| ISBN13 978-975-342-975-7 | 13x19,5 cm, 168 s. |
Liste fiyatı: 156.00 TL İndirimli fiyatı: 124.80 TL İndirim oranı: %20 {"value":156.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"1137","item_name":"Ruhun Kuytusunda","discount":31.20,"price":156.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Ruhun Kuytusunda Çeviri: Aslı Biçen Yayıma Hazırlayan: Özde Duygu Gürkan Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım : Kasım 2014 | 2. Basım: Kasım 2022 |
Doğu Avrupa'da ücra bir dağ tepesinde yıllar yılı amcalarının yaptığı işi devralıp Yahudi şehitliğinin bekçiliğini üstlenen biri kız biri erkek iki kardeşin, Amalia ve Gad'ın hikâyesini anlatıyor Ruhun Kuytusunda. Sonu gelmeyen kar fırtınalarıyla geçen uzun kış mevsimleri onları aşağıdaki dünyadan, ait oldukları toplumdan ve geleneklerinden koparır; bu kopma iki kardeşin başlangıçta sağlam olan iradelerini ve inançlarını zayıflatır. Yalnızlık ve birbirlerine duydukları sevginin ağabey-kardeş sevgisini aşarak arzuya dönüşmesi, onları utanç, pişmanlık ve korkuyla örülü bir yola sürükler. Aşağıdaki dünyayı kasıp kavuran salgın ve felaketlerden uzak bir sığınak olan evleri zamanla Gad ve Amalia'nın kendi vicdanlarıyla boğuştukları bir hapishaneye dönüşür. Karakterlerin iç dünyasının ve hapsoldukları çıkmazın geçmişe ait fragmanlar ve şimdiki zamandan sahnelerle parça parça, bir yapboz gibi örüldüğü bu roman, insan ruhundaki derin ikilemleri yalın ve etkileyici bir dille ortaya koyuyor. | OKUMA PARÇASI |
Birinci bölümden, s. 7-10 Akşam vaktiydi. Amaila cam kenarında oturuyordu. Ufuk bu kadar kızarmayalı aylar olmuştu; ateş ırmakları, ateşin her tonu vadinin karanlık ağzına akıyordu koyu koyu. Harika bir manzaraydı ve Amalia, ateşten levhalar kararıp da hiçlikte kaybolana kadar pencereden bir yere kıpırdamadı. Sonra bir sessizlik çöktü; tek bir ses bile gelmiyordu evden. Amalia bu görüntüyü kendi içinde saklamak istiyormuş gibi yüzünü ellerine gömdü. Gün sönene, karanlık evi ve avluyu sarmalayana kadar böyle oturacaktı sanki. Ama bu sadece bir anlık bir şeydi; vücudu büzüldü, büzüldü, sonra aniden, beklenmedik bir şekilde gözyaşlarına boğuldu, içinden kopan derin hıçkırıklarla sarsılıyordu. “Ne oldu?” diye seslendi ağabeyi. Onun sesini duyunca vücudu daha da büzüldü ve yere çöktü. “Neyin var?” Ağabeyi üzerine eğilmişti. “Korkuyorum.” “Neden?” “Bilmem.” “Korkacak bir şey yok.” “Korkuyorum.” “Kendini topla.” Başını kaldırıp gözleri... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Nazan Maksudyan, "İki kişilik toplumlarda önemli sorunlar", Sabitfikir, 19 Ocak 2015 Çekirdek ailenin kural olduğu modern toplumsal yapılar içinde bir yaşam biçimi olarak yalnızlık, çokça sorun edilmiştir. Aile evinde kapınızı kilitlemeniz arıza yaratır, kendi evinize çıksanız çok kısa zamanda ya bir kedi, ya bir sevgili eve çörekleniverir. Etrafın, “Evlenin artık,” ısrarları dayanılmaz hale gelince, “Oh çok şükür,” bir yuva daha kurulur! Şöyle, azıcık etrafımıza bakalım, kendi evine çıkan ve olası davetsiz misafirlere direnip bir hanenin tek maliki olarak hayatına devam edebilen örnek o kadar az ki! Aylak Adam hayalimiz hem baki, hem ütopya... İnsan varoluşuna dair anlayışımız, halk arasındaki basmakalıp tabirle, “Yalnızlık Allah'a mahsus” fikrinden çok da uzak değil. Yaşadığımız şehir, mahallemiz, apartmanımız, telefon rehberimiz hıncahınç insan doluyken bile, şahsi meskenimizde yalnız kalma arzumuz makul karşılanmaz. Toplumla tüm bağını koparmak raddes... Devamını görmek için bkz. | |
Zümrüt Bıyıklıoğlu, "İnsan Ruhunun Kuytusunda Bir Tecrit Öyküsü", Kitap Eki, 23 Mart 2016 Nitelikli okumanın özünde sadece dikkatli okuma yoktur, araştırarak okuma, karşılaştırarak okuma vardır. Kitabın yazıldığı dönem, yazarın hayatı, etkilendiği yazarlar, yaşadığı dönemin sosyal-ekonomik ve politik durum gibi parametreler kitabın içeriğine öyle gizlice sızarlar ki, şayet siz araştırmazsanız asla kullanılan metaforların işaret ettiği gerçeklere ulaşamazsınız. Okurken, özellikle yazar hakkında ne kadar çok bilirsem kitabın vurgulamak istediği gerçeklere o kadar fazla yaklaşacağımı düşünürüm. Bu düşüncemi doğrulayan kitaplardan biri de Aharon Appelfeld’in 1993’de İngilizceye çevrilen romanı Ruhun Kuytusunda’dır. Müthiş bir tecrit öyküsü olan Ruhun Kuytusunda, ancak ve ancak yazarın hayatı ve o tecrübelerinden edindiği hayat görüşü anlaşıldığında rahatça yorumlanabilir. Kitap, bir dağın zirvesinde, küçük ama kutsal bir Yahudi Ş... Devamını görmek için bkz. | |
Erhan Sunar, "Ruhun Kuytusunda: Bir Değini", oggito.com, 27 Eylül 2017 Bazı romanları konuları, hayatla ve düşünüş biçimimizle kurduğu bağları ya da üslup ve atmosfer gibi daha yapısal yönleriyle sever, bu sevginin en derinde bir güzellik duygusuyla bütünleştiğini kolaylıkla söyleriz. Ruhun Kuytusunda, psikolojik bir derinlik ihtiyacını ve ahlaksal, toplumsal ilişkilenme biçimlerimize açılan ısrarcı yönünü başından sonuna dek koruyan bu küçük ve incelikli roman, aradığımız bu güzellik etkisini neredeyse her satırının her vurgusuna zarafetle işlemekle kalmıyor; aynı zamanda bir romanı (hayatı) okuma mutluluğunun ölümcül, acımasız bir karşılığının da olabileceğini gösteriyor. Uzak bir dağ başında, bir Yahudi mezarlığının bekçiliğini yapan iki kardeşin, çetin geçen kışlar ve çabucak geçip giden yıllar boyunca birbirlerinden ve anılarından başka hiçbir şeyleri olmayan Amalia ile Gad’in bu hüzün verici öyküsünde, sadece bir parçası olunamayan hayat... Devamını görmek için bkz. | |
|