| ISBN13 978-605-316-100-4 | 13x19,5 cm, 240 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Arif Tapan, "Erkekler! Kadınlık yalnız meyve değildir!", Agos Kitap/Kirk, Aralık 2017 "Bizi, iğfal eden muharrirlerin sözlerine artık ehemmiyet vermeyeceğiz. Kadınlar erkeklerin enis-i canı [dostu] imiş, refik-i ömrü [hayat arkadaşı] imiş, aklın iz’anın mütemmimi [anlayışın tamamlayıcısı], yuvanın nâzımı [düzenleyicisi], idarenin nazırı velhasıl şerik-i hayatı [hayat ortağı] imiş, daha bilmem ne imiş!.. Bunların hepsi yalan!..” Bu sözler 1913’te yayın hayatına başlayan; sahibinden yazar kadrosuna ve okur mektuplarına kadar tümüyle kadınların sesini dile getireceğini ve yalnızca kadınların yazılarına yer vereceğini belirten, bu yönüyle de Osmanlı’daki yayıncılık tarihinde bir ilki gerçekleştiren ‘Kadınlar Dünyası’ dergisinden. Bu bilgileri, Ayşegül Utku Günaydın’ın kasım ayı içinde Metis Eleştiridizisinden yayımlanan Kadınlık Daima Bir Muamma: Osmanlı Kadın Yazarların Romanlarında Modernleşme başlıklı çalışmasından aktarıyorum. ‘Aşk-ı Vatan’ Kitaba Halide Edip’in Heyûlâ romanında geçen “Kadınlık daima bir muamma!” cümlesiyle başlayan Günaydın, Osmanlı kadınının modernleşme, Osmanlı’daki ‘kadınlık’ algısının dönüşme serüvenine ve bu serüvenin kadın yazarlar edebiyatındaki temsil biçimlerine eğiliyor. Osmanlı’nın ilk ‘Müslüman’ kadın yazarının kim olduğu tartışmasını burada hesaba katmazsak, 1877’de, yazarı Müslüman bir kadın olan yayımlanmış ilk roman olarak Zafer Hanım’ın Aşk-ı Vatan’ı ile çalışmasına başlayan Günaydın, bununla birlikte Fatma Aliye Hanım, Selma Rıza Feraceli, Emine Semiye Hanım, Fatma Fahrünnisa Hanım, Güzide Sabri Aygün, Halide Edip, Nezihe Muhiddin, Müfide Ferit Tek, Suat Derviş ve Halide Nusret Zorlutuna’ya ait toplamda otuz romanı irdeliyor. Kitabın ilk bölümünde ‘Osmanlı kadınlarının özneleşme mücadeleleri’ni, Tanzimat’tan II. Meşrutiyet’e ve sonrasına bağlanan tarihsel süreçte, toplumsal ve siyasal zeminlerde ele alan Günaydın ‘terakki’ fikrinden ‘kadınlık mefkûresi’ne, ‘temel haklar’ ve ‘kadınlık’ söylemlerini siyasal ve kültürel gelişmelerle birlikte okuyor ve Osmanlı’da kadının adeta aşama aşama elde ettiği kimi ‘haklar’ üzerine oldukça kapsayıcı, somut bilgiler sunuyor. Yazar, 1882’ye değin nüfus sayımına bile dahil edilmeyen kadınların 1913 yılında ilk kez nasıl devlet memuru olabildiklerini çok katmanlı neden-sonuç ilişkileri içerisinde açıklıyor ve kadın edebiyatı kavramının hem özelde Osmanlı’da ve cumhuriyet sonrasında hem de genelde, 1960’lar sonrasında gelişen feminist edebiyat eleştirisi bağlamında Amerika ve Avrupa ekollerinde nasıl yer aldığını gösteriyor. Çalışmasının ikinci bölümünde, ‘kadın üzerindeki baskı mekanizmaları ve yalnızlaşma’ hususundan hareketle, ele aldığı kadın romanlarının kimi ortak noktalarına eğilirken, son bölümde ise romanlarda modernleşen kadın karakterin ‘rasyonellik, kadınlık gururu, olgunluk ve fedakarlık’ üzerine kurduğu değerler sistemini modernleşme sürecindeki kadın kimliği üzerinden, farklı bağlamlarda irdeliyor Günaydın. Özellikle çalışmanın bu kısmındaki alt başlıklar oldukça incelikli analizlere, karşılaştırmalı ve disiplinlerarası okumalara sahip ve yazar tüm bu okumaları oldukça titizlikle sürdürüyor. Lakin kitabın başından sonuna kadar hatırda tutmak gerekiyor ki Günaydın, çalışmasında ‘Osmanlı kadını’ ifadesi ile ‘Müslüman-Osmanlı kadını’nı, ‘Osmanlı kadın yazarların romanı’ tabiri ile de ‘Müslüman-Osmanlı kadın yazarların romanları’nı kastediyor. Çalışmada incelenen otuz romanın tamamı Müslüman-Osmanlı-Türk kadın yazarlara aitken ve söylem bu dinsel-etnik bağlamda kurulurken (kimi yerlerde de ‘Osmanlı-Türk’ ifadesi var çünkü) Osmanlı’daki kadın hareketi ve feminizim gelişmeleri başlıklarının sadece bu çerçevede inceleniyor oluşu çalışmayı eksik kılıyor. Zira ben bu kısımlarda, ilk Osmanlı-Ermeni feminist kadın yazar kabul edilen ve ilk romanı, Aşk-ı Vatan’dan dört sene önce yayımlanan Sırpuhi Düsap’a; Osmanlı’da yurtdışında öğrenim gören ve ilk üniversite mezunu kadın olan, (her ne kadar kendisi, yaşadığı dönemde bunu reddetmiş olsa da) günümüzde kimi çevrelerce Osmanlı’nın ilk sosyalist feminist kadın yazarı olarak görülen Zabel Yesayan’a ya da Hayganuş Mark’a, Elbis Gesaratsyan’a, Zabel Asadur’a sıra ne zaman gelecek diye bekledim ama adları dahi geçmiyor. Kitabı özellikle Osmanlı’da kadın hareketi üzerinden okumayı tercih edecekler Günaydın’ın bu önemli çalışmasını Lerna Ekmekçioğlu ve Melissa Bilal’in hazırladığı Bir Adalet Feryadı Osmanlı’dan Türkiye’ye Beş Ermeni Feminist Yazar 1862-1933 kitabı ile birlikte okuyabilir. |