Amsterdam'ın Gülü'ndeki dedektif Orhan Demir Avrupa'da faaliyet gösteren ilk Türk dedektif mi?

Evet. Artık zavallı Türklerle, acımasız kötü Hollandalılar yok. Kendi kendine sorunlarını çözebilen manipüle edilemeyen Türklerin maceraları var. Orhan Demir "sorun yaratan"dan "sorun çözen" bir konuma geçişi simgeliyor.

Buna yabancı okurlar nasıl tepki gösterdi?

Rahatsız oldular. Alışmışlar tabii hep hükmeden Avrupalılara. Örneğin James Bond, Üçüncü Dünya insanını aşağılayan bir tiptir. Gittiği ülkelerdeki işbirlikçileri istediği gibi yönetir, manipüle eder; öldürür de. Ben de kitabımda bunun antitezini yazarken buldum kendimi. Türklerin bol olduğu bir yerde Amsterdam polisi ne yapabilir? Ancak bir Türk çözüm getirebilir. Kitap bir polisiye, ancak arka planda acılı bir sosyal mesaj var. Burada göçmenlere şöyle bir formül sunuluyor: "İyi Hollandaca konuşun, tahsil yapın, vasıflı olun, işsiz kalmak için çaba sarfetmeyin, size cenneti vaat ediyoruz." Ben ve çevrem bu formüle uyduk. Fakat vaat edilen cennet yok. Ayrımcılık sürüyor. Sizi inatla marjinalde tutuyorlar. Kitapta bir grup genç, Türk aleyhtarlığı içeren her türlü hareket ve yazıya entelektüel tepki vermek için bir araya geliyor. Gerçi onlar başka işlere bulaşıp başaramıyorlar ama anti-propagandalarla, şiddet içermeyen entelektüel tepkiler vererek başedilebilir.