| ISBN13 978-975-342-868-2 | 13x19,5 cm, 264 s. |
Liste fiyatı: 190.00 TL İndirimli fiyatı: 152.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":190.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"1035","item_name":"Kara Arşiv","discount":38.00,"price":190.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Kara Arşiv 12 Eylül Cezaevleri Kapak Fotoğrafı: Ali Öz Kapak Tasarımı: Emine Bora, Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 2013 |
12 Eylül 1980 darbesini takip eden yıllarda binlerce insan tutuklanarak, başta Mamak, Metris ve Diyarbakır olmak üzere tüm Türkiye'de bu amaçla yeniden düzenlenen cezaevlerine kapatıldı. Kapatılan insanlar hapsedilerek cezalandırılmakla kalmadılar; düşüncelerinden, inançlarından vazgeçmeleri için ağır işkencelere maruz bırakıldılar, öldürüldüler, sakatlandılar ve teşhir edilerek günah keçileri haline sokuldular. İçeridekilere yapılanlar, dışarıdakileri kontrol etmek için son derece kullanışlı bir araç oluşturuyordu. 80'lerin Türkiyesi'ne başka bir yolla kabul ettirilemeyecek siyasi ve sosyal değişiklikler, sendikasızlaşma, hak ihlalleri, her tür muhalefetin bastırılması, bu yolla hayata geçirildi. Askeri bir düzenin hâkim olduğu bu cezaevlerinde yaşananlar dünya literatürüne geçecek kara bir arşiv oluşturuyor. Araştırmacı Ali Yılmaz, iktidarın cezaevlerinde ürettiği ve uyguladığı "kapatma, yıldırma, yeniden şekillendirme ve imha" politikalarını ve disiplin tekniklerini tek tek ele alırken, cezaevlerinde işlenen suçların –cezaevi idarelerinin "keyfi, münferit ve akıldışı" gibi görünen uygulamalarının– aslında ne denli organize, sistematik ve bilinçli bir yönetselliğin parçası olduğunu ortaya koyuyor. Geniş bir arşiv taramasından ve bizzat birinci ağızdan tanıklıkların dökümünden oluşan Kara Arşiv, bu çapta bir insanlık suçunun ancak darbeci generaller, yargı, sermaye ve dönemin medyası arasındaki bir mutabakatla hayata geçirilebileceğini gösteriyor. Okuması zor bir kitap bu. Ne var ki, toplumun bütün gözeneklerinde yıllardır süren huzursuzluk ve şiddet, bu dönemin Türkiye'ye armağan ettiği kanlı mirastan başka bir şey değil. Bu mirastan kurtulmanın onu bilmek, tanımak ve yüzleşmekten başka yolu yok. | İÇİNDEKİLER |
Sunuş
1. Giriş: Cezalandırma ve Disipline Etme Yeri Olarak Cezaevi
2. 1980-86 Yılları Arasında Cezaevleri
3. Beden Üzerinde Disiplinin Uygulanışı
4. Disiplin Aracı Olarak Mekân 107
5. Zaman, Etkinlik ve Eylemlerin Denetimi
Sonuç Yerine 2
Ek:
1980-86 Yılları Arasında Cezaevinde Ölen Bazı Tutukluların Listesi
Notlar
Kaynaklar | OKUMA PARÇASI |
Sunuş, s. 11-13. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle Türkiye'nin toplumsal dokusu değiştirilirken, buna itiraz edebilecek en zinde politik kitle büyük bir kapatma içine alındı. Bu kitleye yapılanlar disiplin açısından ikili bir işleve sahipti. Birincisi bu kitle kapatılıp hareketsiz kılındı. Kapatıldıkları alanda uygulanan yoğun şiddetle kitlenin alabildiğine farklı alanlara savrulmasına neden olundu. Güçleri dar alanda eritilip toplumla ilişkileri kopartıldı. Bir başka deyişle tehlikeli kitle tehlike olmaktan çıkartıldı. İkincisi tehlikeli kitle uygulanan yoğun şiddetin ruhlarına ve bedenlerine kazınan izleriyle teşhir nesnelerine dönüştürüldüler. Tüm topluma bu teşhir nesneleri seyrettirilerek toplum sindirildi. Türkiye'nin uluslararası sermayeye entegre olmasını sağlayabilmek amacıyla atılan temellerin toplumsal hazırlığının şekillendiği bu süreçte cezaevleri önemli bir rol oynadı. İktidar oyununun sahnelendiği tiyatrolar cezaevleri oldu. Bu çalışma 12 Eylü... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Bülent Usta, “Kara arşivi açma zamanı”, Milliyet Kitap Eki, Ocak 2013 12 Eylül Askeri Darbesi, yakın tarihimizin tüm toplum hayatını her açıdan etkileyen en büyük travması olarak etkisini sürdürmeye devam ediyor. Milyonlarca kişinin fişlendiği, en az bir milyon kişinin işkence gördüğü, 500 bin civarında kişinin Sıkı Yönetim Mahkemeleri’nce yargılandığı düşünülürse, yaşanan travmanın boyutları belki anlaşılabilir. Bu rakamlara, 800 kişinin gözaltında kaybedilmesini, 263 kişinin işkencede öldürülmesini de ekleyebiliriz. Ama tüm bu rakamların arka planına, özellikle cezaevlerinde yaşanan sürece bakmadan 12 Eylül’ün bu toplum ve ülke için neye malolduğunu anlamak yine de mümkün olmaz. Çünkü bu insanların neden hapsedildiği kadar, nasıl hapsedildiği ve cezaevlerinde gördükleri muamelenin detaylarında gizlenen amaçların sonuçlarını yaşıyoruz bugün. Soğukkanlı bir analiz Foucault üzerine tez yazmış bir felsefeci olan Ali Yılmaz, Foucau... Devamını görmek için bkz. | |
Yücel Kayıran, “Önünü ilikle, hazırola geç!”, Radikal Kitap Eki, 22 Şubat 2013 Devletin “tüm olanaklarını kıyım için seferber ettiler. Kendilerini yüksek maaşlı memur tayin edip, şürekâsına özel araçlar tahsis ettiler, ödenekler aldılar ve dokunulmazlık içinde yaşadılar. Kendi bedeniyle soğuk yatağını henüz ısıtmış gencecik insanları evlerinden aldılar. Gözlerini bağlayıp sorgulama yaptıkları binalarına getirdiler. Korkudan ve açıdan titreyen masum bedenlere işkenceler yaptılar. Yoruldukça başkasına devredip dinlenme odalarına çay ve sigara içmeye çıktılar.” Ekmek de yemişlerdir. İşkence yaptıkları yerde, yemek de pişiriyorlar mıydı yoksa? İşkence yapılan bedenden çok, işkence yapan bedenin didinişini dile getiren bu alıntı, Ali Yılmaz’ın Kara Arşiv: 12 Eylül Cezaevleri adlı kitabından. Ali Yılmaz’ın felsefeci olduğunu belirtmem gerekir. Yılmaz, Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. Ama daha önemlisi şu: Yılmaz’ın lisans tezi “Foucault’da İk... Devamını görmek için bkz. | |
|