Takyedin Çiftsüren, "İktidar meselesi ve özgürleşen özne olarak Sıfır Noktasındaki Kadın", Edebiyat Haber, 26 Ocak 2015
Reddedilmeyi asla kabullenemeyenlerin, reddedilmekle yüz yüze geldiklerinde reddedilmeyi bir yurtseverlik ve ülke meselesi seviyesine çıkartarak böylece bir kadını bertaraf etmek istemenin romanıdır Sıfır Noktasındaki Kadın.
Sıfır Noktasındaki Kadın; erkeklerin her isteğine “evet diyen kadın profili” dışına çıkan kadınların hikâyesi.
Erkek olmakla Erk Olma’yı bir gören, kendi kendine “Eğer erkeksen erk olacaksın” diyerek Erkliğini üzerinde yükseltebileceği yegâne temel olarak kaderin kötü talihinden bolca pay almış olan kadını seçen ile bu erk olma şekline bir itiraz sunan ve bu itiraz sonucunda kendi hemcinsleri tarafından dahi dışlanan bir kadının ortak mirası: Sıfır Noktasındaki Kadın.
Yazara göreyse “… umarsızca en karanlık sona doğru çekilmiş bir kadının öyküsüdür” bu.
Güneşli bir ilkbahar sabahının neşeli havasında uçan bir kelebeği ya da bir çiçeğin şansını dahi anlatsa bizi hüzünlendirebilecek bir dille bize hikâyeyi anlatan yazar (ilk anlatıcı), Firdevs ile Kanatır Kadın Cezaevi’nde tanışır. Tanıştıklarına idam cezası almış olan Firdevs, idam gününü beklemektedir.
Babası öldüğünde ilkokula, annesi öldüğünde de amcasıyla Katara giden Firdevs; “Allah aşkıyla hükümdar aşkı”nın bir olduğu bir coğrafyada, yoksul ve cahil bir köylünün çocuğu olarak doğar.
“Büyük yuvarlak burnunu baba”sından, “ince dudaklarını” ise annesinden alan Firdevs, Katar’da amcasının evinde devam eder eğitimine. Amcası evlendikten bir süre sonra da okulun yurdunda bulur kendini.
Reddettiği bütün erkekler gibi reddettiği yazarın bile kaldıramayacağı kadar gizemli olan Firdevs, ortaokulu “okul ikincisi ve ülke yedincisi” olarak bitirdiğinde, “bütün hükümdarların erkek olduğunun” farkında; ama “zehirli oklar atan” erkekler tarafından kaderinin talan edileceğinden ise bihaberdir.
Okulu bitirip amcasının evine geldikten kısa zaman sonra küçük yaşına rağmen, yengesinin yaşlı amcası olan Şeyh Mahmut’la evlendirilir.
“Yalnızca makyajım, saçım ve pahalı ayakkabılarım üst sınıftı. Ben, ortaokul diplomam ve arzularımla ‘orta sınıf’a aittim” diyen Firdevs’in kaderi, bu olaydan sonra bir insana oynayabileceği en korkunç oyunlar oynar onunla.
Tanıdığı bütün erkeklerin onda yüzüne “okkalı bir şamar indirme” duygusu yarattığı Firdevs, “suya fırlatılmış bir çakıl taşı gibi” hayatın içinden oradan oraya acımasızca savrulur.
Kocasından dayak yemesinden “başarılı bir fahişe”nin “zavallı bir azizeden daha iyi” olduğunu öğrenmesine kadar geçen sürede Firdevs, “çifte yenilgiye katlanamayanlar” tarafından “fahişelik” yapmaya zorlanır.
Aşık olduğu İbrahim’in kendisini sevdiği için değil de, her gece bir “fahişe”ye para vermemek için yanında olduğunu anladığında, Aşk Putu’nun İbrahim tarafından kırılmasının sevincini yaşar Firdevs. Asıl şimdi kendisidir.
Asıl şimdi kendisi olan Firdevs herkes için bir risktir. O ölüm korkusunu yenmiştir. Yendiği için de onun yaşaması; başkalarının ölmesi anlamına gelir.
Bu yüzden Firdevs ölümle cezalandırılır.
110 sayfa olup 3 Bölümden oluşan Sıfır Noktasındaki Kadın adlı roman, sondan başlama tekniği kullanılarak yazılmış. Romanda bize öyküyü anlatan ilk kişi, öykünün asıl kahramanı olmayan ve öyküyü bize aktarma görevini üstlenmiş olan yazardır (anlatıcı). Bu kişi İçöyküsel anlatıcı-İkinci dereceden kahramandır. Öyküyü bize aktarmakla görevli olan kişinin öykünün yaşanmasında bir etkisi yoktur. Öykünün yönünü değiştirme konusunda da etkisizdir.
Asıl kahraman ise İkinci Bölümde sözü alıp bize kendisini anlatan kişidir. İçindeki bütün duyguları, yaşadıklarının en küçük kırıntısının dahi onu nasıl incittiğini ağzından duyduğumuz Firdevs’tir. Bu Benöyküsel Anlatıcı’dır.
“Yaşamım boyunca bana gurur verecek, beni krallardan, prenslerden hükümdarlardan bile üstün kılacak bir şey aradım” diyen Firdevs; kendi hayatı üzerine iktidar kurmuş herkese, her şeye karşı koyacak bir itiraz, kendi iktidarını ilan edebilecek bir güç arar.
Kendi iktidarını kurup, kendi özgürlüğü üzerindeki hâkimiyeti kurma, kendi iktidarından başka bir iktidara bağlı olmama isteği kitabın başından sonuna kadar canlı tutulur.
Firdevs’in özgürlüğü Firdevs’in hakimiyet kurduğu alan kadar olacaktır. O yüzden Firdevs’in baş kaldırması, kendi hakim gücünü yaratma uğraşı; Firdevs’in büyük problemlerle uğraşmasına yol açacaktır.
Kitapta genel olarak iktidar meselesi; Firdevs’in Ortaokul Diploması’yla kendi iktidarını kurma isteği etrafında kilitlenir. Firdevs; ilk başta babasının iktidarından kurtulmak için amcası gibi okuma isteğiyle tutuşur. Okuyup ortaokul diplomasını aldığında bu diplomayla özgürlüğünü kazanacağına inanır. Ancak Firdevs’in özgürlüğünü; ‘özgürlüğünü erkeklerin özgürlüğüne kurban eden kadınlar’dan sadece biri olan amcasının eşi tarafından tutsak edilmeye devam edilir.
Firdevs’in bu tutsak edilen özgürlü, daha sonra sırasıyla; kocası Şeyh Mahmut, Beyumi ve Şerife’nin hapishanelerinden geçer. Şerife’nin hapishanesindeyken (sömürülme alanında), Şerife’nin eski dostu ve belki de aşığı olan Fevzi’nin Firdevs’in kulaklarında yankılanan sesi onu silkeler. Ancak sarsarak kadar silkeler; ruhunun ve bedenini hapseden o iktidarları yıkamaz.
Şerife tarafından kullanıldığını, onun iktidarına bağlı olduğunu anlayıp kaçar. Hiçbir erkeğe ve doğal olarak da erkeklerce paylaşılmış olan erk’e inanmayan birisi olarak sokağa çıktığında; en büyük erk’in korumalığını yapan bir polis tarafından ilişkiye zorlanır. Onunla zorunlu olarak bir kaç saat geçirir; ama anlaştıkları parayı da alamaz.
Aynı gece sokakta başka birisinin arabasına biner. Kibar ve tırnakları temiz olan biriyle para karşılığında yatar. 10 lira alır. Bu onun ilk parasıdır. Bu onun gözlerini açar. Kendi iktidarı kurması için üzerinde inşa edilen bütün yapıları yavaş yavaş yıkılmaya başladığını hisseder.
İktidarlar karşısında şimdiye kadar hep başını eğen Firdevs, başını dik tutup insanların gözlerinin içine bakarak bununla herkesin karşına dikilebilecek bir iktidarı olduğunu anlatmaya çalışır.
“Birlikte gideceği” erkeği kendi seçmek istemesi ve sadece istediklerini seçmesi Firdevs’in artık özgürlüklerinin olduğunu gösterir. İstediği kişiyi seçme özgürlüğü, istediği kadar para isteme özgürlüğü, istediği kadar vakit geçirme özgürlüğü.
Özgürlükler zinciri...
“Ömrümün kaç yılı, bedenimle benliğim gerçekten istemediğim şeyleri yapacak kadar benim olmadan geçti”, diyen Firdevs; onu avuçlarına almış insanlardan kurtulmuştur artık. Reddetmeği öğrenmiştir. Evet demeği de. Kendi bedeni üzerinde karar verme yetkisini kendisinde görmüş, kendi iktidarına bağlı özgür bir birey olarak yaşayacağına inanmaya başlamıştır.
Firdevs yani özne artık kendi iktidarını kurmuştur. Özgürdür. Sesi daha gür çıkıyor.
Bir insan özgürlüğü tattıktan sonra onun elinden özgürlüğünü almak çok zordur. Firdevs’inkini almak da o kadar zordur.
Kendi özgürlük alanına müdahaleye gelen pezevengin onu kendi iktidarına bağlama isteğine Firdevs direnir. Kendi iktidarına uzanan bu saldırı girişimini boşa çıkartır: Pezevengi öldürür.
Firdevs’in bu iktidarı ülkenin iktidarını korkutur. Çünkü o ölüm korkusunu ve öldürme duygusunun yıkıcılığını evcilleştirerek onlara tehdit oluşturmaktadır. Firdevs artık özgürlük ve iktidar gerçeğine ulaşmıştır; o yüzden ölümden korkmamaktır. Ölümden korkmadığı için de artık öldürülecektir.
Firdevs’in başkaldırışı, bilime ve kavramlarına karşı bir başkaldırış değildir; içinde yaşadığı daha doğrusu yaşamak zorunda bırakıldığı toplumun kadına ve fahişelerine biçtiği kaftana karşı geliştirdiği bir başkaldırıştır. Toplumsal yaşam içinde var olan ya da var edilen iktidarlara ve iktidarların söylemine karşı yaratılan bu başkaldırıyı anlamak Foucault’yu okumakla daha basitleştirecektir.