Melis Mine Şener Avşar, "Hayvanlardan İnsanlara...", bilimvegelecek.com.tr, 31 Aralık 2021
Dünyanın her bir zerresinin biz âdemoğluna hizmet için var olduğuna inananların günden güne arttığı bir çağdayız. Oysaki dünyanın efendisi değil, üzerindeki binlerce canlı türünden birinin üyeleriyiz yalnızca. O kadar parçasıyız ki gezegenin, kurtlarla, kuşlarla, kedilerle, köpeklerle ve hatta sırtlanlarla benzer yanlarımız var. DNA’mızın %95 benzerlik gösterdiği orangutanlarla olan ortak paydamız kadar, belki daha da fazla, kambur balinalarla sosyal benzerlik göstermemiz dünyanın ve dünyada yaşayan canlıların uyumuna dikkat çeken bir durum. Bu kitap da kral penguen Ursula, kambur balina Salt, benekli sırtlan Shrink ve gri kurt Slavc üzerinden hemen hemen tüm canlıların, yazarların “Delişmenlik Çağı” olarak adlandırdığı ergenlik dönemine dair detaylı bilgiler veriyor. Çocukluktan yetişkinliğe geçmek için bireyin dört temel beceriyi edinmesi gerektiğine işaret ediyorlar: Güvende olma, sosyal hiyerarşide yön bulma, cinsel iletişim kurma ve yuvayı terk ettikten sonra başının çaresine bakma. Her bir beceriyi inceledikleri bir hayvan üzerinden anlatıyorlar.
Kral penguen Ursula’nın güvende olma yolculuğuyla başlıyor ilk bölüm. Tabiatta güvende olmak için caydırıcılık, verimsizlik ve alarm çağrısı gibi yöntemlerin hayvanlar tarafından sıkça kullanıldığını okumak hayvanlarla insanların benzer ve farklı yönlerini aynı anda görmemizi sağlıyor. Yıldırma yönteminin insan toplumundaki karşılığının protesto yürüyüşleri olduğunu fark etmek gülümsetiyor. Güvende olma halinin öncelikle tehlikelerle karşılaşmakla başladığını çeşitli deneyler üzerinden anlatan metin koruyucu ebeveynlik alışkanlığındaki okurlar için belki yeni bir bakış açısı yaratabilir. Ursula yetişkinliğe adım atarken belki de ailesi şöyle düşünüyordu: “Her şeyden önce, gençsin ve muhteşemsin ve gençlik bütün ilgiyi mıknatıs gibi üzerine çeker. İkincisi, saf ve korunmasızsın. Deneyimsizlik öldürür, en çok da yeni bir ortama girdiğin zaman. Üçüncüsü seçme şansın var. Ve son olarak, arkadaş edin.”
İkinci bölümde benekli sırtlan Shrink’in statü sorunuyla başa çıkmasını okuyoruz. Yaban hayvanları arasında nepotizmin varlığını görmek, insanın kendini istediği kadar “üstün” konumlandırmasına karşın tartışmasız bir şekilde doğanın bir parçası olduğunu gösteriyor. Sosyal yenilgi denen kavramla bir kez yenilenin sonraki çatışmalarda da yenilmeye daha yatkın olduğunu, kaybedenlerin de bir çeşit öğrenilmiş çaresizlikle boyun eğdiklerini… Benekli sırtlanlar üzerinden zorbalığa da göz atan bu bölüm, ortaokul – lise yıllarında yaşanan akran zorbalığını anımsatıyor. Hayvanları gözlemenin insanoğlunun sosyal davranışlarını izlemek için bu kadar uygun olacağı kimin aklına gelirdi?
Üçüncü bölümde kambur balina Salt’ın cinsellik macerası anlatılırken dikkat çeken ufak ama önemli bir ayrıntı: “Seks kolaydır, aşksa zor.” Tierra del Fuego’da yaşayan Yaghan halkının “aynı şeyi yapmak isteyen ama ilk adımı karşı tarafın atmasını bekleyen ve nasıl başlayacağını bilmeyen iki kişi arasındaki bakışma”ya mamihlapinatapai dediklerinden bahsediliyor kitapta. Karmaşık bir durum için zor ama kapsamını tamamen anlatan güzel bir ifade. Gençlik yıllarının tanımı gibi bir şey neredeyse! Karşı cinse aşk şarkıları söyleyen Salt, ilk gençlikte doldurulan karışık kasetlerden habersiz olsa da biz artık bazı gerçekleri biliyoruz, Delişmenlik Çağı sayesinde elbette… Salt’ın cinselliği keşfini incelerken hayvanlar âleminin de cinsel zorbalıktan, tacizden, tecavüzden uzak olmadığını anlıyoruz. Ama yazık ki bu konuda hayvanlardan geride olduğumuz da aşikâr. “Hayvanlar “evet”, “hayır” ve “emin değilim” sinyallerini tanımakla kalmaz, genellikle anlar ve bu mesajlara “saygı duyarlar”.” diyor yazarlar. İnsanoğlunu ise biliyoruz…
Dördüncü ve son bölüm, Gri kurt Slavc’ın bölümü: “kendine yeterlik”. Yuvadan ayrılıp kendine yeni bir ev, yeni bir hayat kurmak isteyen gri kurt Slavc ve talihsiz dağ aslanı PJ’nin maceralarına tanıklık ediyoruz bu bölümde. İlk anda vahşi doğada hayatta kalma düsturundan ötürü bize uzak gibi görünse de, insanın kendi başına hayatını kurması hakkında pek çok ufuk açıcı ayrıntı gizliyor. Çocukluğumuzdan itibaren bize verilen, ancak şimdinin helikopter anne – babalarının aklına bile gelmeyen, bazı görev ve sorumlulukların yaban hayatta ergenliğe ilerleyen yavruların başına gelenden pek farkı yok: “Çöpü at, yatağını topla, sofrayı kur” yerine “ava beraber çık, yuvayı temizle, erzak topla”.
Barbara Natterson-Horowitz, Kathryn Bowers’ın yoğun çalışmalarının sonucu ortaya çıkardıkları kitap, zengin kaynakçası ve bilimsel çalışmaları keyifle okunur hale getirmesi açısından başarılı. Tabii anlaşılır ve düzgün tercümesi ile çevirmen Şiirsel Taş’ın da payı yadsınamaz. Kitabın temel mesajı da sonunda kendini göstermiş: “Olgunluk, edinilen beceri ve tecrübelerin, delişmenlik çağının dört temel sınavından geçerek kazanılan yetkinliklerin toplamıdır.”