| ISBN13 978-975-342-613-8 | 13x19,5 cm, 84 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | PİŞMANLIK, s. 21-22. Liseden tanıdığımız, neşeli (yandaki anaokulundan çocuklarla oynardı) ve haylaz bir genç olarak hatırladığımız krep büfesi işletmecisi arkadaşımız bize, Çalışma Bakanlığı'nın sunduğu eğitimden geçip aşçı olmayı planladığını söyledi. Sokak büfesinden dışarı bakan yüzünü görünce şaşırmıştık, birileriyle konuşmaya ne kadar hevesli olduğunu anlayınca yıllardır görüşmediğimiz halde durup onunla konuşmaya karar verdik. Kreplerinin çıtır çıtır, tam olması gerektiği gibi olduğuna güvenebileceğimizi söyledi, ayrıca besbelli büyük duygusal yatırım yaptığı çorbasından da içmemizi önerdi. Çorba tam bir fiyasko olmasına karşın güzel olduğunu söyledik, sonra yeniden çok güzel olduğunu söyledik, ardından bizi görmezden geliyormuş gibi görünen lise arkadaşımıza değil de, daha çok birbirimize, görünüşe bakılırsa bu büfede bizimle konuşacak hiç kimse olmadığını söyledik. Sonunda cam vitrinin arkasındaki kesme tahtasından gözlerini kaldırdığında evet, dedi, oradaydı, her şeyi duymuştu, yalnızca dikkatini başka bir şeye vermişti. Kimi zaman yanıt veremediğini, ama yine de her şeyi duyduğunu, onu anlamak için yalnızca onu daha iyi tanımamız gerektiğini söyledi bize. Ölüm mangasındaki hizmetinden sonra kendine gelemediğini duymuştuk. "Bunu hak etmiş olanlar için değil," dedi bana sonra, "hak etmemiş olanlar için pişmanlık duyuyorum." Askerlikten sonra polisin özel ayaklanma bastırma ekibine katılmıştı, orada yerini bulacağını umuyordu, ama çok geçmeden disiplin sorunları yüzünden işten çıkarılmıştı. Onunla birlikte okulda haylazlık yapan ve yine onunla, askerden izinliyken küçük bir ormanı atış poligonuna çevirip işaret fişekleriyle ateş ettikleri için yanlışlıkla küle dönüştüren avukat arkadaşımız, hiçbir işe uyum sağlayamadığı için Savunma Bakanlığı'nı dava etmesi gerektiğini söyledi ona. |