1. Bölüm: Gelecek Geçmişten Farklı Olabilir, s. 9-18.
Bu kitap evrimle ilgili büyük iddialar içeriyor: evrimin bir gün herkes tarafından kabul edilecek hale geleceği; temel ilkelerinin kolayca öğrenilebileceği; içerimlerini anladıktan sonra herkesin bu temel ilkeleri öğrenmek isteyeceği; evrimle dinin, halihazırda insanın iki zıt düşünce kutbunu oluşturan bu iki ezeli düşmanın ahenkle bir araya getirilebileceği iddialarını.
Bu iddiaların doğru olması mümkün mü? Evrim dünyanın gördüğü en tartışmalı teori değil mi? Bilimsel bir konu olduğuna göre evrimi öğrenmek zor değil mi? İçerimleri tehlikesizse bütün bu korku ve titreme niye? Ezeli iki düşman olan evrimle din zıt kutuplarından kavgasız gürültüsüz nasıl çıkacaklar?
İyimser biri olabilirim ama naif değilim. İzninizle size kendimi tanıtayım: Ben bir evrimciyim, yani çevremdeki dünyayı anlamak için evrim ilkelerinden yararlanıyorum. Kendimi biyolojiyle alakalı konularla sınırlamış olsaydım, evrim biyoloğu olduğumu söyleyebilirdim, ama araştırma konularıma canlı hayatın tamamının yanı sıra insanla ilgili her şey dahil. Sıfatsız bir evrimciyim dolayısıyla. Ben ve evrimci meslektaşlarım hayatın kökeninden dine kadar enine boyuna canlıları inceliyoruz. Bu nedenle insanların evrimle ilgili ne düşündüğü hakkında epey bir fikir sahibiyim ve durumun düşündüğünüzden daha vahim olduğunu söyleyebilirim. Bu kitabın amaçladığı hedeflere ulaşacağına güvenimin neden tam olduğunu açıklamadan önce, bu durumun ne kadar vahim olduğunu izninizle size göstereyim.
Çoğu insan halkın genelinin –özellikle de ABD'de– evrim teorisini kabulde gönülsüz davrandığını bilir. Harris Poll'un yaptığı son araştırmalara göre, ABD'deki yetişkinlerin yüzde 54'ü insanların başka türlerden gelişmediği inancında. 1994'te yapılan anket araştırmasından beri (ki o yıl bu oran yüzde 46 idi) bir artış söz konusu. Evrimin reddi, diğer türlerin kökeniyle ilgili inançlara, fosil kayıtların evrime kanıt oluşturmadığı düşüncesine ve evrimin "teoriden ibaret" olduğu nakaratına kadar uzanır.
Daha da kötüsü, evrim teorisini kabul edenlerin çoğu, bu teoriyi çevrelerindeki dünyayı anlamak için kullanmıyorlar. Evrim teorisinin, mevcut çevreyle veya insanın mevcut koşullarıyla ilgili olmadığını, dinozorlar, fosiller ve insanların maymunlardan evrimleşmesiyle ilgili olduğunu düşünüyorlar. Yapılan anketler evrimi günlük hayatlarıyla irtibatlandıran insanların oranını ölçmüyor, ama ölçseydi, çok düşük bir oran olurdu bu.
Biliminsanlarıyla entelektüeller, dindarlarla halkın genelinin evrim teorisi konusundaki cehaletine gülüp geçerler geçmesine de, onların da pek farkı yoktur. Bu Fildişi Kulesi'ne Fildişi Takımadası demek daha doğru olurdu. Bu Kuleler Takımı birbirinden yalıtılmış yüzlerce konudan oluşur, bu konuların her biri de daha küçük konulara ayrılır, neredeyse bitimsiz biçimde. İnsanlar mikroskopla değil kaleydoskopla incelenir – psikoloji, antropoloji, iktisat, siyaset bilimi, sosyoloji, tarih, sanat, edebiyat, felsefe, toplumsal cinsiyet araştırmaları, etnik araştırmalar. Her perspektifin kendi tarihi ve kendine özgü varsayımları vardır. Birinin sapkınlık olarak gördüğü şey başkasının olağan düşüncesidir. Evrim konusunda çoğu biliminsanı ve entelektüel Darwin'in teorisini kabul ettiğini söyler, ama çoğu bu teorinin toplumsal olaylarla alakalı olduğunu kabul etmez veya üstünkörü kabul etmekle birlikte onu mesleklerinde veya günlük hayatlarında kullanmaz. Pratikte akademi içinde evrim araştırmasını biyolojiyle ve insan genetiği, fizik antropoloji ve psikolojinin özelleşmiş dalları gibi insanı konu alan bölümlerle sınırlayan bir duvar vardır. Bu duvarın dışında, evrimle ilgili tek bir ders bile almadan, diğer derslerde de kısa değinmelerin haricinde evrime dair bir şey duymadan doktora diploması almanız mümkündür. "Evrim biyoloğu" tabiri kulağa tanıdık gelirken daha genel "evrimci" teriminin pek bir şey ifade etmemesi bu yüzdendir.
Bazı entelektüeller toplumsal olaylar söz konusu olduğunda evrimi reddetme konusunda, dünyanın birkaç bin yıllık bir geçmişi olduğunu savunan genç-dünya yaradılışçılarını (young-earth creationists) bile geride bırakır. 1997'de The Nation'da yayımlanan "Yeni Yaradılışçılık: Biyoloji Taarruz Altında" başlıklı yazı bu konuyu şöyle ortaya koyuyor:
Sonuç, dini yaradılışçılıkla tekinsiz bir benzerlik taşıyan ideolojik bir bakış açısı. En aşırı biyoloji karşıtları tıpkı köktenci Hıristiyan muadilleri gibi, insanların diğer canlılardan tamamen farklı ve onlardan bariz biçimde "yüksek" bir statüye sahip olduğu görüşündedir. Yeni akademisyen yaradılışçılar ayrıca, dinci köktenciler gibi, bu duruşlarını insanlığın bütün haysiyeti –ve geleceğe ilişkin bütün ümidi– tehlikedeymiş gibi savunmaktadır.
Zihni boş bir levhaya benzeten ünlü metafor, insanlık durumunu evrimin temel ilkelerine veya kendi evrimsel geçmişimize başvurmadan anlayabileceğimiz fikrini içinde barındırır. Akademik kariyer sahibi en aşırı yaradılışçılar yalnızca evrimi değil, başka bir toplumsal inşa olduğu gerekçesiyle genel olarak bilimi de reddederler, ama bunlar Fildişi Takımadası'nda yaşayan vahşi kabilelerden yalnızca biridir. Diğer bazı kabileler tamamen bilimsel oldukları halde evrim teorisini dışlamayı başarırlar. 1979'da yirmi dört sosyolojiye giriş kitabı üzerine yapılan bir araştırma, bu kitapların hepsinin insan davranışları ve toplumla ilgili araştırmalarda biyolojik faktörleri konuyla alakasız gördüğünü ortaya koymaktadır. Hemen günümüze geldiğimizde, siyaset bilimci Ian Lustick'in 2005 tarihli bir makalesinde bunu insan odaklı bilimler için söyleyebildiğini görüyoruz:
Sosyal bilimciler evrim teorisinin canlı bilimine (biyoloji, zooloji, botanik vs.) uygulanmasına asla karşı değillerdir elbette. Ne var ki evrimsel düşünceyi sosyal bilimlerin sorunlarına uygulama fikri genel olarak güçlü bir olumsuz tepki uyandırmaktadır. Pratikte sosyal bilimciler canlı bilimini geçirimsiz bir duvar içinde görür ve öyle değerlendirirler. Evrimsel düşünce duvarın içinde güçlü ve şaşırtıcı hakikatler üretebilecek kudrettedir. Duvarın dışında, insan davranışları alanındaysa, evrimsel düşünceye dayanan uygulamalar en iyi ihtimalle alakasız olarak görülür çoğunlukla, sık sık da zararlı, yanlış ve düpedüz tehlikeli olarak.
Durum bundan daha umutsuz olamaz gibi geliyor insana, ama dahası var. Evrim biyologlarının bizatihi kendileri türümüzün araştırılması konusunda anlaşmazlık içinde. 1975'te Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden evrim biyoloğu Edward O. Wilson'ın ansiklopedik kitabı Sociobiology (Sosyobiyoloji) yayımlandığında onu en fazla eleştirenler Stephen Jay Gould ile Richard Lewontin olmuştu. Hemen günümüze gelelim: Ulusal Bilim Vakfı'nın evrim araştırmalarına parasal destek sağlamayı amaçlayan en son ve en kapsamlı çabası, Ulusal Evrimsel Sentez Merkezi. Bu merkezin temel misyonu "birleştirici ilkenin yardımıyla biyoloji disiplinlerinde büyük bir sentez gerçekleştirilmesine yardımcı olmak". Bu dil göründüğü kadar abartılı değil. Biyologlar, evrimden birleştirici bir teori olarak hizmet etmesini, ondan –Ian Lustick'in belirttiği gibi– "güçlü ve şaşırtıcı hakikatler" sunmasını bekliyor. Gelgelelim adeta Lustick'in sosyal bilimlerle ilgili teşhislerini tamamlarcasına, Ulusal Evrimsel Sentez Merkezi'nin bilimsel danışma kurulunun hiçbir üyesi, insan genetiği hariç insanla ilgili bir konuyu temsil etmiyor. Öyle görünüyor ki, insan araştırmalarını diğer canlıların araştırmalarından ayıran sınıra her iki taraf da saygı duyuyor, büyük bir sentezin gerçekleştirilmesini sağlamaya çalışan evrim biyologları bile.
Bütün bunları bilmekle birlikte, her iki direnç duvarının –evrimi tamamen reddeden duvar ile evrimin toplumsal ilişkilerle alakasını reddeden duvarın– etrafından dolanarak geçecek bir yol olduğuna ilişkin inancımı hâlâ koruyorum. Darwin gıpta edeceğimiz bir örnek sunuyor bize: Onu bir gün deniz kabuklularını teşrih ederken, bir gün çocuklarının davranışlarını anbean gözlemlerken veya Londra Hayvanat Bahçesi'ndeki şahinlere yedirilen fareler için yem olarak kullanılan tohumları yetiştirirken görmek mümkündü. Solucanlarla orkideleri inceleyen bu adam aynı zamanda insan ahlakını da inceliyordu. Darwin'in ilgi alanı o kadar genişti ki dünyanın her köşesinden tonlarca mektup alıyordu. Hindistan'daki bitki dağılımıyla ilgili bir mektubun ardından Afrikalı yerlilerin duygusal ifadeleriyle ilgili bir mektup gelebiliyordu ona mesela. Darwin'in düşünce imparatorluğu Britanya İmparatorluğu'ndan büyüktü.
Darwin bu kadar konuyu nasıl birleştirebilmiş ve insanları diğer canlıların hayatıyla nasıl harmanlayabilmişti? Belki dâhi olduğu için. Yaşadığı zamanlarda pek az şey bilindiği için belki de. Olabilir, ama asıl neden daha ilginç ve durumumuzla daha yakından alakalı. Darwin'in düşünce imparatorluğunu kurmasını sağlayan şey aslen kişisel nitelikleri veya içinde yaşadığı zaman ve yer değil, geliştirdiği teoriydi. Ayrıca teorisi o ilk haliyle bile güçlüydü, çünkü Darwin evrimin ayrıntıları hakkında bizden çok daha az bilgi sahibiydi.
Aynı teori günümüz biyologlarının kendi imparatorluklarını kurmalarını sağlıyor. Ben Darwin değilim, ama iyi bir teorinin neler yapabileceği bizatihi kendi meslek hayatımdan görülebilir. Bakteriler, böcekler ve kuşlar gibi apayrı canlılar üzerinde araştırma yaptım. Diğerkâmlık, çiftleşme ve türlerin kökeni gibi apayrı araştırma konuları üzerinde çalıştım. Çok daha fazla canlı türünü ve konuyu ele alan meslektaşlarımın çalışmalarını anlayabiliyor ve zevkle takip edebiliyorum. Kendimle övündüğüm düşünülmesin sakın; öylesi sıkıcı olurdu. Ben bu teoriyle övünüyorum; bu kitabın temel amacı da herkesin bu teorinin yararını görebileceğini göstermek. Böyle sentetik bir bilgi ancak büyük bir teoriyle edinilebilir, büyük bir zekâyla değil.
Bu büyük senteze kendi türümüz de dahil edilebiliyorsa, bunu yapmak bizim yararımıza olur. Yabancı birinin gölgeler içinden çıkıp bir kamp ateşinin sıcaklığını ve dostane havasını paylaşmasına benzer bu. Benim kendi kariyerim bunun olabileceğini gösteriyor. Tıpkı Darwin gibi (onun vasıflarına sahip olduğum için değil, teorisini paylaştığım için) ben de incelediğim hayvanlar arasına sürekli insanları da ekledim; onları diğerkâmlık, güzellik, karar verme yetisi, dedikodu, kişilik ve din gibi çeşitli konu başlıkları altında ele aldım. Biyoloji araştırmalarıma ek olarak antropoloji, iktisat, felsefe ve psikoloji alanlarında makaleler yayımladım. Kitaplarım çoğu insanın evrimle irtibatlandırmadığı konularla ilgili: Unto Others: The Evolution and Psychology of Unselfish Behaviour (Başkalarına: Bencil Olmayan Davranışın Evrimi ve Psikolojisi; dünya çapında bir felsefeci olan Elliot Sober'la birlikte), Darwin's Cathedral: Evolution, Religion, and the Nature of Society (Darwin'in Katedrali: Evrim, Din ve Toplumun Doğası) ve The Literary Animal: Evolution and the Nature of Narrative (Edebi Hayvan: Evrim ve Anlatının Doğası; edebiyat bölümünde çalışan Jonathan Gottschall isimli genç, cesur bir akademisyenle birlikte). Genel okur kitlesinin anlayacağı dilde yazılmış popüler bilim kitapları değil bunlar. Bu kitaplar, genellikle hayatlarını çok daha dar alanlarda araştırma yaparak geçiren uzmanlar için yazılmış kitaplar. Nasıl ki evrim biyologlarının biyolojiyle ilgili her konuda söyleyecek bir şeyleri varsa, evrimciler de insanla ilgili konularda en yüksek seviyede entelektüel söylemlerde bulunabilecek durumdadırlar.
Darwin bir başka açıdan da gıpta edilecek bir kişidir. Her kesimden insanla olan ilişkilerini her şeyden önce saygı ve samimiyet çerçevesi içinde sürdürmüştür. Teorisinin yanı sıra teorisini diğer insanların dikkatine sunarkenki o tevazusundan ve hoş mizacından da öğreneceklerimiz var. Unto Others ile Darwin's Cathedral'ı yazdığımdan bu yana dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli dinleyici kitlelerine evrim, ahlak ve din konularında konuşmalar yaptım. Benim için en unutulmaz olanı, Minnesota'daki St. Johns Üniversitesi'nden (aynı zamanda Kuzey Amerika'nın en eski Benedikten manastırı olan bir Katolik üniversitesi) gelen bir grup öğretim üyesi ve keşişle gerçekleştirdiğim televizyon konuşmasıydı muhtemelen. Unto Others kitabının ortak yazarı Elliot Sober da Dalai Lama Hazretleriyle konuşmak üzere çağrılmış ve beni kıskançlıktan çatlatmıştı. Böyle karşılaşmalar, yaradılışçılarla evrimciler arasında gerçekleşen kısır "tartışmalar"a taban tabana zıttır. Evrim ve din konusunda bu türden samimi diyaloglar gerçekleşebiliyorsa, evrim ve herhangi bir insani konu hakkında da haydi haydi gerçekleşebilir.
Nitekim artık evrimden, diğer canlıların yanı sıra insanla ilgili her türlü konunun incelenmesinde gün geçtikçe daha fazla yararlanılıyor. Yakın zamanlarda, son derece saygın bir bilim dergisi olan Behavioral and Brain Sciences (BBS) ile ilgili bir inceleme yaptım. BBS, uzun makalelerin ve o makaleler hakkında başka yazarların yorumlarının yer aldığı, böylece belli bir başlık hakkında kapsamlı bir araştırmaya olanak sağlayan bir formata sahip. BBS'de yer alan başlıklar, sinirbilimden kültürel antropolojiye kadar büyük bir çeşitlilik arzediyor. BBS'ye gönderilen makaleler çok çetin bir incelemeden sonra kabul ediliyor, yayımlandıktan sonra çıkan yorum yazılarında didik didik edilmeleri de cabası. Bu makalelerin sonraki araştırmalar üzerinde büyük etkileri oluyor çoğunlukla. Bilimsel yayın sektöründe makalelerin etkisini ölçerken başvurulan bir formüle göre BBS, davranış bilimiyle ilgili yayın yapan kırk dergi içinde birinci, sinirbilimle ilgili yayın yapan 198 dergi içinde de yedinci sırada yer alıyor. Sağlam ve bilime yön verici nitelemesine en uygun makalelerin BBS’de yayımlanan makaleler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yaptığım inceleme, 2000-2004 döneminde BBS’de yayımlanan din, şizofreni, bebek ağlaması, dil, avcı-toplayıcı toplumlarda yiyecek nakli, yüz ifadeleri, empati, hayal görme, beynin evrimi, karar verme yetisi, fobiler, çiftleşme, kültürel evrim ve rüyalar gibi birbirinden apayrı konuları ele alan makalelerin yüzde 31,5'inin başlıklarında veya anahtar sözcük olarak "evrim" sözcüğünü kullandığını ortaya koyuyor. Başka bir deyişle, kendi türümüzü incelerken evrimden yararlanmak ne geleceğe mahsus bir olaydır, ne de geleneksel bilimin sınırlarında dolaşan spekülatif bir bilimin parçasıdır. Halihazırda olan bir şeydir.
Merak edip bu makalelerin yazarlarına e-posta göndererek evrim konusundaki uzmanlıklarını nasıl edindiklerini sordum. Çoğu başka alanlarda (psikoloji, antropoloji, dilbilim vs.) eğitim görmüş, üniversitede okur veya mastır yaparken –çizdiğim o kasvetli Fildişi Takımadası portresinden tahmin edileceği üzere– evrim konusunda yok denecek kadar az şey öğrenmişti. Evrim teorisiyle kendi kendilerine, çoğunlukla da tesadüfen karşılaşmış ve yavaş yavaş bilgilerini artırmışlardı, ta ki evrim teorisi, araştırmalarında başvurdukları bir kılavuz haline gelene kadar. Evrim teorisi konusunda kendi kendilerini bu kadar kolay eğitmeleri, evrim düşüncesinin gücünün teknik ayrıntı yığınından ziyade belki de herkesin öğrenebileceği çok daha basit bir şeyde yattığına işaret ediyor. Bu yazarlar birçok açıdan, düşünce imparatorluğunu bugün sahip olduğumuz teknik ayrıntı yığınının yardımı olmadan kurmuş olan Darwin'in yaşadığı deneyimleri yaşamışlardı.
Bu kitabın hedeflerine ulaşacağımdan neden emin olduğumu anlamaya başlamışsınızdır sanırım, ama dahası var. Ben biliminsanı olmakla birlikte öğretmenim de aynı zamanda. Her yıl bütün öğrencilere açık olan "Herkes İçin Evrim" isimli bir ders veriyorum. Geçen yıl dersime şu bölümlerden öğrenciler geldi: antropoloji, sanat, biyoloji, işletme, kimya, sinema, bilgisayar bilimi, yaratıcı yazarlık, ekonomi, eğitim, mühendislik, İngilizce, tarih, insani gelişim, dilbilim, idari bilimler, matematik, hemşirelik, felsefe, fizik, siyaset bilimi ve psikoloji. Dersime gelenler arasında liseyi yeni bitirmiş birinci sınıf öğrencileri, tecrübeli üst sınıf öğrencileri, hatta eğitimlerini sürdüren daha da tecrübeli yetişkinler de vardı. Sömestr sonunda öğrencilerden dersle ilgili değerlendirmeleri alınıyor, isimler gizli tutulduğundan bu değerlendirmelerden kazanacak veya kaybedecek bir şeyleri olmuyor. İşte size bazı örnekler:
"Bu ders evrimin aşikâr biçimde her şeyde bulunduğuna dair kanıtlar sunuyor. Sorunları değerlendirme biçimimi derinden etkiledi."
"Bu ders genel olarak çevremdeki şeylere bakışımı değiştirdi. Çevremdeki şeyleri artık evrimsel bir perspektiften görmeye ve anlamaya çalışıyorum."
"Bu ders evrimin ne kadar olumlu olabileceğini gösteriyor. Epey şey öğretiyor ve insanın ilgisini artırıyor."
"Derse evrim hakkında hiçbir şey bilmeden başladım. Şimdi bakışım tamamen değişti, evrimin hayatın çeşitli yönlerine uygulanabileceğini görebiliyorum artık."
"Lisede evrim dersi gördüm ve bana hiç ilginç gelmedi. Ama bu ders evrimle ilgili bütün kanaatimi tepetaklak etti. En sıkıcı teoriler kendi günlük hayatımla ilişkilendirebileceğim ilginç düşüncelere dönüştü."
Bu güzel yorumları öğretmenlik kabiliyetime atfetmek isterdim, ama burada da övgüyü yine teori hak ediyor. Benim katkım öğrencilerin, Darwin'in yaşadığı deneyimleri – BBS'de makaleleri yayımlanan o yazarların kendi çabalarıyla yaptığı gibi– tekrar yaşamasına yardımcı olmaktan ibaretti. Öğrencilerimin dersle ilgili fikirlerini daha iyi öğrenmek için onlara siyasi ve dini değerlerini, bilimsel geçmişlerini, evrimle ilgili önceki bilgilerini ve genel düşünme kabiliyetlerini ölçen bir anket hazırladım. Yöntemlerimi tetkik etmek isteyenler olursa, anketle ilgili ayrıntılar teknik bir dergide yayımlanacak, ama sonuçlar kabaca şöyle:
• Yalnızca seçilmiş bir azınlık değil, öğrencilerin büyük bir çoğunluğu evrimin genel olarak dünyayı, özellikle de kendi ilgi ve alaka duydukları konuları anlamada güçlü bir yol olduğunu düşünmeyi öğrendi.
• Evrim teorisini öğrenmek için bilimle ilgili bir öğrenim görmüş olmak veya evrimle ilgili bir önbilgi gerekli değil. İngilizce bölümü birinci sınıf öğrencileri de konuyu biyoloji bölümü üst sınıf öğrencileri kadar iyi kavrıyor.
• Bu ders feministlerden genç Cumhuriyetçilere, ateistlerden dindarlara uzanan siyasi ve dini yelpazenin tamamında başarılı oldu. Dindar birinin evrim hakkında olumlu düşünmesi, evrimi zorlanarak değil, herkes kadar kolay öğrenmesi inanılmaz gelebilir, ama ilerledikçe bu durumu daha makul bulacaksınız.
• Dersle birlikte öğrencilerin yalnızca evrimle ilgili bilgileri değil, genel düşünme kabiliyetleri de arttı. Sözün özü, daha zeki hale geldiler. Evrim hakkında bir şeyler öğrenmenin insanı daha zeki yapıyor oluşu inanılmaz gelebilir size, ama şunu düşünün: Darwin düşünce imparatorluğunu tek bir ilkeler bütününü çok çeşitli konulara uygulayarak kurmuştur, ki bu da genel bir zekâ tanımına yakındır.
Benim evrim dersim gibi bir ders alan öğrencilerin çoğu için evrim hakkında bir şeyler öğrenmek, bir kapıdan yürüyüp geçmeye ve bir daha geri dönmek istememeye benziyor. İlgi ve alaka gösterdikleri konular hakkında düşünürken evrim teorisinden yararlanmak, onlarda bisiklet kullanmak gibi bir alışkanlığa dönüşüyor. Evrimle ilgili bilgilerini başka derslerde geliştirmeye hevesleniyor, bu yeni perspektiflerini öğretmenlerin paylaşmadığını görünce de hayal kırıklığına uğruyorlar. Öğrencilerin bu taleplerini karşılamak amacıyla Binghamton Üniversitesi'ndeki meslektaşlarımla birlikte, yeryüzündeki hayat yarışını (insan hayatındaki yarış dahil) inceleyen herkesin evrim teorisinden yararlanmasını sağlayan EvoS isimli bir program geliştirdik (http://evolution.binghamton.edu/evos; bu kitapta yer alan bütün ana Web sitelerinin adresleri s. 380'de sıralanmıştır). EvoS'u Fildişi Takımadası'nda yeni bir ada olarak düşünüyorum, tabiri caizse tropik bir cennet gibi. Bir öğrenci EvoS'u benim yapabileceğim kadar iyi tanımlamış: "EvoS, biyologların, psikologların, antropologların, felsefecilerin, sosyal bilimcilerin, hatta sanatla uğraşanların geleneksel akademik sınırları aşabildiği ve herkese ilginç gelen birtakım meseleleri ele alabildiği uyarıcı bir atmosfer sunuyor. Bir çeşit düşünce havuzu atmosferi yaratıyor ve bu çok güzel bir şey!"
Bu kitabın hedeflerine ulaşmak konusunda neden kendimden emin olduğumu anlayabilmişsinizdir umarım şimdi. Bir anlamda bu hedeflere daha şimdiden ulaşıldı sayılır. Biri evrimi tamamen reddeden, diğeri evrimin toplumsal olaylarla alakalı olduğunu inkâr eden iki direnç duvarının etrafından dolanan bir yol var halihazırda. Yalnızca cesur bir azınlığın geçebileceği kadar dar bir yol değil, birçok insanın her zaman geçtiği canlı bir yol bu. Siz okurlar da aynı yoldan gitmeye başlayabilesiniz diye kitapta en temel şeyleri sunmaya çalıştım. Bölümlerin basitliği sizi yanıltmasın. Basitlik bir fazilettir; basitliklerinin yanı sıra bu bölümler, evrimcilerin en üst düzeyde tartıştıkları konuları da içeriyor. Umarım sonunda, evrim konusu ve evrimin insanlar arasında geniş kabul görmesi hakkındaki görüşlerime katılır, geleceğin geçmişten farklı olabileceğini düşünürsünüz.