| ISBN13 978-975-342-391-5 | 13x19,5 cm, 70 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Havalandırma Yayın Yönetmeni: Müge Gürsoy Sökmen Kapak Resmi: Serdar Arat |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Aralık 2002 |
Havalandırma, daha çok makale ve denemeleri ile tanınan Meltem Ahıska’nın, 1984 -2002 yılları arasında yazdığı şiir ve metinlerden oluşan ilk kitabı.Havalandırma, İşaretin Yalnızlığı, Arayışın İşaretleri ve Çok İşaretler Belirdi başlıklarını taşıyan ve ayrı dönemlere ait şiirleri bir araya getiren üç bölüm içeriyor. Ahıska’nın “sevgililere ve tutuklulara” armağan ettiği Havalandırma ile ilgili düşünceleri şöyle: “Bu kitapta yeralan şiirlerin çoğu uzun süre dağınık çekmecelerde, eskimiş dosyalarda kaldılar. Odalardan odalara kapalı kutularda taşındılar. Ben onlardan utandım, onlar da muhtemelen benden. Sonra saplantılar, denk düşmeler, uyumlar gevşedi. İşaret ile kaynağı arasına hava girdi. Nihayet, yıllar sonra. Bu, yenilerin küçümsediği eski, eskilerin endişe ile baktığı yeni şiir ve metinleri ortaya çıkarmak için fena bir neden gibi gelmedi.” "Ben miyim?", "İşaretin Yalnızlığı" başlıklı bölümün ve kitabın ilk şiiri: Ben miyim? Saçları uçuşmuş mu tutuşmuş Geceortalarında heryerde Tutuklularla konuşmuş Gözlerinden büyük bakışlı Kısrak, atılgan, esmer mi şeker şu küçük kız çocuğu kim? Yorgun muyum yoksa hayal mi bu Kocaman ayaklarımın sızısıyla Gülüşler ağırdan tırmanıyor Saman irisi saçlarıma Kendime sarılıp uyandığımda, Sözcükleri mavi kalın bir ipe Tek tek geçiriyorum Kız-çocuklarını-kim-nasıl-sever. | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Orhan Koçak, “Eski dosyalar hâlâ taze”, Virgül, Sayı 59, Şubat 2003 Meltem Ahıska, önemli bir kısmını 1980’li yıllarda yazdığı bu şiir toplamını sunarken şöyle diyor: “Şiirlerin çoğu uzun süre dağınık çekmecelerde, eskimiş dosyalarda kaldılar. Odalardan odalara kapalı kutularda taşındılar. Ben onlardan utandım, muhtemelen onlar da benden.” Kilit sözcük, “utanmak.” Öyle anlaşılıyor ki şiire 70’li yıllarda ve sonrasında giren birçok şair gibi Ahıska da “modern geleneğin” (Fikret’ten Cemal Süreya’ya kadar, kırılmalarla oluşmuş bir gelenek) zorlayıcılığını çok hissetmeden başlamış şiir yazmaya; ama böyle bir geleneğin varlığını bildiği için de kendi işlerinden belli bir rahatsızlık duymuş. Oysa şu iki cümlelik parça, özellikle “hepsi” sözcüğüyle biten ilk cümlesiyle, olgun şairlerin de yazmış olmak isteyeceği bir şiir bence: “Kızılların solduğu bir sabah/ Yalnızlığımızın altın yılında/ Yorgun pijamalar/ Ve maharetsiz ellerle/ Neler düşündük, ne sözler verdik/ Bir çamaşırda ... Devamını görmek için bkz. | |
|