| ISBN13 978-605-316-214-8 | 13x19,5 cm, 144 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Jacques Derrida, Yabancı Sorunu : Yabancıdan Gelen, Dördüncü Oturum (10 Ocak 1996), s. 9-11 Yabancı sorunu/sorusu, yabancıya ait bir soru değil midir? Yabancıdan gelmiş soru? “Yabancı sorunu” demeden önce belki de net biçimde ortaya koymak gerekiyor o halde: yabancı’nın sorusu. Bu vurgu farkını nasıl anlamalı? Bir yabancı sorunu var diyorduk. Onu acilen ele almak gerekiyor – olduğu haliyle ele almak. Tabiatıyla. Ancak yabancı sorunu, ele alınacak bir sorun olmadan önce; bir kavramı, bir temayı, bir problemi, bir programı ifade etmeden önce, yabancı’nın sorusudur, yabancıdan gelmiş bir sorudur ve yabancıya bir soru, yabancı’ya yöneltilmiş bir sorudur. Sanki yabancı öncelikle ilk soruyu soran yahut ilk sorunun sorulduğu kişiymiş gibi. Sanki yabancı söz konusu / soru-halindeki-varlıkmış (l’être-en-question), soru-halindeki-varlığın bizzat sorusu, soru-varlık yahut sorunun soru-halindeki-varlığıymış gibi. Ama aynı zamanda, ilk soruyu sorarak beni sorgulayanmış gibi. Bunu söylerken üçüncü tarafın durumu ve Levinas’ ın “sorunun doğuşu” olarak analiz ettiği adalet var aklımızda. Bu soru sorununu, ilan ettiğimiz üzere yabancının yerinden ve Yunan’daki durumundan hareketle tekrar gündeme almadan evvel birkaç not yahut girizgâh babında birkaç gözlem veya okumayla yetinelim. Aşina olduğumuzu sandığımız bazı yerlere dönelim: Platon’un birçok diyaloğunda sorgulayan çoğu zaman Yabancı’dır (ksenos). Yabancı soruyu getirir ve sorar. Bunu söylerken öncelikle Sofist diyaloğu var aklımızda. Tahammül edilemez soruyu, babayı öldüren soruyu gündeme getirerek babamız Parmenides’in tezini masaya yatıran, babamız Parmenides’in logos’unu (ton tou patros Parmenidou logon) sorgulayan, Yabancı’dır. Yabancı, baba logos’unun tehdit edici dogmatizmini (olan varlık ve olmayan varlık-olmayan) sarsar. Yabancı sanki liderin, babanın, aile reisinin, “hane reisi”nin (maître de céans), konukseverlik gücünün, –üzerine çokça konuştuğumuz– hosti-pet-s’in* otoritesini sorgulamaya başlamak durumundaymış gibidir. Bu noktada Sofist’in Yabancı’sı, sofistliğin mümkün olup olmadığına dair izahat vermesi gerekendir sanki. Bir sofisti, kentten yahut devletten sofist muamelesi görecek olan bir kişiyi akla getiren özelliklerle ortaya çıkar: yani herkes gibi konuşmayan, tuhaf bir dil konuşan birisini. Ancak Ksenos baba katili addedilmek istemediğini bildirir. “Senden bir istirhamım daha olacak: Beni baba katili addetme,” der Ksenos Theaitetos’a. “Ne demek istiyorsun?” diye sorar Theaitetos. Yabancı: “Şöyle ki, kendimizi savunmak adına babamız Parmenides’in savını (logon) tartışmamız ve varlık-olmayanın belli bir bakımdan var olduğunu, varlığın ise bir anlamda var olmadığını mutlaka ispatlamamız gerekir.” |