Önsöz, s. 9-11
1 Mayıs 1977'de, diğer deyişle Kanlı 1 Mayıs'ta o gün Taksim'de olanlara; ayrıca öncesi ve sonrasında Türkiye'de yaşananlara değinen bu kitabın kendi kaleme aldığım bölümlerinde, ben olayı "1 Mayıs 1977 katliamı" olarak anacağım. Bu olaya ilişkin sürüp giden yoğun siyasi tartışma içinde "katliam" nitelemesinin en tarafsız yaklaşım olacağı kanısındayım. Çünkü olaya hangi siyasi, sosyal ya da duygusal görüşün penceresinden bakılırsa bakılsın, o gün orada yaşananların insanlığa karşı işlenmiş bir katliam suçu olduğu konusunda güçlü bir fikir birliği var.
En azından ben öyle olduğunu umuyorum.
kKitapla ilgili fiili çalışmanın başlangıcı 2009 yılı sonlarına kadar gidiyor. Düşünsel ve moral hazırlıklarım, belgesel araştırmalarım, tek tek kişilerle konu hakkındaki tartışmalarım ise çok daha eskilere dayanıyor.
Bu kitaba ilişkin kaydettiğim ilk görüşmeyi –sonra yeniden görüşmekle birlikte– 18 Eylül 2009 Cuma günü Bingöl Erdumlu'yla yaptım. Erdumlu olay günü Tarlabaşı'nda "Maocu" diye nitelenen grupların alana girmesini engellemekle görevli DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) güvenlik ekibi içerisindeydi.
Çeşitli kişisel nedenlerle uzayan kitap çalışması, 12 Eylül 2012 Çarşamba günü Doğan Ülgen'le yaptığım son görüşmeyle tamamlandı. Ülgen de o gün Kurtuluş grubunun ardından Dev-Lis (Devrimci Liseliler Birliği) grubuyla birlikte DİSK güvenlik ekibinin onayıyla Tarlabaşı'ndan Taksim'e giriyordu ki, silahlar patlamaya başladı.
Yıllara yayılan bu görüşmeler sürecinde, 1 Mayıs 1977 günü Maden-İş Topkapı Şube Başkanı ve Saraçhane'den gelip Tarlabaşı yoluyla Taksim'e giren DİSK kortejinin güvenlik sorumlusu olan Murat Tokmak'ı yazık ki 12 Ocak 2011'de kaybettik. Kitapta kendi anlatımıyla yer alan metin, olasılıkla 1 Mayıs 1977'yle ilgili son görüşleri ve son sözleri.
Böyle bir belgesel kitabı hazırlamaya karar verip başlamamın temel nedeni, 1 Mayıs 1977 katliamının her grup ve görüşten en geniş anlamıyla sol içinde yeterince tartışılmamış, daha da önemlisi yeterince özeleştirisinin yapılmamış olduğunu düşünmemdir.
Haksızlık yapmamak gerek. 1 Mayıs 1977 katliamıyla ilgili yıllara yayılan süreçte pek çok eleştiri, kitap kaleme alındı. Başarılı gazetecilik girişimleriyle polis telsiz kayıtları dahil önemli bilgilere ulaşıldı. Basılı ya da dijital ortamlarda çeşitli grupların ya da artık var olmayan hareketlerin uzantısı olan siyasi kişiler, karşıt gördükleri siyasetlere ilişkin pek çok eleştiri kaleme aldı.
Kişisel kanım, bunca tartışma ve eleştirinin, olayın resmi, hukuki, polisiye yanlarını bir yana bırakırsak özellikle "sol içi" yanına fazla girmediği yönünde. Katliamın adalet ve insan haklarıyla ilgili yanı doğal ki çok önemli. Ancak "sol içi" yanı da o ölçüde önem taşıyor.
Türkiye ve dünyanın geleceğine ilişkin çözümlemelerde, sola hâlâ misyon yüklüyor ve şans tanıyorsak eğer; solun, öncelikle 1 Mayıs 1977 katliamından çıkarılacak derslere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu ciddi ihtiyacın karşılanabilmesinde katkısı olacağını umduğum için bu belgesel kitap çalışmasına kalkıştım.
Açık yüreklilikle düşünmeye çalıştığımda, böyle bir kitap hazırlamak istememde kişisel siyasi geçmişimin, yani Taksim Meydanı' na kadar ulaşan o günlerin en kırıcı tartışmasının; birbirlerine "Sosyal Faşist!" ve "Maocu Bozkurt!" diye saldıran "Maocu" ve "Sovyetçi" blokların "Maocu" tarafında yer almamın moral etkisinden de söz edilebilir.
Bu belgesel kitabı ortaya çıkarmak için görüştüğüm on üç kişinin tamamı o gün Taksim Meydanı'nda ya da meydana yaklaşan yollardaydı. Leman Fırtına ve 1 Mayıs 1977'de henüz 19 yaşında olan Doğan Ülgen dışında kalanlar, o sırada içinde yer aldıkları sendika, grup ve siyasi hareketlerin etkili isimleriydi.
Görüştüğüm kişilere üç temel soru yönelttim:
1. 1 Mayıs 1977'ye giden süreçte Türkiye ve sol nasıl bir dönemden geçiyordu? 15-16 Haziran 1970 işçi direnişi, 12 Mart 1971 darbesi, 1974 affı, DİSK başta olmak üzere sendikal hareketteki değişimler, 1 Mayıs 1977 arifesinde nasıl bir Türkiye solu tablosu ortaya çıkarıyordu?
2. O gün Taksim'de kişisel olarak nelere tanık oldunuz ve ne yaptınız?
3. 1 Mayıs 1977 sonrasında Türkiye ve solun görünümü nasıldı? 12 Eylül 1980 darbesine giden süreçte Türkiye ve sol neler yaşadı?
Bu üç soruyu Ahmet Sami Belek, Bingöl Erdumlu, Dinçer Doğu, Doğan Ülgen, Feyyaz Kurşuncu, Gün Zileli, Kâmil Arslantürk, Leman Fırtına, Mahir Sayın, Mehmet Karaca, Murat Belge, Murat Tokmak ve Osman Cavit İyigün'e yönelttim, onlar yanıtladı.
Yanıtları blok metinler olarak deşifre ederek sadece dil kuralları açısından elden geçirdim. Bugün hayatta olan ya da olmayan üçüncü kişileri rencide edecek veya cevap hakkı doğuracak ifadeleri metin dışında tutmaya çaba harcadım. Başkaca bir düzeltme veya kısaltma uygulamadım.
Görüştüğüm on üç kişi 1 Mayıs 1977 günü birbirlerinden farklı, hatta düşman kamplarda yer alıyordu. Bugün, tanıklıkları ve otuz yılı aşkın bir zamanın süzgecinden geçen fikirleriyle o kanlı güne ışık tutmaya çalışıyorlar. Sol hareketin 1960'ların sonlarından 1980'lerin başlarına uzanan bir zaman diliminde yaşadığı değişimleri, nedenleriyle birlikte açıklamaya çalışan anlatımlar, 1 Mayıs 1977'nin tek bir günden ibaret olmadığını ortaya çıkarıyor.
Anlatımların tümünü okuduğunuzda 1 Mayıs 1977'nin, öncesi ve sonrasındaki yılların, farklı perspektiflerle çizilmiş çok boyutlu tablosuyla yüz yüze geleceksiniz.
Bu çok can acıtıcı ve ezber bozucu tabloyla yüzleşmeye hazırsanız, buyurun bakın...
2 Ekim 2012