| ISBN13 978-975-342-613-8 | 13x19,5 cm, 84 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Zeynep Aksoy, “Paramparça bir roman”, Gazeteport, 23 Temmuz 2007 Oz Shelach, 1969 doğumlu İsrailli bir gazeteci ve çevirmen. Metis’ten çıkan Mesire Yerleri kısacık bir kitap, 78 sayfa. Alt başlığı “Paramparça bir roman” olmasına rağmen türüne karar vermek çok da kolay değil. En fazla iki sayfalık birbirini tamamlamayan metinlerden oluşuyor. Son derece basit bir dille, kısa cümlelerle, kendi kendine konuşur ya da bir günlüğe not düşer gibi yazılmış, günlük hayatta karşılaşılan insanların öyküleri, yazarın ülkesi İsrail’le ilgili gözlemleri, çocukluğundan hatırladıklarına dair anektodlar. Bazıları öykü tadında, bazıları kısa makale ya da fikir yazısı. Bu kısa metinleri birleştiren, her satırında üzeri örtülü ya da açıktan açığa İsrail devletinin sıkı eleştirisinin olması. Shelach, bir uçak yolculuğunda yanında oturan kadının, müdavimi olduğu bardaki barmenin, tatil yerindeki garsonun, kendi okul gezilerinin öykülerinde Filistin topraklarında kurulan ülkesinin “çevreye verdiği rahatsızlığı” işliyor ironik ve hınzır bir dille: “Bir felsefe profesörüne Bekaa’da büyük, eski bir ev miras kalmıştı; ...profesör ünlü milyarder S’nin örneğini izleyip evi ve bahçeyi çevreleyen yüksek bir taş duvar yapılması talimatını verdi, evin orijinal sakinlerinin ziyaretlerini engellemek için.” Shelach’ın her metninde, her gözleminde ölümün sızıntısı hissediliyor, ölümün ve travmanın, şiddetle, düşmanlıkla, tehdit ve tehlikeyle sulanmış topraklarda “insan” kalarak yaşamaya çalışmanın ağırlığı ve hüznü dile geliyor. İlkbaharda ağaçların doğum gününü kutlayacak kadar yeşile ve ağaca hasret ve tutkun insanların ülkesinin nasıl olup da evrene bu kadar çok acı yayabildiğini merak ettiriyor bu anektodlar, her gün ölümle yatıp ölümle kalkan, geleceğin karşı kahvede patlayacak bombayla her an bir hiçe dönüşebilecek kadar belirsiz ve ulaşılmaz olduğu bir coğrafyada bir aydın, bir sanatçı olmanın ağır sorumluluğunu yansıtıyor. Parçalanmış, sekteye uğramış, güvensiz bir yaşamdan başka bir şey sunamadığı için bu topraklar belki de, düz ve uzun bir anlatı yazmıyor Shelach, hayatın bir anda bir bombayla, bir silahla kesintiye uğraması gibi kesintiye uğruyor metinleri, romanın uzun soluklu, gelişecek, ilerleyecek, bir sonuca ulaşacak güven veren yapısından uzaklaşıyor. “ ‘…roman diye bir şey yok artık’ dedi profesör sınıf yeniden bir araya geldiğinde. Sözlerinin etkisini bekleyerek bir an durdu, uzun parmaklarıyla siyah perçemini sıvazladı, ‘uzun, düzenli metinler 19. yüzyıl raflarına aitler. Bugün yalnızca kısa öyküler var.” Mesire Yerleri’nin yoğun bir farkındalık ve nostaljiyle, masumiyete ve devamlılığa duyulan büyük bir özlemle yazılmış minimalist fragmanları, İsrail gibi travmanın günlük bir yaşam biçimi olduğu ülkelerde edebiyatta yaratıcılığın da farklı boyutlarda geliştiğini, bildiğimiz şekilde bir yaşamın olmadığı bir yerde bildiğimiz türden eserlerin de verilemeyeceğini fısıldıyor okuyucuya. “Kutsal Topraklar”a kısa bir ziyaret gibi, okuyup bitirdikten sonra yeni bir yer görüp tanımış olmanın o heyecan verici, tatmin edici hissini veriyor. |