ISBN13 978-975-342-496-7
13x19,5 cm, 248 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Korkak ve Canavar, 2002
Merderan'ın Sırrı, 2002
Bataklık Ülke, 2004
Şakird, 2005
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Kadir Aydemir, "İyinin ve kötünün ötesinde", Radikal Kitap Eki, 18 Şubat 2005

Barış Müstecaplıoğlu, yıllardır üzerinde çalıştığı fantastik roman dizisi Perg Efsaneleri'nin dördüncü ve son halkası olan Tanrıların Alfabesi'ni yayımlayarak diziye son noktayı koydu. Son kitabını "tarihin her döneminde, dünyanın dört bir yanında, ufacık bir ümit gördükleri sürece mücadeleden vazgeçmeyenlere" ithaf ediyor yazar. Yeni bir diyar yaratmanın düşüncesi bile her zaman için ilginçtir; yarattığınız karakterler, yolculuk ettiğiniz geminin detayları, konuşulan dil, giyilen kıyafetler, binlerce yeni nesne ve daha da ötesi...

Bu iş biraz da sihir gerektiriyor sanki. Özellikle fantastik edebiyat bağlamında düşünürsek oldukça zaman alıcı, üzerinde titizlikle çalışılması gereken, özveriden de öte şeylere ihtiyaç duyan bir iştir yapmaya karar verdiğiniz. Siz bir anlatıcısınızdır, bir yerden sonra kenara çekilip, kendi yaşam alanını kuran efsanenize dışardan bakar ve uzaklaşırsınız. Müstecaplıoğlu da bunu yaptı, vermek istediği mesajları Perg Efsaneleri'nin içine kodladı ve sık ormanın içinde karda ayak izlerini bırakarak kayboldu. O, yarattığı efsanenin gücünü zamanla daha da iyi anlayacak diye düşünüyorum, çünkü Perg Efsaneleri, Türkçe yazılmış en iyi fantastik romanlardan biri ve Türkiye'nin ilk fantastik roman serisi olarak hafızalarda yer etti.

Bir bütün olarak baktığımızda, bu serinin edebiyatımızda yaratıcılığın en yoğun kullanıldığı öyküye sahip olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Tamamen hayal gücüne dayanan bir dünya, yeni medeniyetler, pek çok detayıyla tanıdığımız olağanüstü hayvanlar, efsanevi gemiler, birbirinden ilginç mekânlar ve bin bir işe yarayan büyülü aletler... Bilinmeyen ve gerçeğinden çok daha renkli bir dünyada gezmenin keyfini yaşadık dört roman boyunca. Bazen yeraltı labirentlerinde gün ışığını aradık, bazen buzla kaplı ovalarda teknemizle yol aldık. Uzun deniz yolculuklarına çıktık dağ gibi gemilerle, nehirlerde azgın sularla boğuştuk. Kimi zaman oldu başımıza ne gelecek bilmeden sürprizlerle dolu Öte Diyarlar'da dolaştık. Tanrılarla da söyleştik, tanrılardan daha bilge, sırtında köy taşıyan kuşlarla da. Bataklık Ülke'de dev örümcekleri andıran porengorları binek niyetine kullandık. Cam sanatında usta burfenleri, yamyamlığın felsefesini kurmuş hurgları tanıdık. Üstelik tüm bunları, kalbimizde yer eden dostlar eşliğinde yaptık.

Yolculuğa çıkacaklara...

İyinin ve kötünün amansız mücadelesini, savaş ve barışın trajik detaylarını usta bir dille kaleme aldı Müstecaplıoğlu. Kitaba ilk başta tepkiyle yaklaşanlar bile okuduktan sonra ülkemizde de dünya standartlarında iyi bir fantastik roman yazılabileceğini anladılar. Genç edebiyatımızın bu yetenekli yazarı Tanrıların Alfabesi'yle birlikte yolculuğa son noktayı koydu dedik, ama bu seriyi yeni keşfedenler ve yolculuğa bugün çıkacaklar için dört kitabı da kısaca tanıtmak istiyorum.

Müstecaplıoğlu'nun yayımlanan ilk kitabı Korkak ve Canavar'da iyilik ve kötülük kavramları üstünde ustaca duruluyor, bu kavram çerçevesinde insanların kafasında çeşitli soru işaretleri oluşturuluyordu. 'Kötü bir insan ne kadar kötü olabilir?' 'İnsan neden kötüdür?' 'İnsan sadece kötü olabilir mi?' gibi sorulara yanıtlar arayıp, şu sonuca varılıyordu kitapta: "Kimse sadece iyi ya da sadece kötü olamaz." İnsanların korktuğu bir canavar ya da karısını korumaktan aciz bir korkak bile olsalar! Onlar bile kahramanlaşabilir, yeter ki kendileriyle barışsınlar ve özgüvenlerini kazansınlar. Perg Efsaneleri'nin kahramanlarının yolculuğa bir canavar ve korkak damgası yemiş bir köylü olarak başlaması, masallarda ve Hollywood filmlerinde, kahramanların hep dört dörtlük kişilerden seçilmesine, batının Süpermen takıntısına yapılmış bir göndermeydi belki de...

Korkak ve Canavar aynı zamanda Perg Efsaneleri serisinin zorlu yolculuğuna çıkış biletiydi tüm okurlar için. İkinci kitap Merderan'ın Sırrı adını taşıyordu. Oldukça hareketli sahneler, yer yer şiirsel bir dil yine kitabın kaderini ve kalitesini kutsayan bir yapıdaydı bu eserde de. Anlatılmak istenenler, öykünün kendisini gölgede bırakmıyordu. Merderan'ın Sırrı'nda kişinin iyi ya da kötü olduğunu görünüşünden anlayamazsınız diyordu yazar. Victor Hugo'nun güzel deyimiyle, yürekle bakmak gereklidir karşınızdaki insana. Oraya, samimiyeti yakalayabileceğiniz tek yere yani. Ama orada her gördüğümüze de inanmalı mıyız? Hayır, asla! İnsanı tanımak için vakit gerekir, en yakınımızdaki bile gün gelir şaşırtabilir bizi.

Üçüncü eser olan Bataklık Ülke'deki atmosfer gerçekten de çok ilgi çekiciydi. Tamamen balçıktan oluşan bir ada ve inançları yüzünden ikiye bölünmüş bir halk. Kitabı bitirince şu düşünceler çakıyor beynimizde: Eğer ruhunun hakkını vermek istiyorsan, iki şeyin seçimini başkasına bırakmamalısın: Âşık olacağın kişinin ve inanacağın tanrının. Müstecaplıoğlu'nun sadece bir fantastik roman yazmadığını, gerçek toplumsal hayata, sorunlara, yanlışlara da özgün bir yoldan gizlice dokunduğunu en iyi anladığımız kitap bu oldu. Kahramanların başına gelenler, aslında gerçek dünyada yaşanan ve yaşanabilecek olayların hayal gücüyle renklendirilmiş halinden ibaretti. Evet, hepimizin bildiği gibi her inançta iyi ve kötü insanlar vardır ve olacaktır. İnsanların kendi inançlarını dilediğince yaşamaya, onu tek doğru bulmaya hakları vardır, ama başkalarına sırf farklı inançları yüzünden düşmanlık göstermeleri mantıkla açıklanabilecek bir durum değildir.

Müstecaplıoğlu, Bataklık Ülke'de dedi ki: Farklı inanıştaki insanlara hep beraber yaşama ve anlaşma şansı tanınabilirse, yöneticiler tarafından buna uygun zemin hazırlanabilirse, bir ülkede 'sevgi duvarı' aşılabilirse, bu düş neden gerçeğe dönüşmesin? Kitabın bir diğer önemi de çarpıcı göndermeleriydi. Olası bir savaşta iki düşman şehrin Emirlerinin uyandıracağı ve Bataklık Ülke'yi yıkıma sürükleyecek devasa canavarlar, Sovyetler ve ABD'nin birbirlerine yıllarca tehdit unsuru olarak kullandıkları nükleer silahlara yapılmış bir gönderme olarak da okunamaz mıydı? Yine Anageh Emiri'nin düşman şehirden gelen "Kaçırılan oğlunuz bizde değil, gelin arayın, gereksiz yere savaşmayalım" teklifine verdiği cevap ve bu teklifi reddederek savaşı başlatması, Irak tarafınca ABD'ye yapılan "Bizde kitle imha silahı yok, gelin arayın," teklifine karşılık Bush'un kanlı tepkisine verilen bir eleştiri olarak da görülemez miydi! Hem de romanın yazılış zamanının tam da bu olaya denk geldiği düşünülürse...

'Karanlıkta yürümek'

Kitaptaki bir diyalogdan alıntıyla, "Bu bir maceradan çok daha fazlasıydı!" Ve çok yakınlarda yayımlanan son kitap Tanrıların Alfabesi'yle her şey aydınlığa kavuşuyor. Kayıp karakterler farklı kimliklerle karşımızda beliriyor, öğrendiklerimiz bizi yolculuğun başına geri götürüyor. İlk romandan bu yana okuduğumuz her şeyin aslında birbirine sımsıkı bağlı olduğu, Perg Efsaneleri'nin başı Korkak ve Canavar, düğüm bölümü devam kitapları ve sonuç bölümü Tanrıların Alfabesi olan tek bir roman olarak da okunabileceği ortaya çıkıyor.

Kısaca, 'ışığı bekleyerek çürümektense, karanlıkta yürümek evladır' diyor bu kitabın öyküsü bizlere. Şaşırtıcı ve sarsıcı bir kurgu, duygulara hitap eden bir üslup, engin bir hayal gücü eşliğinde anlatıyor derdini. Kahraman canavar Leofold, başkalarını koruması gerektiğinde korkaklığını unutan Guorin, asla pes etmeyen Nume, kimsenin çekmediği acıları yenmiş Nela sayesinde. İnsan olarak doğru olduğuna inandığımız şeyler için mücadele etmek zorundayız. Yarı yolda pes etmemeli, bir mucize beklemektense ayağa kalkmalı, belki de bizzat biz bir mucize yaratmayı denemeliyiz. Şartlar ne kadar kötü olursa olsun. Her şey bir hayalle başlar, sonunu bilmesen de ilk adımı atmalı, gücünü barıştan ve iyilikten yana kullanmalısın! Bu şekilde sona eriyor Perg Efsaneleri... Ama bitmeyen bir yolculuk bu aynı zamanda, iyiliğin ve barışın, kötülüğe ve şiddete karşı verdiği asla bitmeyecek o zorlu mücadele...

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X