| ISBN13 978-605-316-230-8 | 13x19,5 cm, 336 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Giriş: Cinsellik Hakkında Ama Cinsellik İle İlgili Değil, s. 27-30 Her ne kadar evrensel bir olgu olarak karşımıza çıksa da, cinselliğin ortak bir tanımını yapmak neredeyse imkânsızdır çünkü cinsellik, her bir birey tarafından farklı şekillerde deneyimlenir. Cinsel birliktelik yaşayan iki kişinin deneyimleri bile birbirinden farklıdır. Cinsellik, kimi zaman bir tarafın içinden gelmeyerek zorla yaptığı bir görev olurken, karşısındaki için günün yorgunluğunu attığı bir aktivite olarak deneyimlenebilir. Eşlerden biri cinselliği utanç içinde yaşarken, diğerinin büyük bir kıvançla cinsel ilişkiye girdiğine annelerimizin konuşmalarına kulak şahidi olduğumuz kadarıyla, arkadaşlarımızın bizimle paylaştığı deneyimlerden ya da izlediğimiz filmlerden aşinayızdır. Tıpkı yaşanması gibi, cinselliğin anlamlandırılması da kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Bazıları cinselliği yalnızca bedensel haz ile ilişkilendirirken, bazıları için cinsellik muazzam bir güç kaynağıdır. Üstelik bu, kişinin mütemadiyen cinselliğe yüklediği bir anlam olmaktan ziyade duruma, mekâna, zamana ve karşısındaki kişiye göre değişkenlik gösterir. Örneğin, bir erkek eşiyle girdiği cinsel ilişkiye romantik anlamlar yüklerken, genelevde bir kadınla birlikte olmayı macera olarak görebilir. Burada cinsel ilişkiye giren kişi (erkek) aynı olmasına rağmen, cinselliğin iki farklı anlamıyla karşılaşırız. Bu kişiye “cinsellik senin için ne anlama gelir?” diye sorduğumuzda bize farklı anlamlar sunacaktır ya da kendisini tek bir kadınla hayal edip cinselliğin kendisi için olan anlamını dar bir pencereden görecektir. Açıkça görüldüğü gibi, cinsel ilişkiye yüklenen anlam, aktiviteye dahil olan kişiye ve cinsel edimin gerçekleştiği yere göre farklılaşır. Cinselliğe ve cinsel davranışlara yüklenen anlamları en çok etkileyenin, cinsel edimde bulunurken sahip olduğumuz amaçlar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Mesela, cinsel ilişkiye erkekliğini/kadınlığını ispatlamak veya çocuk sahibi olmak gibi amaçlar için girmek, cinselliğin gündelik hayatın bir dizi kazanımlarıyla iç içe geçtiğini gösterir. Öte yandan, bazı kişiler için cinsel ilişkiye girmek karşısındaki kişi tarafından sevilmek ve ilgi görmek amacıyla kullanılabilir. Yani, bazı çiftler için cinsel ilişki “duygusal yakınlaşma” anlamı taşırken, bazıları için cinsellik “çocuk sahibi olma” amacıyla girişilen bir aktiviteden öteye gidemez. Görüldüğü gibi cinsel davranış (vajinal birleşme) aynı olsa da, kişilerin davranışa yükledikleri anlam amaçlarına göre değişkenlik göstermektedir. Olayı biraz daha karmaşıklaştıracak olursak, cinsel davranışların ve aktivitelerin aynı olmasına, aynı kişilerle ve amaçlarla deneyimlenmesine rağmen aynı şekilde sonuçlanmadıklarını söyleyebiliriz. Vajinal ilişkiyi düşündüğümüzde, her ne kadar bazı davranışlar değişkenlik gösterse de, genel senaryonun penisin vajinaya girmesi ve erkeğin boşalması –“şanslı” ise kadın da orgazm olabilir– ile sonuçlandığını farz edelim. Heteroseksüel bir çiftin haftada iki defa vajinal ilişkiye girdiğini ve her seferinde iki tarafın da orgazm olduğunu düşünelim. Kişiler, mekân ve cinsel davranışlar her iki deneyimde de aynı olmasına rağmen, seks her seferinde aynı hazzı verir mi? Hazdan anladığımız boşalma ya da orgazm olma ise, sorunun cevabı kısmen evet olabilir. Üç aşağı beş yukarı her seferinde birbirine benzer bedensel bir haz almak mümkündür. Nihayetinde erkeğin de kadının da orgazm olduklarında vücutlarında değişen hormonlar ve pelvik kasılmaları bir önceki deneyimlerine çok benzerdir. En basit haliyle orgazm fazında erkekte idrar yolunun etrafındaki kaslar art arda 6-7 kez haz vererek kasılır; kadınlarda ise vajinanın dış 1/3’lük kısmında ritmik 3-15 defa kasılma yaşanır. Orgazmın fizyolojik belirtileri her seferinde az çok böyledir. Cinsel haz sadece pelvik kasılmalar ile ilgiliyse, o zaman yoldan geçen herhangi birileriyle birlikte olduğumuzda aynı hazzı alabilir miyiz diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Cinsel ilişki iki çubuğu birbirine sürterek ateş yakmaya çalışmak kadar mekanik olsaydı, kimse cinsel hazzın ve doyumun peşine düşmez, cinsel ihtiyaçlarını kendi kendine ya da herhangi biriyle halledebilirdi. Ama açıkça görüldüğü gibi, cinsel ilişkide aranan aslında üç-beş kasılmaya ulaşmak değildir çünkü cinsellik cinsel organlarımızla beraber tüm bedenimizi, değerlerimizi, inanışlarımızı ve de duygularımızı içerir. Dolayısıyla, cinsel hazzın, laboratuvar ortamında ölçülebilecek orgazmdan ibaret olmadığını kabul etmenin ve cinsel fantezilerdeki birçok tahrik faktörünün, doğrudan beden ile alakalı olmadığını belirtmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Başarı, statü, para, hükmetme gibi amaçların motive ettiği cinsel ilişkilerde asıl tahrik edici olanın fiziksel etkileşim sonucu bir doyuma ulaşmak olmadığı açıktır. Bu yüzden genellikle biyolojik bir dürtü olarak kabul edilmesine rağmen, cinsellik aslında oldukça sosyal bir davranıştır. Tam da bu noktada, cinselliğin sosyal bir davranış olduğu varsayımından yola çıkarak, standart tanı ve sınıflandırma sistemlerinde, kadınların cinselliğinin sınırlı bir şekilde tanımlandığı ve kategorize edildiğini tartıştığım bu araştırmada, vajinismus olan kadınların seks ve cinsellik gibi terimleri nasıl tanımladıklarını ve bu terimlere atfettikleri anlamları inceledim. “Seks” denilince penisin vajinaya girdiği cinsel birleşmeyi kast eden on bir kadından yalnızca ikisi, vajinal ilişkiye ek olarak anal ilişkinin de seks olarak kabul edildiğini bildirmiştir. Ancak bu kadınlardan biri anal ilişkiyi vajinal ilişkiye yalnızca bir alternatif olarak görürken, diğeri anal yoldan girilen ilişkiyi, “gerçek cinsellik”ten saymayarak, “anormal seks” olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla bu çalışmaya katılan kadınlar için seks, penisin vajinaya girmesidir. “Cinsellik” nedir diye sorduğumda ise katılımcılar yine penis-vajina ilişkisini tanımlarının başköşesine oturtmaktadır. Ancak bu sefer, cinselliği seksten daha geniş bir çerçevede ele alarak sürtünme, dokunma, öpme ve sarılma gibi bazı davranışları da tanımlarında kullanan bu kadınlar, cinselliğin yine de penisin vajinaya girmesi ile tamamlanacağına inanmaktadır. Yani öpme, sarılma, dokunma, okşama gibi birtakım davranışların “cinsel” olabilmesi için, bu davranışların vajinal penetrasyona hizmet etmesi gerekir. Katılımcılardan biri; “öpmek ve sarılmak penisin vajinaya girmesi ile sonuçlanmadığı sürece hiçbir anlam ifade etmiyor” diyerek durumu özetlemektedir. Dolayısıyla bu çalışmada kadınlar tarafından hem seks hem de cinsellik kelimeleri kullanıldığında penis-vajina ilişkisi ima edilmektedir. |