Giriş, Warren Goldstein, s. 11-17.
Bir seksen sekiz boyunda, zayıf, üstünde kolları dirseğe kadar sıvanmış, mavi iş gömleğine benzer bir şey, ayağında haki pantolon, sandalet ve beyaz çoraplarla, profesör ders verdiği amfinin önündeki alanı bir o yana bir bu yana adımlıyor, el kol hareketleriyle nutuk atarcasına konuşuyor ve arada bir de, sıra sıra dizilmiş karatahtalarla bel altı hizasındaki laboratuvar masası arasında durup bir şeyleri vurguluyor. Önünde yukarıya doğru yükselen dört yüz sandalye var. Öğrenciler yerlerinde kımıldanıyorlar ama gözlerini profesörlerinden ayırmıyorlar. Profesör, vücudunda dolaşan çok güçlü bir tür enerjiyi zor zapt ediyor izlenimini uyandırıyor. Açık alnı, söz dinlemeyen dağınık kır saçları, gözlükleri ve tanımlanamayan hafif Avrupalı aksanıyla, Christopher Lloyd'un Geleceğe Dönüş filminde canlandırdığı Doktor Brown'u andırıyor – ciddi, bu dünyadan olmayan, hafif kaçık mucit-bilimadamı.
Fakat burası Doktor Brown'un garajı değil – burası Massachusetts Teknoloji Enstitüsü: Amerika Birleşik Devletleri'ndeki, hatta belki de dünyadaki en seçkin bilim ve mühendislik üniversitelerinden biri; tahtada ders anlatan da Profesör Walter H. G. Lewin. Turlamayı bırakıp sınıfa dönüyor. "Şimdi. Ölçüm yapmadaki en önemli husus, ki bütün üniversite fizik kitaplarında daima gözardı edilir" –kollarını iki yana açıyor, parmaklar aralı– "ölçümlerinizdeki belirsizliktir." Duraksıyor, düşünmelerine zaman tanımak için bir adım atıyor ve tekrar duruyor: "Belirsizliğini bilmeden yaptığınız bütün ölçümler tamamen anlamsızdır." Sonra vurgu yapmak için eller havada iki yana açılıyor. Bir duraksama daha.
"Tekrar edeyim. Bunu bu gece sabahın üçünde uyandığınızda duymanızı istiyorum." İki işaretparmağını şakaklarına dayayıp burarak beynini deliyormuş gibi yapıyor. "Belirsizliğini bilmeden yaptığınız bütün ölçümler tamamen anlamsızdır." Öğrenciler büsbütün kendilerinden geçmiş bir halde bakakalıyorlar.
Fizik 8.01'in ilk dersi başlayalı daha sadece on bir dakika olmuş, üniversiteler için dünyanın en ünlü fiziğe giriş dersi.
New York Times gazetesi Aralık 2007'de bir MIT "web yıldızı" olarak Walter Lewin'i başsayfada haber yaptı. YouTube, iTunes U ve Academic Earth'ün yanı sıra, MIT'nin OpenCourseWare (AçıkDersMalzemeleri) sitesinde de yayınlanan fizik derslerine geniş yer verdi. Lewin'in dersleri MIT'nin internette yayınladığı ilk dersler arasındaydı, MIT bunun karşılığını da aldı. Bu dersler müthiş ilgi gördü. Doksan dört ders –üç tam ders dizisi artı yedi tek ders– her gün yaklaşık üç bin izleyici toplayıp yılda bir milyon kere ziyaret ediliyor. Ziyaretçiler arasında hiç de azımsanmayacak sayıda ziyaretiyle Bill Gates de yer alıyor. Gates Klasik Mekanik dersi 8.01 ile Elektrik ve Manyetizma dersi 8.02'nin tamamını izlemiş; Walter'a gönderdiği mektuplarda (kağnı posta!) söylediğine göre Titreşimler ve Dalgalar dersi 8.03'e geçmeyi dört gözle bekliyormuş.
"Hayatımı değiştirdiniz" cümlesi, Lewin'in her gün dünyanın dört bir yanından her yaş insandan aldığı e-postalarda sık görülen bir konu satırı. San Diego'dan bir çiçekçi olan Steve şöyle yazmış: "Yere daha canlı adımlarla basıyorum ve hayata fizik rengi gözlerle bakıyorum." Tunus'ta hazırlık okuyan bir mühendislik öğrencisi olan Muhammet şöyle yazmış: "Ne yazık ki burada, ülkemde, profesörlerim sizin aksinize fizikte hiç güzellik görmüyorlar, bundan dolayı çok sıkıntı çektim. Bizim sadece sınavda başarılı olmak için 'tipik' alıştırmaların nasıl çözüleceğini öğrenmemizi istiyorlar, bu minik ufkun ötesine bakmıyorlar." Amerika'dan birkaç yükseklisans diploması almış olan İranlı Seyit şöyle yazmış: "Sizi fizik dersi verirken izleyene kadar hayattan gerçekten hiç zevk almamıştım. Profesör Lewin, hayatımı gerçekten değiştirdiniz. Öğretme şekliniz ders ücretinin on katına bedel ve bütün öteki hocaları değil ama BAZI hocaları birer suçlu durumuna düşürüyorsunuz. Kötü ders anlatmak korkunç bir SUÇ'tur." Ya da Hindistan'dan Siddharth: "O denklemlerin ötesindeki fiziği hissedebiliyordum. Öğrencileriniz sizi daima, benim de daima hatırlayacağım gibi hatırlayacaklar – hayatı ve öğrenmeyi hiç tahmin etmediğim kadar ilginç kılan çok, çok iyi bir hoca olarak."
Muhammet, Lewin'in Fizik 8.01'deki son dersinden bir alıntı yapıyor coşku ve tasdikle: "Belki derslerimden, fiziğin heyecan verici ve güzel olabildiğini ve her zaman çepeçevre her tarafımızda olduğunu daima hatırlayacaksınız, yeter ki onu görmeyi ve güzelliğini anlamayı öğrenmiş olun." Başka bir hayran, Marjory şöyle yazmış: "Sizi elimden geldiğince sık izliyorum; bazen haftada beş kere. Kişiliğinize, mizah anlayışınıza ve hepsinden önemlisi meseleleri kolaylaştırma yeteneğinize hayranım. Lisede fizikten nefret ederdim, fakat siz bana sevdirdiniz."
Walter Lewin fiziğin harikalarını anlatırken sihir yaratıyor. Sırrı ne mi? "Ben insanları kendi dünyalarıyla tanıştırıyorum," diyor, "içinde yaşadıkları ve aşina oldukları dünyayla, fakat bir fizikçi gibi yaklaşmıyorum – henüz. Sudaki dalgalardan söz ediyorsam, kendi banyo küvetlerinde belli deneyler yapmalarını istiyorum; bununla bağlantı kurabilirler. Gökkuşaklarıyla bağlantı kurabilirler. Fiziğin çok sevdiğim yanlarından biri de bu: Bir sürü şeyi açıklama fırsatı buluyorsunuz. Bu da harika bir tecrübe olabiliyor – onlar için ve benim için. Onlara fiziği sevdiriyorum! Bazen, öğrencilerim gerçekten kendilerini verdiklerinde dersler neredeyse seyircilerin de katıldığı doğaçlama tiyatro gösterilerine dönüyor."
Onu beş metrelik bir merdivenin tepesine tünemiş, yerdeki bir beher kabından, laboratuvar hortumundan yapılma kıvrım kıvrım bir kamışla kızılcık suyu emerken bulabilirsiniz. Ya da çenesine birkaç milimetre mesafede salınan, küçük fakat oldukça güçlü bir yıkım güllesinin yolu üzerine başını koyarak ağır yaralanmaya davetiye çıkarabilir. Su dolu iki boya kutusuna tüfekle ateş ediyor olabilir, ya da Van de Graaff jeneratörü denilen ve bir bilimkurgu filmindeki kaçık bilimadamının laboratuvarından çıkmış gibi görünen büyük bir düzenekle kendisine 300.000 volt elektrik yükleyebilir, zaten dağınık olan saçları kafasında dimdik. Vücudunu bir deney ekipmanı gibi kullanır. Her zaman dediği gibi, "Ne de olsa bilim fedakârlıklar gerektirir". Bir uygulamalı konu anlatımında amfinin tavanından sarkıtılmış bir ipin ucundaki son derece rahatsız metal bir top üzerine oturur (sarkaçların anası diyor buna) ve öğrenciler salınımları tempoyla sayarken bir o yana bir bu yana salınır durur; bunların hepsi, bir sarkacın herhangi bir zamanda yaptığı salınım sayısının, ucundaki ağırlıktan bağımsız olduğunu kanıtlamak için.
Oğlu Emanuel (Chuck) Lewin bu derslerden bazılarına katılmıştı, şunları anlatıyor: "Bir keresinde sesini değiştirmek için içine helyum çektiğini gördüm. Tam etkiyi yaratmak için –şeytan ayrıntıda gizlidir– genellikle bayılmasına ramak kalana kadar devam eder." Karatahtanın usta sanatçısı Lewin çalakalem geometrik şekiller, vektörler, grafikler, gökbilimsel fenomenler ve hayvan resimleri çizer. Kesik çizgileri çizme yöntemi bazı öğrencileri o kadar kendinden geçirmiş ki, "Some of Walter Lewin's Best Lines" (Walter Lewin'in En İyi Çizgilerinden Bazıları) başlıklı komik bir YouTube videosu yapmışlar: Lewin'i 8.01 dersleri sırasında farklı tahtalara ünlü kesik çizgilerini çizerken gösteren, ders fragmanlarından oluşan bir klip. (Şurada seyredebilirsiniz: www.youtube.com/watch?v =raurl4s0pjU)
İnsanda saygı uyandıran, karizmatik kişiliğiyle Lewin tam bir eksantrik: tuhaf davranışlarıyla fiziğe saplantı derecesinde düşkün biri. Cüzdanında daima kutuplayıcı denen iki aygıt taşır ki, mavi gökyüzü, bir gökkuşağı ya da pencerelerden gelen yansımalar gibi herhangi bir ışık kaynağı kutuplanırsa bunu görebilsin ve yanında her kim varsa o da görebilsin.
Derse giydiği o mavi iş gömleklerine ne demeli? Ama bunların hiç de iş gömleği olmadığı anlaşılıyor sonra: Lewin iki-üç yıla bir sipariş veriyor, her seferinde bir sürü, Hong Kong'daki bir terziye istediği özelliklere uygun yaptırıyor, yüksek kalitede pamuktan. Soldaki kocaman cebi, Lewin takvimini barındırmak için tasarlamış. Burada şu cep koruyucu zımbırtılardan bulamazsınız –bu fizikçi-aktör-hocanın, kılı kırk yaran bir moda anlayışı var– bu da insana bugüne kadar bir profesörün taktığı en tuhaf süs iğnesinin nedenini merak ettiriyor: plastikten sahanda yumurta. "Gömleğimde olması yüzümde olmasından iyidir," diyor Lewin.
Sol elinde kocaman pembe Lucite yüzüğün ne işi var? Peki tam göbek deliği hizasında gömleğini tırtıklayan o gümüşi şey ne, arada bir kaçamak bakış attığı?
Her sabah Lewin giyinirken kırk yüzük ve otuz beş süs iğnesi seçeneği var, bir de bir sürü bilezik ve kolye. Zevki eklektikten (Kenya boncuklu bilezikler, büyük kehribar parçalarından bir kolye, plastikten meyve süs iğneleri) antikalara (ağır bir gümüş Türkmen bilekliği), tasarımcı ve sanatçı yapımı mücevherlere, düpedüz ve gülünç derecede çirkin olanlara kadar seyrediyor (keçeden yapılma meyve şekerlemelerinden oluşan bir kolye). "Öğrencilerin dikkatini çekmeye başladı," diyor, "ben de her derste başka bir tane takmaya başladım. Özellikle de çocuklara ders anlattığımda. Bayılıyorlar."
Peki gömleğine tutturulmuş dev bir kravat iğnesine benzeyen o şey ne? Özel olarak yapılmış bir kol saati (bir ressam arkadaşından hediye), yüzü aşağıya dönük, böylece Lewin aşağıya, gömleğine bakıp saatin kaç olduğunu öğrenebiliyor.
Lewin bazen başkalarına dikkati dağılmış görünür, muhtemelen şu klasik dalgın profesörler gibi. Ama gerçekte genellikle fiziğin bazı yönlerini düşünmekle derinden meşguldür. Nitekim karısı Susan Kaufman geçenlerde şöyle demişti: "New York'a gittiğimiz zamanlar arabayı hep ben kullanırım. Fakat geçenlerde bir harita çıkardım, ne içindi tam hatırlamıyorum, ama açınca, eyalet sınırlarının her tarafının denklemlerle dolu olduğunu fark ettim. Bunları son ders verdiği zaman yapmış; birlikte arabayla giderken sıkılmış. Fizik hep aklındaydı. Öğrencileri ve okul günün yirmi dört saati onunlaydı."
Uzun zamandır dostu olan mimarlık tarihçisi Nancy Stieber'e göre Lewin'in belki de en çarpıcı kişilik özelliği, "ilgisinin lazer keskinliğindeki yoğunluğu. Neyle uğraşıyorsa kendini azami ölçüde vermiş gibidir, dünyanın yüzde 90'ını devreden çıkarır. O lazervari odaklanmasıyla kendisi için elzem olmayan şeyleri eler; kendini öyle yoğun bir şekilde kaptırır ki fevkalade bir joie de vivre (yaşam sevinci) yayar."
Lewin mükemmeliyetçi biri; ayrıntılara fanatik denecek derecede saplantısı var. Sadece dünya çapında bir fizik hocası değil, X ışını gökbiliminde de bir öncü ve X ışınlarını hatırı sayılır bir kesinlikle ölçmek için tasarlanmış ultra hassas ekipmanla, atomaltı ve gökbilim fenomenlerini inşa ederek, test ederek ve gözlemleyerek yirmi yıl geçirdi. Dünyanın atmosferinin üst sınırlarını tarayan devasa ve son derece narin balonlar uçurdu, X ışını patlamaları gibi egzotik gökbilim fenomenlerini ortaya çıkardı. Kendisinin ve meslektaşlarının yaptığı saha keşifleri, yıldızların devasa süpernova patlamalarıyla ölümünün doğasındaki sır perdesinin kalkmasına yardımcı oldu ve kara deliklerin gerçekten var olduklarını doğruladı.
Lewin hiç bıkıp usanmadan tekrar tekrar test etmeyi öğrendi – hem gözlemsel gökfizikçisi olarak başarısının, hem de Newton yasalarının görkemini (keman tellerinin neden böylesine güzel tınılar çıkardığını ve asansörde giderken çok kısa bir süreliğine bile olsa neden ağırlığınızın azalıp arttığını) bu kadar net ortaya koyabilmesinin sırrı da bu zaten.
Dersleri için daima boş bir sınıfta en az üç defa prova yapar, sonuncusu ders günü sabah saat beştedir. Derste onunla çalışmış eski bir öğrencisi, gökfizikçisi David Pooley, "Derslerinin yolunda gitmesini sağlayan şey, onlara ayırdığı zamandır," diyor.
MIT'nin fizik bölümü Lewin'i 2002'de prestijli bir öğretim ödülüne aday gösterdiğinde, bazı meslektaşları tam da bu niteliklere odaklanmıştı. Lewin'den fizik öğrenme deneyimine dair en canlı tasvirlerden biri, Elektrik ve Manyetizma dersini 1984'te almış olan Steven Leeb'den geldi (Steven şimdi MIT'nin Elektromanyetik ve Elektronik Sistemler Laboratuvarı'nda elektrik mühendisliği ve bilgisayar bilimi profesörü). "Sahneye fırlardı," diye hatırlıyor Leeb, "bizi beyinlerimizden yakalar ve çılgın bir elektromanyetizma trenine bindirirdi – bu his hâlâ ensemdedir. Kavramları sadeleştirme konusundaki benzersiz yaratıcılığıyla sınıfta tam bir dâhiydi."
Lewin'in fizik bölümünden bir meslektaşı olan Robert Hulsizer, Lewin'in sınıf içi uygulamalı anlatımlarından bazı görüntüleri seçip başka üniversitelerdeki öğrencilere fikir vermek için bir tür kısa film yapmaya çalışmış, ama imkânsız olduğunu görmüş. "Uygulamalar giriş ve sonuç evresini de içerecek biçimde fikirlerin gelişimiyle öyle güzel iç içe girmişti ki, uygulamanın ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini belirlemek zordu. Bana göre, Walter'ın parçalara bölünemez bir sunum zenginliği vardı."
Walter Lewin'in fiziğin harikalarını anlatırkenki yaklaşımının en heyecan verici yanı, dünyamızın bütün harikaları karşısında duyup bizlere ilettiği büyük sevinçtir. Oğlu Chuck, o sevinç duygusunu ona ve kardeşlerine kazandırmak için babasının nasıl çabaladığını sevgiyle hatırlıyor. "Bazı şeyleri görmenizi ve güzelliklerinden derinden etkilenmenizi sağlama, içinizdeki sevinç, şaşkınlık ve heyecan kazanını karıştırma gibi bir yeteneği var. Merkezinde olduğu o küçük inanılmaz pencerelerden söz ediyorum; yaşadığınız için, yarattığı bu olayda onun yanında olduğunuz için kendinizi çok mutlu hissediyordunuz. Bir keresinde Maine'de tatildeydik. Hava pek iyi değildi, hatırlıyorum, biz çocuklar da öylesine takılıyorduk, çocukların yaptığı gibi, sıkılmış bir halde. Babam bir şekilde küçük bir top buldu ve o anda garip küçük bir oyun yarattı, akabinde yan komşulardan başka çocuklar da geldi, bir de baktık, dördümüz, beşimiz, altımız top atıyor, yakalıyor ve gülüşüyorduk. Son derece heyecanlandığımı ve neşelendiğimi hatırlıyorum. Geriye dönüp hayatta beni motive eden şeyin ne olduğunu düşündüğümde, cevabın o pür neşe anlarında, iyi bir hayatın nasıl olabileceğini görmüş, hayatın neler getirebileceğini sezmiş olmamda yattığını anlıyorum, ki bunu babamdan aldım."
Walter eskiden kışın çocuklarının oynaması için bir oyun ayarlayıp kâğıt uçakların aerodinamik kalitesini test ederdi – uçakları oturma odasındaki büyük, açık şömineye fırlatarak. "Annem dehşet içindeyken," diye hatırlıyor Chuck, "onları ateşten kurtarırdık – bir dahaki sefere yarışı kazanmaya ant içerdik!"
Akşam yemeğine misafirler geldiğinde Walter Aya Gidiş oyununu yönetirdi. Chuck'ın hatırladığı haliyle bu oyun şöyleydi: "Işıkları kısardık, masanın üzerine yumruklarımızla vurarak davula benzer seslerle, bir roket fırlatılışındaki gürültüyü taklit ederdik. Hatta bazı çocuklar masanın altına girip de vururlardı. Sonra uzaya ulaşınca yumruklamayı keserdik ve aya ayak bastık mı, hepimiz oturma odasında, acayip abartılı adımlar atarak, çok düşük bir kütleçekiminde yürüyormuş gibi yapardık. Bu esnada, misafirler herhalde şöyle düşünüyordu: 'Bu insanlar kafayı üşütmüş!' Ama biz çocuklar için olağanüstüydü! Aya Gidiş!"
Yarım yüzyıldan daha uzun bir süre önce bir sınıfa ilk adımını attığından beri Walter Lewin öğrencilerini aya götürüyor. Gökkuşaklarından nötron yıldızlarına, bir farenin femurundan müzik seslerine kadar doğal hayatın gizemi ve güzelliğiyle ve dünyayı açıklamak, yorumlamak, temsil etmek için çırpınan biliminsanlarının ve sanatçıların gayretleriyle mütemadiyen kendinden geçen Walter Lewin, yaşayan en tutkulu, kendini adamış, becerikli bilim kılavuzlarından biridir. Takip eden bölümlerde, Lewin hayat boyu içinde taşıdığı fizik sevgisini açığa vurup sizinle paylaşırken, o tutkuyu, kendini adamışlığı ve beceriyi bizzat tecrübe edeceksiniz. İyi yolculuklar!