bir şey. Dengeni korumak istiyorsan harekete devam etmelisin" diye yazar. [1]
Rea Stathopulu da kitabının açılışını 1979 Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan Odiseas Elitis'in şu cümlesiyle yapıyor: "Geniş bulvarlar boyunca gelip geçiveriyor pedal çeviren kadınlar..."
11 yıldır Türkiye'nin ve dünyanın birçok yerinde "geniş bulvarlar boyunca gelip geçiveriyor pedal çeviren kadınlar..."
2013'de İzmir'de bir lisede tarih öğretmenliği yapan Sema Gür ile yakın dostu, bisikletçi Pınar Pinzuti'nin başlattığı Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, geçtiğimiz pazar (17 Eylül) yaklaşık 200 şehirde kutlandı.
Kainatın bütün renkleri ve seslerine açık festivalin etkisi her yıl giderek artıyor. Kadın Voleybol takımımızın yarattığı coşkunun tadı hepimizin damağında. SKBT de öyle. Hatta bazı açılardan belki de daha fazla. Sadece bu ülkenin değil, uluslararası kadın dayanışmasının değerli bir parçası.
2004'te Orta Doğu'da süregiden savaşlara karşı barış çağrısı yapan Follow the Women'da (Kadınları Takip Et) böyle bir etkiye sahipti. Maalesef ömrü çok uzun olamadı. 2017'de FTW'ye katılan Seçil Öznur Yakan'ın izlenimleri şurada.
Bu yılki SKBT ile ilgili çok detay vermeye gerek yok sanıyorum. Barışçıl, özgür, neşeli karnaval yine çok sayıda mecrada haber oldu.
Daha detaylı bilgi edinmek isteyenler için girişimin internet sitesini şuraya bırakalım: https://www.suslukadinlarbisikletturu.com/
Notlar
[1] Michio Kaku, Einstein'ın Evreni, Çeviren: Engin Tarhan, ODTÜ Yayıncılık, Ankara, Ekim 2012 Metne dön.