| | Bülent Erkmen: "Aslolan Berrak Düşünce" Öykü Potuoğlu, Yeni Yüzyıl, 1997 Grafik tasarımın kitap, afiş, broşür, logotayp gibi birçok alanda kullanımının dışında son yıllarda tiyatro ve performans gibi başka disiplinlere de yöneldiniz. Bu ilginizi nasıl açıklıyorsunuz?
Tasarım bir bütündür, düşünce biçimidir. Diğer disiplinlerle tasarım arasındaki alışverişin bu düşünce biçimini beslediğine inanıyorum. Bu bakımdan tasarımın iki boyutlu çerçevesinden çok diğer disiplinlerle alışverişiyle, çok boyutluluğuyla ilgileniyorum. Kâğıt üzerindeki durum da çok boyutlu benim için. Sözgelimi, kitap bir mekân… Halüsinasyon olabilir bu. Ama sanatta halüsinasyondan yanayım.
Özellikle "kitap" projeniz açısından bakılırsa, grafik tasarımın ürünü, ürünün de tasarımı dönüştürdüğüne katılıyor musunuz?
Kitap dediğimiz şey, sayfalarında resim veya metin taşıyan nesnedir. Doğal olarak bir kitabı ele aldığımızda ilgimizi asıl yazılı veya basılı şeyler çeker. Benim sorduğum soru ise: Bu ilgi bunlarla birlikte taşınandan taşıyana, yani kitabın kendisine, kapağına, malzemesine, konstrüksiyonuna geçebilir mi? Kitabın kâğıdı, cümleler arasındaki boşluklar bir şey anlatabilir mi? Kısacası, tasarım bir problemi çözer. Ben bu problemi yadsımıyorum ama problemin programını değiştiriyorum. Bu da her işi, kitap olsun, afiş olsun, kişiselleştiriyor. Yapana ait bir nesne haline getiriyor.
Teknolojik gelişmelerin, özellikle de bilgisayarın grafik tasarımı "kolaylaştırdığına" dair yerleşmiş kesin bir inanış var. Sizin işlerinizde teknoloji nerede duruyor?
Benim işlerimde her zaman düşünce önemlidir; yani nasıl yaptığımdan çok, niye yaptığım önemlidir. Teknolojiye dair bilgim çok az. Hatta bilgisayar kullanmama şansına sahip son kuşağım. Teknolojiyi değil, onu kullananı kullanıyorum. Ama işlerimde geride kalmasına, görünmez olmasına dikkat ediyorum. Teknoloji iyi de bir tuzak aslında… Düşüncenin ortaya çıkamadığı sıkıntılı anlarda tasarımcı için kurtarıcı bir ilhamla oluşturuyor. Yalnız teknolojinin yarattığıyla ortaya çıkanları medya terörü olarak niteliyorum. Düşünceye ulaşmayan görüntüyü tercih temem.
Bir dönem gazete sayfalarının tasarımını yapmış birisiniz. Merak ediyorum, son yılların gazetelerinin giderek birbirine benzeyen görüntüleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yazı karakterleri farklı olmasına karşın ortanın sol tarafındaki gazetelerin lay-out anlayışlarının ortak olduğunu görüyoruz. Resim, başlık, haber kullanmalarından söz ediyorum. Aslında gazetecilik anlayışları ortak. Bir zamanlar "gazetemizi değiştirmek istiyoruz" diye bana gelenlere "peki, gazetecilik anlayışınız da değişecek mi?" diye soruyordum.
Kitabınıza başlık olarak kitabın kod numarasını vermeniz yeterince ilginç…
Her kitabın uluslararası zorunlu bir işareti, kodu vardır. Kitap, tüm dünyada bu ISBN numarasıyla bulunur. Ben aslında kitabın kendi kodunu, damgasını isim haline getirdim.
Uluslararası birçok yarışma ve sergide yer aldınız. İşlerinizde kültürel kimliğinizin etkisi olduğuna inanıyor musunuz?
İşlerime belli ön şablonlarla yaklaşmam. Nasıl hümanist olarak yaklaşacağım demeyi doğru bulmuyorsam, "Türk tasarımcı" gibi yaklaşacağım demeyi de doğru bulmuyorum. Mesela, Sevim Burak dizisinde tasarım tavrı nedir? Burak yazdığı parçaları iğneyle perdelere tutturup sonra da montaj yaparmış. Onun kitabının tasarımlarında işaret olarak ona ait olanı, iğneyi kullandım… Ön kapağı açtığınızda karşınıza günümüzün perdelik kumaş deseni çıkar. Nasıl bir ulusal kimlikten söz edilebilir? Batı, Doğu bakışı sınıflandırması çok doğru değil bence. Batı bugün, çok katmanlı bilgisayar teknolojisinin düşünceyi örttüğü ama çok lezzetli bulduğumuz görüntüleri tercih ediyor. Ben bunu yapmıyorum. Batı'yı reddettiğim için değil, kendi pazar anlayışıma uygun olmadığı için. Genel olarak ulusal kimlikten çok, tasarımcı kimliğinden söz etmekten yanayım. Okuyabileceğiniz diğer Bülent Erkmen söyleşileri |