Orhan Tüleylioğlu, “Hayatı ve kendimizi anlayabilmek için…”, Milliyet Sanat, Haziran 2011
Darwin’in insana ilişkin bilgilerimizi kökten değiştiren evrim teorisini ortaya atmasının üzerinden 150 yıl geçti. Ancak, evrim dünyanın gördüğü en tartışmalı teori olma özelliğini koruyor.
David Sloan Wilson Herkes İçin Evrim kitabında, evrimin olup bitmiş bir şey olmadığını, tüm hayatımıza sinmiş olduğunu, hayatı ve kendimizi anlayabilmek için olaylara evrim temelli bir düşünce çerçevesinden bakmamız gerektiğini öne sürüyor. Kendisini bir evrimci olarak tanımlayan Wilson, araştırma konularına canlı hayatın tamamının yanı sıra insanla ilgili her şeyi dahil ediyor. Doğal seçilim temelli düşünmenin sayısız konuya uygulanabileceğini söylüyor. Evrim teorisinin en yalın temellerini aktardıktan sonra hayatın kökeninden insanın değer sistemine kadar canlıları enine boyuna araştırıyor. Evrimi korkunç bir hızda yaşadığımızı ve evrimin nasıl çalıştığını anlamazsak bizi istemediğimiz yerlere götüreceğini belirtiyor.
Evrim teorisini birçok fırtına atlatmış bir gemiye benzeten Wilson, evrimin son zamanlarda yaradılışçılık ve onun yeniden popüler olan kuzeni akıllı tasarımın rüzgârları tarafından dövülüp durmakta olduğuna dikkat çekerken, evrimin bir gün herkes tarafından kabul edilecek hale geleceğini; temel ilkelerinin kolayca öğrenilebileceğini; içerimlerini anladıktan sonra herkesin bu temel ilkeleri öğrenmek isteyeceğini; evrimle dinin, halihazırda insanın iki zıt düşünce kutbunu oluşturan bu iki ezeli düşmanın ahenkle bir araya getirilebileceğini öne sürüyor. Akademi içinde evrim araştırmasını biyolojiyle, insan genetiği, antropoloji ve psikolojinin özelleşmiş dalları gibi insanı konu alan bölümlerle sınırlayan duvarları yıkıyor.
“Darwin'in düşünce imparatorluğu Britanya İmparatorluğu'ndan büyüktü,” diyen yazar, şunları ekiliyor: “Evrim teorisi sizi daha önce belirlenmiş bir istikamete doğru ok gibi fırlatan inanç sistemlerinden değildir; sizi kendi keşif yolculuğunuza çıkmaya davet eden sahildeki bir yelkenli veya kano gibidir daha çok.”
Darwin, birbirine uymayan binlerce bilgi kırıntısıyla uğraşıyordu. Sonra bunların nasıl büyük bir yapboz gibi bir araya gelebileceğini gördü. Darwin bu kadar konuyu nasıl birleştirebilmiş ve insanları diğer canlıların hayatıyla nasıl harmanlamıştı?
Wilson, kitabında bu bilimsel yapbozu çözmenin püf noktasını, ipuçların nasıl bir araya getirileceğini açıklıyor. İnsanın bu yapbozun sadece küçük bir parçası olduğunu, insana özgü sandığımız pek çok özelliğin aslında evrimin sürekliliği içerisinde çoğu canlıda görülebildiğini, sanattan kültüre, müzikten edebiyata, gülmeden dans etmeye, din ve ahlaktan siyasete, hamilelik bulantısından obeziteye her şeyin muazzam bir yapbozun parçası olduğunu gösteriyor. Gelecek vadeden bir başlangıç yapıyor.
Yaradılışçılığın bir teori olarak başarısız olmasını, bir işe yaramamasından kaynaklandığını söyleyen yazar, akıllı tasarım yanlılarının ise akıllı tasarımcıya ilişkin bilgilerini kullanarak organizmaların özellikleri konusunda son derece incelikli tahminlerde bulunmaları gerektiğini, ancak o zaman evrim teorisiyle rekabet edecek hale gelebileceğini belirtiyor.
Kendimizi yüzde yüz evrim ürünü olarak düşünmenin ne anlama geldiğini ve bu düşünce biçiminin daha sağlıklı bir hayat biçimi bulmamıza nasıl yardımcı olabileceğini günlük yaşamdan örnekler vererek uzun uzun anlatan Wilson, öncelikle, bize yüce bir güç tarafından özel bir nitelik üflendiği anlayışından vazgeçmek zorunda olduğumuzu söylüyor. Benzersiz özelliklerimizin kabaca 6 milyon yılda evrimleştiğini, sahip olduğumuz bu özelliklerin, aşağı yukarı 10 milyon yaşındaki büyük maymun özelliklerinin, yaklaşık 55 milyon yaşındaki primat özelliklerinin, yaklaşık 245 milyon yaşındaki memeli özelliklerinin, yaklaşık 600 milyon yaşındaki omurgalı özelliklerinin ve yaklaşık 1.5 milyar yaşındaki çekirdek hücre özelliklerinin değişmiş hallerini temsil ettiğini anımsatıyor.
Wilson, “Doğanın ayrılmaz bir parçası olduğumuzu kavramanın artık tam zamanı,” diyor. Evrim teorisinin pozitif bilimler, sosyal bilimler ve insan araştırmaları arasındaki ayrımı silebilecek ortak bir dil sunduğuna, insan zihniyetinin temel olarak paylaşıma dayandığına, işbirliği ve dayanışmanın evrim sürecindeki önemine dikkat çekiyor ve kültürel evrim konusunda şunları söylüyor: “Geleceğimiz, kültürlerimizi modern hayatın gerçeklerine bugüne kadar hiç görülmemiş bir mekânsal ve zamansal ölçekte adapte etmemize bağlıdır. Bunu genetik ve kültürel evrim konusunda ayrıntılı bir bilgi olmadan yapabileceğimiz fikri, geriye dönüp baktığımızda bize komik görünecektir – tabii koşullara adepte olamamış mevcut kültürlerimizle o kadar uzun zaman yaşayacak kadar şanslıysak eğer.”
Herkes İçin Evrim adlı kitap evrim ve onun kabulü söz konusu olduğunda, geleceğin geçmişten farklı olacağını müjdeliyor.