| ISBN13 978-975-342-595-7 | 13x19,5 cm, 142 s. |
Liste fiyatı: 140.00 TL İndirimli fiyatı: 112.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":140.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"347","item_name":"Dünya-Tarihinin Sınırında Tarih","discount":28.00,"price":140.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Dünya-Tarihinin Sınırında Tarih Özgün adı: History at the Limit of World-History Çeviri: Erkal Ünal Yayıma Hazırlayan: Tuncay Birkan Kapak Fotoğrafı: Pavel Rahman Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Aralık 2006 | 2. Basım: Ocak 2020 |
Sömürgecilik-sonrası tarihyazımını besleyen en önemli akımlardan biri diyebiliriz Madun Araştırmaları (Subaltern Studies) için. Grubun kurucu isimlerinden Hintli tarihçi Ranajit Guha'nın, Avrupamerkezci tarih felsefesi yaklaşımını eleştiren bu kitabı, tarihyazımını derinden etkileyerek haklı bir ün kazanmış, yakın zamanların klasikleri arasına girmiştir. Birçok ülkenin tarihinin, Batılı tarih felsefesinde kendine dayanak bulan emperyalist amaçlarla yazıldığını, bazı halkların "tarihsizliğe" layık görülerek bütünüyle yok sayıldığını, birilerinin tarihin hikâyelerinden sürekli dışlandığını biliyoruz. Guha'nın açtığı yolun önemi, tarihten dışlanmış madunları tekrar tarih sahnesine dahil etmenin yöntemini araştırmış olmasıdır. Guha, insanlık tarihini devlet ve imparatorlukların, büyük adamlar ve çatışan medeniyetlerin herhangi bir ahlâki kaygı güdülmeksizin tutulan kayıtlarına indirgemekle suçlar tarih felsefesini ve "tarihsizler"in tarihin aktörleri haline gelebilecekleri farklı bir tarihçiliğin koşullarını tartışır. Avrupamerkezci ve devletçi Dünya-tarihi anlayışının çizdiği sınırların ötesine geçebilmek için ne yapmalı? Tarihçiler anlatılarını, "tarihsiz halklar"ın geçmiş deneyimlerini ve gündelik hayatın tarihselliğini içerecek hale nasıl getirebilirler? Yazar tarihçilerin bunu en başta edebiyattan öğrenebileceklerini ileri sürüyor. Ünlü Hintli şair Tagore'un kitapta ek olarak yer alan "Edebiyatta Tarihsellik" yazısında savunduğu "tarihçilerin indirgeyici yaklaşımları karşısında yaratıcı bireyin kendine özgü tarihselliği" fikrinden hareketle, tarihçileri başka bir tarih yazmaya çağırıyor: Hegel'in başta ortaya attığı, ardından "tarihin nesri"ne kurban ettiği "dünyanın nesri"ne gerçekten açık bir tarih... | İÇİNDEKİLER |
Önsöz 1 Giriş 2 Tarihsellik ve Dünyanın Nesri 3 Tarihin Nesri ya da Dünya-Tarihinin İcadı 4 Deneyim, Hayret ve Tarihselliğin Pathosu 5 Epilog: Tarihyazımının Sefaleti – Bir Şairin Serzenişi
Ek: Edebiyatta Tarihsellik Rabindranath Tagore Notlar Sözlük Dizin | OKUMA PARÇASI |
Giriş, s. 11-19. Üç dersten ve bir epilogdan oluşan bu küçük kitap, yirmi küsür yıl önce girilen yönelimi devam ettiriyor. Fakat bu yönelimi şimdiye kadarki çalışmalarımda burada olduğu kadar derinleştirmemiştim. O zamanlar asıl dert ettiğim konu, Güney Asya tarihyazımındaki elitizmin eleştirisiydi. Söz konusu eleştiriyi geliştirdiğim sırada, Britanya'nın Hindistan Yarımadası'nda hegemonyasız bir hâkimiyet kurmasındaki kendine özgü, tuhaf, daha doğrusu özgün durumun, Hint geçmişine bir sömürge devleti inşa etme amacıyla el koymayı ve bu geçmişi kullanmayı gerektirdiğini göstermeye çalışmıştım. Gerek Raj'ın yapısında gerek Raj'ın var olduğu dönemde,(*) her şey öyle ya da böyle bu devletçi girişim ile ilintiliydi. Vergilerin toplanmasından, yargı sistemi ve sömürge ordusu aracılığıyla arazi mevzuatının çıkarılmasına, Batı tarzı eğitim ve İngilizcenin resmi dil mertebesine yükseltilmesi yoluyla sömürgeci bir kültürün yayılmasına kadar bütün idari işlerin, yani "İng... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Mahmut Temizyürek, "‘Tarihsizler’in tarihi için...", Radikal Kitap,6 Nisan 2007 Dünya Tarihinin Sınırında Tarih, Batı tarih anlayışının eleştirel çözümlemesine yeni düşünceler getiren bir kitap. En yetkin kavram ve ifadelerinin Hegel'de bulunduğu Avrupa merkezli tarih anlayışının, çözümlenmesi niteliğinde. Hegel şöyle diyordu: "Tarihin olması için bir devletin ve bir yazının olması gerekir. Ancak devlet yazar tarihi ve devletin tarihi yazılır ancak; devlet yoksa tarih de yoktur." Bu düşünce aslında Rönesansla birlikte oluşmuş bir sömürge çağı düşüncesi. Batıdan kalkan gemiler, o gemilere binen çapulcu fatihler, Amerika'yı ve Güney Asya'yı, yağmalamaya koyulduklarında, aslında uygarlık adına büyük bir vahşeti de tarihe kaydetmişlerdi. Ülkelerini istila ettikleri halkların öyküsü, kendilerinin o ülkeye ayak basmasıyla başlıyordu Batı tarihyazımında. Eski Dünya, keşfettiği Yeni Dünya'nın gerçeğine karşılık bulmak için yeni isimler, yeni kavramlar, yeni kategoriler i... Devamını görmek için bkz. | |
Soner Torlak, “Başka bir tarih mümkün!”, mavidefter.org, 5 Mayıs 2008 “Chacko çocuklara, kendisi bundan ne kadar nefret etse de hepsinin de Anglofil olduğunu açıkladı. Anglofillerden oluşan bir aileydiler. Yanlış yöne götürülmüşler, kendi tarihlerinin dışında kapana kısılmışlardı; ayak izleri silindiğinden onları izleyip geriye dönemiyorlardı. Çocuklara, Tarih’in, gecenin içindeki eski bir ev gibi olduğunu söyledi. Bütün ışıkları yanan. İçinde ataların fısıldaştığı. “Tarihi anlamak için” dedi Chacko, “içeri girip konuşmalarına kulak vermeliyiz. Kitaplara ve duvardaki fotoğraflara bakmalıyız. Kokuları koklamalıyız” (...) “Ama içeri giremeyiz” diye açıkladı. Chacko, “çünkü kapılar kilitli. Pencerelerden içeri baktığımızda gölgelerden başka bir şey göremeyiz. Dinlemeye çalıştığımızda bir fısıltıdan başka bir şey gelmez kulağımıza. Bu fısıltıyı da anlayamayız, çünkü zihinlerimizi bir savaş doldurmuştur. Kazandığımız ve yitirdiğimiz bir savaş. Savaşların en kötüs... Devamını görmek için bkz. | |
|