Açılış bölümü, Batının Muhafızları, s. 11-16
Yedi Tanrı dünyayı yarattıktan sonra, Tanrılar ile Tanrıların kendilerine seçtikleri halkların barış ve uyum içinde yaşadıkları söylenir. Fakat Tanrısı olmayanların başı Gorim yüksek bir dağa tırmanıp ona tüm kalbiyle durmadan yakarıncaya kadar Tanrıların babası UL kendisini ayrı tutup, uzak durmuştu. Gorim'in yakarışları karşısında UL'un kalbi yumuşadı, Gorim'i kaldırarak onun ve halkı Ulgoların Tanrısı olacağına söz verdi.
Tanrı Aldur diğerlerinden ayrı durup Söz ve İrade'nin gücünü Belgarath ile diğer müritlerine öğretti. Günün birinde Aldur, bir çocuk kalbinden daha büyük olmayan yuvarlak bir taş aldı. İnsanlar bu taşa Aldur Taşı adını verdiler; taş muazzam bir güçle doluydu çünkü, zamanın başlangıcından beri var olan Yazgı'nın cisimlendirdiği bir şeydi.
Angarak halkının Tanrısı Torak her şeye egemen olup hükmetmeyi aklına koydu çünkü ona da, karşı bir Yazgı geldi. Taş'tan haberdar olunca fena surette huzursuz olarak taşın, kaderine karşı çıkacağından korktu. O yüzden taşı yok etsin diye yalvarmak için Aldur'a gitti. Aldur taşı vermeyince Torak ona vurarak Taş'ı alıp kaçtı.
Bunun üzerine Aldur diğer kardeşlerini çağırdı; onlar da yandaşlarının oluşturduğu kudretli bir orduyla Torak ile karşılaşmaya gittiler. Fakat kendi Angaraklarının yenileceğini gören Torak Taş'ı havaya kaldırıp, gücünü dünyayı ikiye bölerek, arasına kendilerini düşmanlarından ayıran Doğu Denizi'nin dolmasını sağlamak için kullandı.
Fakat Taş, Torak'ın kendisini bu şekilde kullanmasına kızarak onu ıstırabı hiç dinmeyen bir ateşle dağladı. Torak'ın sol eli yanıp kül oldu, sol yanağı kavrulup karardı, sol gözü alev aldı ve o günden sonra Taş'ın gazabının ateşiyle doldu.
Istırap içindeki Torak halkını Mallorya'nın çorak topraklarına sürdü, halkı da ona Cthol Mishrak'ta, Torak şehri nihayetsiz bir bulut altına gizlediği için Gece Şehri adı verilen bir şehir kurdu. Orada, demir kulesinde Torak taşıyla mutlu mesut yaşıyor, beyhude yere ona duyduğu nefreti bastırmaya çalışıyordu.
Böylece iki bin yıl gelip geçti. Derken, Alornların Kralı Ayıcüsseli Çerek, Büyücü Belgarath'a kuzey yolunun açık olduğunu bildirmek için Aldur Vadisi'ne gitti. Çerek'in üç kudretli oğlu, Boğaenseli Dras, Hızlıayak Algar, Demirpençe Riva, bir kurt biçimine girip onlara yol gösteren Belgarath ile birlikte Mallorya'ya geçtiler. Gece çöktüğünde Torak'ın demir kulesine gizlice girdiler. Sakat Tanrı acılarla dolu uykusunda dönüp dururken, Taş'ı demir bir kutu içinde kilitli tuttuğu odaya süzüldüler. İçinde hiçbir kötü niyet bulunmayan Demirpençe Riva Taş'ı aldı; Batıya doğru hareket ettiler.
Torak uyanıp da Taş'ın gittiğini görünce onların peşine düştü. Fakat Riva Taş'ı havaya kaldırdı ve Taş'taki hiddetli alev Torak'ı korku içinde bıraktı. Sonra beraberce Mallorya'dan geçerek kendi topraklarına geri döndüler.
Belgarath Alorya'yı dört krallığa böldü. Üçünün başına Ayıcüsseli Çerek, Boğaenseli Dras ve Hızlıayak Algar'ı geçirdi. Demirpençe Riva ile onun soyundan geleceklere Aldur Taşı'nı vererek onları Rüzgârlar Adası'na yolladı.
Alornların Tanrısı Belar gökten iki yıldız yolladı; Riva bu yıldızlardan kudretli bir kılıç dökerek Taş'ı bu kılıcın kabzasına yerleştirdi. Batıyı Torak'tan ilelebet koruyacak kılıcı da Kalenin taht odasının duvarına astı.
Belgarath evine döndüğünde karısı Poledra'nın kendisine ikiz kızlar doğurduktan hemen sonra göçüp gittiğini öğrendi. İçini paramparça eden bu acıyla kızlarına Polgara ve Beldaran isimlerini verdi. Kızları gelinlik çağa gelince de Beldaran'ı, karısı olsun ve Riva soyunu başlatsın diye Demirpençe Riva'ya yolladı. Polgara'yı ise yanında tutup onu büyücülük sanatında eğitti.
Taş'ı kaybetmiş olmanın hiddetiyle Torak Gece Şehri'ni yıkıp Angarakları ikiye ayırdı. Murgoları, Nadrakları ve Thulları, Doğu Denizi'nin batı kıyılarındaki çorak arazilerde yaşamaları için oraya gönderdi. Malloryalıları ise, üzerinde yaşadıkları kıtaya boyun eğdirmek için alıkoydu. Hepsinin başına da, göz kulak olsunlar, bocalayanları cezalandırsınlar ve kendisine insanları kurban etsinler diye Grolim rahiplerini yerleştirdi.
Yüzlerce yıl gelip geçti. Sonra, Torak'a hizmet eden Dönek Zedar, yılan halkın kraliçesi Salmissra ile işbirliği yaparak Riva'nın varisi Gorek ve tüm ailesini öldürmeleri için Rüzgârlar Adası'na casus yolladı. Bunu başardılar da; ama bazıları tek bir çocuğun kaçabildiğini iddia etse de yine de kimse bundan emin olamadı.
Taş'ın Koruyucusu'nun ölümüyle cesaretlenen Torak, ordularını toplayarak, halkını esir edip Taş'ı yeniden ele geçirmek amacıyla Batıyı istila etti. Arendiya ovalarında Vo Mimbre'de Angarak sürüleri Batının ordularıyla korkunç bir kıyım içinde karşılaştı. Burada, Taş'ı kalkanında taşıyan Riva Vekilharcı Brand, Torak ile yüz yüze geldi ve sakat Tanrıya vurdu. Bunu gören Angaraklar'ın cesareti kırıldı ve geri püskürtülerek yok edildiler. Fakat gece çöküp de Batılı Krallar zaferlerini kutlarken, Dönek Zedar Torak'ın bedenini alarak gizlice kaçırdı. Derken Ulgoların Yüce Rahibi, bütün Yüce Rahiplerle aynı ada sahip olan Gorim, Torak'ın ölmemiş olduğunu, Riva soyundan bir kral Riva Kralının sarayındaki tahta oturuncaya kadar bir uykuya daldığını bildirdi.
Batılı Kralları, bunun ebediyen demek olduğu anlamını çıkardılar çünkü Riva soyunun tamamen yok olduğuna inanıyorlardı. Fakat Belgarath ile kızı Polgara'nın bir bildikleri daha vardı. Gorek'in ailesine yapılan katliamdan bir bebek kurtulmuştu; onlar da bebeği ve bebeğin soyundan gelenleri nesiller boyunca sakladılar. Kadim yazgılar onlara Riva Kralının ortaya çıkma vaktinin henüz gelmediğini söylüyordu.
Birçok yüzyıl daha geçti. Derken, dünyanın uzak köşelerinden birinde isimsiz bir şehirde Dönek Zedar masum bir çocuk buldu ve çocuğu alıp gizlice Rüzgârlar Adası'na gitmeye karar verdi. Burada, çocuğun masumiyeti sayesinde Aldur Taşı'nı Riva Kralının kılıcının kabzasından alabileceğini umuyordu. İstediği gibi de oldu; Zedar çocuk ve Taş ile Doğuya kaçtı.
Büyücü Polgara, gözlerden uzak bir Sendarya çiftliğinde kendisine Pol Teyze diyen bir oğlan çocuğuyla birlikte yaşıyordu. Bu çocuk Riva soyunun son yetim varisi Garion'du ama soyunun farkında değildi.
Belgarath Taş'ın çalındığını öğrenince, Taş'ı ve Zedar'ı ararken kızının da kendisine katılmasını sağlamak için hızla Sendarya'ya gitti. Polgara oğlanın da atılacakları macerada kendilerine katılması konusunda ısrar etti; böylece Garion, Pol Teyzesi ve arada sırada çiftliklerine uğrayan bir masal anlatıcısı olarak bildiği ve Büyükbaba dediği Belgarath'a eşlik etti.
Çiftliğin demircisi Durnik de onlarla gelmek için ısrar etti. Kısa bir süre sonra Çereklerden Barak ve herkesin İpek dediği Drasniyalı Kheldar da onlara katıldı. Zamanla Taş peşindeki bu maceralarına başkaları da dahil oldu: Algaryalı at efendisi Hettar; Mimbreli şövalye Mandorallen; Ulgolu yobaz Relg. Ve görünüşe göre tesadüfen, babası Tolnedra İmparatoru XXIII. Ran Borune ile kavga ederek saraydan kaçıp, maceraları hakkında hiçbir şey bilmemesine rağmen yol arkadaşlarından biri olan Prenses Ce'Nedra. Böylece Kitab-ı Mrin'de yazılan kehanet de yerini bulmuş oluyordu.
Araştırmaları onları, uzun zamandır gizliden gizliye Garion'u izleyen Murgo Grolim Aşarak ile karşılaştıkları Perili Orman'a götürdü. O anda, Garion'un aklının içindeki kehanet Garion ile konuşunca, oğlan Aşarak'a eli ve İradesi ile vurdu. Bunun üzerine Aşarak bir ateş tarafından yutuluverdi. Böylece Garion büyücülük gücü taşımakta olduğunu öğrendi. Bunu gören Polgara sevinerek, artık bütün büyücüler gibi ona da Belgarion deneceğini, yüz yıllarca süren bekleyişin bittiğini ve Garion'un önceden yazılmış olduğu gibi Riva Tahtına sahip olacağını söyledi.
Dönek Zedar telaş içinde Belgarath'tan kaçıyordu. Düşüncesizce batılı Grolimlerin Yüce Rahibi Ctuchik'in diyarına girdi. Zedar gibi Ctuchik de Torak'ın müridiydi ama ikisi yüzyıllardır düşman olarak yaşamıştı. Zedar, Cthol Murgos'un çıplak dağlarından geçerken Ctuchik ona pusu kurarak Aldur Taşı'nı ve Taş'a dokunduğu halde masumiyeti sayesinde ölmeyen çocuğu zorla ele geçirdi.
Belgarath Zedar'ın izini sürmeye devam etti fakat Aldur'un bir başka müridi olan Beltira ona çocuk ile Taş'ın artık Ctuchik'in elinde olduğu haberini verdi. Diğerleri Nyissa'ya doğru yollarına devam ettiler; orada yılansever halkın kraliçesi Salmissra, Garion'u yakalatarak sarayına getirtti. Polgara burada Garion'u kurtarıp sonsuza kadar yılan halka o biçimiyle hükmetmesi için Salmissra'yı bir yılana çevirdi.
Belgarath arkadaşlarına katıldığında, grubu Murgo çölünde bir dağın tepesine kurulmuş olan karanlık Rak Cthol şehrine doğru zorlu bir yolculuğa çıkarttı. Onların geldiğini bilen, Taş ve çocukla birlikte onları bekleyen Ctuchik ile yüzleşebilmek için zorlu bir tırmanış yaptılar. Derken Belgarath, Ctuchik'le bir büyücülük düellosuna girişti. Fakat köşeye sıkışan Ctuchik yasaklanmış bir büyü yapmaya kalkıştı; büyü ters döndü ve onu öyle bir yok etti ki ardında izi bile kalmadı.
Bu yıkımın şoku Rak Cthol'u dağın tepesinden aşağıya yuvarladı. Grolimlerin şehri un ufak olurken Garion Taş'ı taşıyan masum çocuğu yakaladığı gibi onu emniyetli bir yere götürdü. Murgo Kralı Taur Urgas'ın ordusu peşlerinde, kaçmaya başladılar. Algarya topraklarına geçtiklerinde Algarlar, Murgolara karşı savaşarak onları savundu. En nihayetinde Belgarath, Taş'ı yerine yerleştirmek için Rüzgârlar Adası'na döndü.
Burada, Eras Yortusu'nda, Riva Kralının Salonunda Emanet ismini verdikleri çocuk Aldur Taşı'nı Garion'un eline verdi; Garion da Taş'ı, Riva Kralının büyük kılıcının kabzasındaki yerine yerleştirmek için tahta çıktı. Bunu yaparken Taş alev aldı ve kılıç soğuk mavi bir ışıkla parladı. Bu işaretler sayesinde herkes Garion'un gerçekten de Riva tahtının gerçek varisi olduğunu anladı ve onu Batının Hükümdarı, Riva Kralı ve Taş'ın Koruyucusu ilan ettiler.
Kısa bir süre sonra Vo Mimbre Savaşı'nın ardından yapılan anlaşmaya göre, Sendarya'daki gösterişsiz çiftlikten gelerek Riva Kralı olan oğlan, Prenses Ce'Nedra ile evlendi. Fakat düğünden önce, oğlanın aklında var olan kehanetin sesi onu sıkıştırarak vesikaların saklandığı odaya gidip Kitab-ı Mrin'in bir kopyasını almasını sağladı.
Bu kadim kehanette, Riva'nın kılıcını alarak bu kılıçla sakat Tanrı Torak ile karşılaşması gerektiği ve dünyanın kaderini tayin etmek için, ya öleceğini ya da öldüreceğini öğrendi. Çünkü Garion'un taç giymesiyle Torak uzun uykusundan uyanmaya başlamıştı; bu karşılaşmada iki zıt yazgı veya kehanetin hangisinin üstün geleceği belli olacaktı.
Garion Doğuyu istila etmek için bir ordu toplayabileceğini biliyordu. Yüreği korkuyla dolu olsa bile, bu tehlikeyi tek başına kabul etmesi gerektiğine karar verdi. Sadece Belgarath ile İpek ona yoldaşlık ettiler. Sabah erkenden Riva Hisarı'ndan gizlice süzülerek Torak'ın yatmakta olduğu Gece Şehri'nin karanlık yıkıntılarına, kuzeye doğru uzun yolculuklarına başladılar.
Fakat Prenses Ce'Nedra Batılı Krallara giderek Garion'un sağ salim sonuca ulaşabilmesi için Angarakların güçlerini üzerlerine çekmek amacıyla kendisine katılmaları için onları ikna etti. Polgara'nın yardımıyla Sendarya, Arendiya ve Tolnedra'dan geçerek, Doğunun ordularıyla çarpışacak olan kudretli bir ordu topladı. Thull Mardu şehrini çevreleyen düzlükte karşılaştılar. Mallorya'dan İmparator 'Zakath ile Murgo Kralı Taur Urgas arasında kısılıp kalan Ce'Nedra'nın ordusu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Algaryalı Kabile Reislerinin Başı Ço-Hag, Taur Urgas'ı öldürdü; Nadrak Kralı Drosta lek Thun taraf değiştirince, Ce'Nedra'nın ordusuna çekilecek zaman kazandırdı.
Bununla birlikte Ce'Nedra, Polgara, Durnik ve Emanet adlı çocuk yakalanarak 'Zakath'a götürüldüler; 'Zakath onları Zedar tarafından yargılanmak üzere yıkık kent Cthol Mishrak'a yolladı. Zedar Durnik'i öldürdü ve Garion geldiğinde Polgara'yı demircinin cesedi başında ağlarken buldu.
Bir büyü düellosu sonucunda Belgarath Zedar'ı, yerin ta dibindeki taşların içine kapattı. Fakat bu arada Torak iyice uyandı. Zamanın başlangıcından beri birbirine karşı gelen iki yazgı böylece yıkık Gece Şehri'nde karşı karşıya geldi. Ve orada, karanlık içinde Işığın Çocuğu Garion, Riva Kralının alevli kılıcıyla Karanlığın Çocuğu Torak'ı öldürünce karanlık kehanet uğuldayarak boşluğa kaçtı.
UL ile altı Tanrı, Torak'ın cesedini almak için geldiler. Polgara, onlara Durnik'i hayata döndürmeleri için yakardı. Gönülsüzce kabul ettiler. Fakat onun Durnik'in yeteneklerinden çok daha fazlasına sahip olması doğru olmayacağı için demirciye de büyücülük gücü verdiler.
Sonra herkes Riva şehrine döndü. Belgarion Ce'Nedra ile evlendi; Polgara da Durnik'i aldı. Taş yeniden, Batıyı korumak için hak ettiği yere yerleşti. Ve Tanrılar, krallar, insanlar arasında yedi bin yıldır süren savaş bitti.
Ya da insanlar öyle zannettiler.