ISBN13 978-605-316-286-5
13x19,5 cm, 192 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Burak Göral, "Ve insan neden yapay zekâyı yarattı?", Hürriyet Kitap Sanat Eki, 7 Temmuz 2023

Akademisyen-yazar Fidan Terzioğlu İnsanı İnsan Yapan Nedir adlı çalışmasında dünya gündeminde kendine giderek daha çok yer açan ‘yapay zekâ’ kavramını sinemadaki kült temsilleri üzerinden ve tasavvuf gözüyle değerlendiriyor. ‘Öteki’ye ve ‘bilinmeyen’e dair tespitlerinin cazibesi bir yana, sinemaya ilgi duyanların iki kat keyif alarak okuyacağı bir kitap...

Günümüzün popüler kavramlarından yapay zekâyı anlatan ya da içinde yapay zekâ teknolojisini barındıran her hikâye, bir insanlık eleştirisi ve araştırmasıdır aynı zamanda. Çünkü insanın eksikliğini bildiği, yetişemediği, eremediği ama mutlaka ulaşmak istediği özlemlerinden ve isteklerinden ortaya çıktı ‘yapay zekâ’. Bu yolda ulaşılan her durak ilgi çekici birçok farklı hikâyeye davetiye çıkardı ve çıkarıyor. Konu giderek aşılması pek de kolay olmayan paradoksları da tartışmaya açıyor. Giderek o en temel sorulardan biriyle bizi yüzleştiriyor: “İnsanı insan yapan şey nedir?”

Sinemadan çok önce bilimkurgu edebiyatında çıkar bu temel soru karşımıza. Philip K. Dick’in hikâyelerinde mesela... Hatta Arthur C. Clarke’ın meşhur romanı ‘2001: Bir Uzay Macerası’nda...

Sinemanın bu konuya ilgisiz kalması mümkün değildi elbette. Akademisyen-yazar Fidan Terzioğlu da ilgisiz kalmamış ve özellikle sinemada oldukça popüler olan bu meseleyi daha farklı bir açıyla, tasavvuf gözüyle değerlendirip bu özenli çalışmasında detaylıca işlemiş.

Tabii ki yapay zekâ kavramı pek çok açıdan incelenmesi gereken zengin bir mesele. İnsanların düşünüp hissedebilen ve kendisini geliştirebilen makineler yapma isteği hangi içgüdüsel nedene bağlanabilir? Büyük bir ego tatmini mi? Bazı insanlarda ‘Tanrı kompleksi’ adıyla kendisini gösteren bir sendromun sonucu mu? İnsan hayatlarının riske girdiği alan ve durumlarda kullanılacak ‘insansı’ makineler yaratarak insanları o risklerden koruma içgüdüsü mü?

Bilimkurgunun bu sorulara çeşitli cevapları var. Ama Terzioğlu’nun yaklaşımı ‘öteki’ kavramı ve tasavvuf üzerinden şekilleniyor. “Bilimkurgunun yapıtaşı ötekiliktir. Bilimkurgu farklı, yabancı, yeni, görülmemiş, tekinsiz, belirsiz ama daima cezbedici ve davetkâr olan ötekiliğe tutkun anlatıların evrenidir” diyor en başta.

‘Öteki’ Kavramı ve Tasavvuf

‘Öteki’nin sinemadaki cazibesini anlatmakla bitmez. Bilinmeyene duyulan merak, yanında korkuyu da getirir. Bazen arzu edilen ‘eksik’ bir şeydir, bazen de bilinmezlikten gelen bir korku... Mary Shelley’nin ‘Frankenstein’ romanından uyarlanan 1931 yapımı filmden beri ‘öteki’ kavramı sinemanın ana temalarından biridir.

Diğer yandan birçok Film farklı hikâyeler içinde insanın değişimine odaklanır. Büyüdükçe, yaşadıkça, tecrübelendikçe geçirdiği değişime... Kimileri ‘bildikçe’ daha iyi bir insana dönüşür, kimileri de arzularına yenilir ve onun esiri olurlar.

Tasavvuf düşüncesine göre dünyaya beşer olarak doğan kişi yaşamı boyunca insan olmaya doğru yönelir. Bu tekâmül sürecinde uzun ve acılı bir yol sürecektir. Yüzleşmesi gereken ‘öteki’ler vardır ve bazı kabullenmelerden de geçmesi gerekmektedir.

Bu açıdan bakınca yapay zekâ bu yüzleşmelerin, ikilemlerin en çarpıcı olanlarına kapı açan bir araç olarak çıkmakta karşımıza. Terzioğlu kitabında önce bilimkurgunun dertlerini sıralıyor, sonra öteki kavramının, sonra da tasavvuf düşüncesinin temellerini anlatıyor. Son derece sade ve duru bir anlatımla üstelik. Okurunun kafasında bu ekimleri yaptıktan sonra hepimizin yakından bildiği ve sevdiği tam yedi film üzerinden bakışını sürdürüyor. Tabii ki birincilik Stanley Kubrick başyapıtı ‘2001: Uzay Macerası’nda (1968). Bilimkurgu sinemasının en ikonik anlarını ve bir astronotun sinemanın en ünlü yapay zekâsı diyebileceğimiz Hal 9000 ile olan mücadelesini tasavvuf üzerinden okuyor.

Ardından bilimkurgunun başka bir zirve filmi ‘Blade Runner’ (Ridley Scott, 1982) dünyasına dalıyoruz. Sadece dört yıllık ömürleri olan yapay zekâlı replikanların hayatın değerini insanlardan daha çok anlıyor olmasını bir kez daha hatırlıyoruz. Kulaklarımızda Vangelis’in eşsiz müziği... Sonra ‘The Matrix’ (Wachowski Sisters, 1999), Kubrick’in miras bıraktığı, Steven Spielberg’ün tamamladığı ve Terzioğlu’nun da belirttiği gibi ayrı tarzlardaki iki sinemacının dünyasının güzel bir karışımı olan ‘Yapay Zekâ’ (A.I., 2001), Pixar’ın en iyi animasyon filmlerinden ‘Wall-E’ (Andrew Stanton, 2008), günümüz insanının yalnızlığına vurgu yapan hem romantik hem de melankolik bir yapay zekâ filmi olan ‘Aşk’ (Her, Spike Jonze, 2013) ve tanrıcılık oynamaya bayılan insanoğlunun üzerinde hükümranlık kuracağı yapay zekâ bir kadının yaşam mücadelesine yenilmesini konu alan ‘Ex Machina’ (Alex Garland, 2014) filmlerini tek tek irdeliyor yazar.

Kitap bir an bile sıkıcı olmuyor. Eğer okuyucunun sinemaya ilgisi varsa iki katı keyif alarak okuyacağı bu kitapta Terzioğlu sonunda film okumalarında da etrafında dolaştığı kapitalizm eleştirisine ulaşıyor elbette. Böylelikle kitap anlamlı ve tutarlı bir bütüne tamamlanıyor. Aslında bütün mesele bizim diğerleriyle olan ilişkilerimizi bozan, bizi hırslarımızın peşine düşüren, kendimizi kendimize yabancılaştıran; sürekli tüketim ve iktidar düşünen varlıklara çeviren kapitalizmde belki de...

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X