| ISBN13 978-975-342-325-0 | 13x19,5 cm, 200 s. |
Liste fiyatı: 178.00 TL İndirimli fiyatı: 142.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":178.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"174","item_name":"Doğum Travması","discount":35.60,"price":178.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Doğum Travması ve Psikanalizdeki Anlamı Özgün adı: Das Trauma de Geburt Çeviri: Sabir Yücesoy Kapak Tasarımı: Semih Sökmen Kapak İllüstrasyonu: Yetkin Başarır |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Temmuz 2001 | 4. Basım: Nisan 2024 |
Psikoloji tarihinin en kayda değer kitaplarından biridir Doğum Travması. Ne var ki, Sigmund Freud ile en sevdiği öğrencilerinden Otto Rank arasındaki ilişkinin bozulmasına da yol açmıştır. Bu kitapla ruhsal yapının ortaya çıkmasını, her türlü nevrotik rahatsızlığı insanın doğum sürecinde yaşadığı travmaya bağlayan Rank, Freud'un görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu öne sürmekle birlikte, dönemin nevroz kuramında babanın taşıdığı merkezi önemi, yani Oidipal dramda babanın tuttuğu yeri sarsıyor, annenin önemini öne çıkartıyordu. Başlangıçta Freud, psikanalizin kültürel alanlara açılmasında önemli rol oynadığını düşündüğü bu öğrencisinin kitabını coşkuyla karşıladıysa da, sonunda Rank ortadoks psikiyatri çevresinin baskısıyla aforoz edildi. Çalışmalarına ABD'de devam eden ve yeni bir psikoterapi yöntemi geliştiren Rank'ın görüşleri, Carl Rogers, Eric Fromm, Karen Horney ve Rollo May gibi isimlerin yapıtlarını etkilemiştir. | İÇİNDEKİLER |
Türkçe'de Otto Rank, Engin Geçtan Sunuş, Peter Orban Önsöz Analitik Açıdan Durum Çocuksu Kaygı Cinsel Tatmin Nevrotik Yeniden Üretim Sembolik Uyum Kahramanca Telafi Dinsel Yüceltme Sanatsal İdealleştirme Felsefi Spekülasyon Psikanalitik Bilgi Tedavi Etkisi Kaynakça | OKUMA PARÇASI |
Engin Geçtan, "Türkçe'de Otto Rank", s. 7-9 Otto Rank'ın psikoterapi kuramı tarihindeki kendine özgü konumunun sonunda yayın dünyamızda da değerlendirilmiş olmasının ülkemiz düşün dünyasına önemli bir katkı olacağına inanıyorum, bizlere ulaşması bir hayli gecikmiş olsa da. Öte yandan, bu kronolojik gecikmenin bu dönemde sonlanıyor olması, sona ermesi, ülkemiz insanının geçirmekte olduğu hızlı dönüşümler göz önünde bulundurulduğunda, belki de isabetli bir zamanlama. Eğer birkaç on yıl önce yayımlanmış olsaydı, henüz sorulmamış soruların cevabı olarak, günlük yaşantılarımızla buluşmaya hazır olmayan çıplak bir bilgi kümesi olarak kalır mıydı sorusunu beraberinde taşıyarak. Çünkü bilgiler yaşadıklarımızla buluşabildikleri oranda özümsenip kendi bilgi dağarımıza mal edilebiliyorlar. Başlangıçta fizyolojik temelli bir kuram olarak beliren klasik psikanaliz, bizzat Freud'un kendisinin, yine kendi yaratısı olan kateksis olgusunu sonradan bir kenara itmiş olması örneğinde o... Devamını görmek için bkz. | |
Peter Orban, Sunuş, s. 11-16 Psikanalitik tarzda düşünmeyi öğrenmiş olanlar, bastırılmış şeylerin içlerinde hep gizli bir özlem barındırdığını bilir: Bir zamanlar içinden çıkarılıp atıldığı bir ışığa, bilincin ışığına dönebilme özlemi. Bize ait olan (ve içimizde bulunan) her bilinçsiz ruh parçası, ruhun diasporasındaki gezginliği sona ermedikçe rahat vermez bize – bütün hastalık semptomlarının ispatlayıp durduğu gibi. Tek bir ruh için düşünüldüğünde bugün artık sıradan bir bilgiçlik sayılacak bu tespit, çok daha büyük ölçekte de geçerlidir: Bastırılmış olan, grup süreçlerinin, toplumsal olguların, hatta genel olarak kültürel gelişmenin motorudur kesinlikle. Bunun böyle olduğu sayısız psikanaliz çalışmasıyla gösterilmiştir. Tabii psikanalizin kendisi için de durum farklı değil. Bütün olarak her bilim dalının altında bastırılmış, koparıp uzaklaştırılmış, kovulmuş bir şey yatar, içindeki birtakım parçalar bütüne geri dönmek ister. Psikanalizi kendi nam salmış kanep... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Gökhan Özcan, "Ağrılı Ayrılık: Doğum Travması", Ayraç Dergisi, Şubat 2016 Derin, sessiz, iyi, böylece... Edip Cansever, Meduza Sancılı Bir Girizgâh Ayrılma ve birleşme... Yaşamın olağan sathında devir daim eden diyalektik döngünün, aslında birbirine eş olan iki uç kısmı... Kaçınılmaz üç pozisyonel ayrılık: Doğum, anneden ayrılma, evden ayrılma… İlksel bir ayrılık biçimi olarak doğum ve doğumun kronolojik seyrini takip eden diğer ayrılıklar, psikanalizin ana konusunu temsil etmektedir, diyebiliriz. Bir kişiyi ya da bir nesneyi kaybetme durumları, zorunlu yaşantılar olmasının yanında, kişiyi dönüştürmesi ve büyütmesi sebebiyle de, aslında pozitif içeriğe sahip deneyimlerdir. Cenin içinde kendine yuva tutmuş insan yavrusu, ıslak ve emniyetli bir alandadır. Cenin, epigraftaki şiirde mükemmel bir şekilde tariflendiği gibi, derin ve sessiz, şimdilik sor... Devamını görmek için bkz. | |
|