| ISBN13 978-605-316-257-5 | 13x19,5 cm, 200 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | Sunuş, s. 9-11 Elif Daldeniz’in çalışmalarından oluşan bu seçki Türkiye’de “kavram tarihi”ne girebilecek çalışmalar arasında özel bir konumda diyebiliriz. Bir kısmı Nihal Ekin Erkan’la ortak çalışmaların ürünü olan bu yazıları bir araya getirdiğimizde, Türkiye’deki kültür ve düşünce dünyasında kavramların incelemesine odaklanmış farklı mahiyette bir yayından söz edebileceğimizi gördük. Elif Daldeniz kuramsal yaklaşım olarak temel aldığı Reinhard Koselleck’in yöntemini Türkiye bağlamında ve çeviri olguları perspektifiyle uygulamaya geçiren çalışmalara odaklanan bir araştırmacı ve çalışmalarında oluşturduğu izlek farklı zaman ve yerlerde yayımlanan makaleleri ve yapılan konuşmaları kolayca bir bütünlük içinde görmemizi sağlıyor. Türkçedeki yayınlar arasında kavram tarihi başlığı altına girecek çeşitli yayınları tek tek makaleler düzeyinde bulmak olanaklı. Kitap düzeyinde çalışmalar ise gördüğümüz ve izlediğimiz kadarıyla ya çeviri ya da farklı yazarlardan derleme biçiminde. Türkiye’de Koselleck’in alımlanması ve kavram tarihi çalışmaları hakkında bir makale yazan Sebastian Cwiklinski de (2015) Türkiye’de kavram tarihi çalışmalarının emekleme düzeyinde olduğu ve Elif Daldeniz’in çalışmalarının öne çıktığı saptamasını yapıyor (Cwiklinski 2015: 50). Bu saptamanın yapıldığı tarihten sonraki dönemde de nicel ve nitel olarak dikkate değer bir değişiklik olmadığını düşünüyoruz. Sosyal bilimcilerin, tarihçilerin, etimologların doğal olarak ilgi alanına giren ve çok geniş çalışmalara dönüşen kavram incelemelerini bu bağlamda farklı değerlendirerek bu görüşü dile getiriyoruz. Geçmişe dönük incelemelerin parçası olarak kavramların durumlarına bakmak Koselleck’in anladığı anlamda bir kavram tarihi çalışmasından farklı; zira kavram tarihi yaklaşımı diğer tarihsel olgulara da kavramlar penceresinden bakmaya çağırıyor, yani bir tür üst bakış aracı olarak getiriyor; bunun için de yöntemli ve özel ilgiye dayanan bir çalışma biçimi gerekiyor. Farklı faaliyetlerde birlikte yol yürüdüğümüz dostumuz, çalışma arkadaşımız ve meslektaşımız Elif Daldeniz’i uzun bir hastalık dönemi sonucunda 2012 Eylülünde kaybettik. Elif hayattan ayrıldığında 42 yaşındaydı, genç bir akademisyendi. Bir dönem başkanlığını da yaptığı Okan Üniversitesi Çeviribilim Bölümü’nde “doçentliğini almamış” bir akademisyen olarak yukarılardan eleştirilere de maruz kalıyordu. Ülkemizde doktora sonrasında epeyce rutin bir süreç sayılacak doçentlik derecesini almak Elif için akademik bir zorluk değildi; tersine çalışmalarında akademik yükselme hedefini ön plana almak yerine kendi yolunu çiziyordu. Elif’in akademik çalışmaları bir doçentlik unvanının talep ettiği bilimsel çalışmalar kapsamının ötesinde olmuştur. Aramızdaki 2010 Şubat tarihli bir e-posta yazışmasında da bunu açıkça dile getirmişti: “Geçen hafta kavram tarihçilerinin Oslo’da yaptıkları bir toplantıdaydım. O toplantı beni kendi çalışmalarım için epeyce motive etti. Eğer üniversitedeki hengâmeden fırsat bulabilirsem ben de artık doçentlik için yazmam gereken kitaba başlamak istiyorum. Hakemli dergide gereken iki makaleyi tamamlamış oluyorum: Biri Alman Dili’ndeki bildiğin makale biri de Translation Studies’de çıkacak olan bir makale. Gerçi jüri belki kendi yönettiğim bir dergi sayısında çıkan bir makaleyi tanımaz bilemiyorum ama o makale çok sıkı bir editörlükten geçti. Ayrıca kitap çıkana kadar bir yazı daha yayımlamayı umuyorum. Oslo’daki bildirimi makaleleştirip kavram tarihçilerinin çıkardığı “contributions to the history of concepts” adlı hakemli dergide basmak isteyip istemeyeceğimi sordular. Bildiri gerçi Alman Dili’nde tartıştığım kültür kavramıyla ilgiliydi; bu yüzden konuyu genişletip tartışmayı derinleştirmem gerekecek... Dediğim gibi motivasyonum var ama... Gerçi bu doçentlik meselesini kaygılarla yönlendirmek istemiyorum... Ama ülkemin üniversiteleri ve bu üniversitelerde ve genel olarak akademide yer yer etkin olan kişiler malum.” Elif Daldeniz’in uluslararası saygınlığı olan alan dergilerinden Translation Studies’de özel sayı editörlüğü yapmış olması, bir diğer nitelikli uluslararası dergi olan MTM (Minor Translating Major)’da danışma kurulu üyesi olması çalışmalarının yurtdışında da kısa sürede dikkat çektiğini gösteriyor. 2004-12 dönemini kapsayan bu seçkideki çalışmaları onun oluşturmaya başladığı çizgiyi iyi temsil ediyor. Bugünden geriye baktığımızda Türkiye’de çeviribilim ve kültür dünyasına bir kazanım olarak kalan çalışmalarını kitaplaştırma fikrini takip etmemizde de bu inancımız sonuç getirici oldu. Bu seçki fikrinin yayına dönüşmesinde Elif’in eşi Serhat Baysan’ın ve Metis Yayınları yöneticisi Müge Gürsoy’un ilgileri de belirleyici rol oynadı. |