ISBN13 978-975-342-766-1
13x19,5 cm, 376 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Siborglardan Yoldaş Türlere: Teknobilimde Akrabalığı Yeniden Şekillendirmek’ten s. 242-246.

...

Yoldaş türler figürünü çok sayıda analitik ve çağrışımsal iş yapmak için kullanmak istiyorum. Figürler, kolektiflerin umutlarını, korkularını ve ilgilerini toparlayan güçlü çekim odaklarıdır. Figürler, Hıristiyan realizmiyle de alakalı olarak umutları gerçekleştirme vaadi taşırlar (Auerbach 1953). Yoldaş türler, içinde tarihlerin maddeleştiği, yani maddi, anlamlı, süreçsel, belirmiş ve kurucu olduğu, ilişkisel bir ontolojinin figürleridir. Geçmişte siborglar hakkında yazmıştım; siborglar da, organizmalarla makinelerin, Soğuk Savaş'a ve zürriyetine sıkı sıkıya bağlı bir tür yoldaş türler kümelenmesi gibidir. En az siborg kadar aklımda olan bir figür de OnkoFare™ gibi genetik mühendisliği ile yaratılmış laboratuvar organizmalarıdır; pek çok türden aktörlerle pratikleri birbirine bağlayan yoldaş türlerdir bunlar da. Yoldaş türler olarak köpekler ve insanlar, siborglara ve mühendislik ürünü farelere kıyasla, türsel varlık olarak ortaya çıkışları boyunca beliren epey farklı tarihler ve yaşamlar ortaya atarlar. Çalışmalarımın önemli bir kısmında, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yaşam bilimlerinde biyolojiyle enformatiğin birbiri içine göçmesinin biyoloji, kültür kuramı ve politika açısından ne gibi sonuçları olacağını çözmeye çalıştım. Bu içe göçmede organizmalar, yeni zenginliklerin, yeni bilgilerin ve mutasyona uğramış yaşam ve ölüm biçimlerinin o harika yaratıcısı olan genomlar karşısındaki ontolojik ayrıcalıklarını kaybetmişlerdir. Biyolojiyle enformatiğin birbiri içine göçüşünün teknoşimdideki olma ve bilme biçimlerinin şekillenmesi üzerine etkilerini verili alsam da, burada bunlarla ilişkili ancak farklı bir tür içe göçmeye bakacağım: bütünüyle "doğal" olan ile tamamıyla "teknik" olanın içe göçüşü – örnek olarak, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan türlerin kontrol altında tutulan vahşi doğada biyolojik üreme aygıtlarının can alıcı bir parçası olarak elektronik sensörler takmasını ve uyduların gözetimindeki ortamlarda yaşamalarını verebiliriz. Bu düzenlemenin Evrimsel Açıdan Kararlı bir Strateji (Dawkins 1982) olup olmadığı daha belli değil ancak yine de biyotoplumsal modernliğin bir figürü haline geldiği kesin. Basitçe ifade etmek gerekirse, biyoçeşitlilik, dünyanın pek çok yerinde ileri teknolojiye bağımlı hale gelmiştir. "Doğal" olan ile "teknik" olanın fiziksel olarak birbiri içine göçmesi, maddi-göstergesel bakımdan, en teknofilik dünyalarda olduğu kadar en biyofilik, çeşitliliğe adanmış topluluklarda da normal, gündelik, dünyevi bir gerçektir. Ve bunların hiçbirinde masumiyet –ya da suç– yoktur.

Bu öyküden çıkarılacak bir ders var mı? Köpekler kendilerini mi icat etmişlerdir, insanların icadı değiller midir? Yoksa köpeklerle insanlar, müstakbel köpeklerin ilk adımları attıkları öykünün tersine göre daha inandırıcı olduğu, uzun ve karmaşık bir tarih boyunca birbirlerini mi şekillendirmişlerdir? Şayet köpekler bir insan teknolojisi iseler, köpekgil bir sosyobiyolojik öyküdeki genişlemiş fenotipin parçası olarak bunun tersi de doğrudur. Birlikte evrim öyküsünü, işi sadece köpeklerin yaptığı ya da sadece insanların yaptığı versiyonlardan daha çok seviyorum. Öykünün bu hali, insanın doğadaki yeriyle ilgili öyküyü, doğa ve kültür kategorileri arasındaki bağları sağlamlaştıracak sade, tanıdık bir şekilde elden geçiriyor.

Köpek evrimi hakkında düşündüklerimizin çok ötesinde şeyler söz konusudur burada. Mesele, farklı dünyalarda canlılığı ve failliği nasıl düşüneceğimizdir. Dünyaları ve yaşam biçimlerini çoklu-türlü ve çoklu-uzmanlıklı bir biçimde düşünmeye, yaratmaya ihtiyacımız var ve bu da siborgların komut / iletişim / kontrol / istihbarat söylemini susturmamızı gerektirir.

Yoldaş türler, başka şeylerin yanında, ciddi bir feminist meseledir; liberalizmin temcit pilavı gibi öne sürülüp durulan söylemini, özgürlüğün arketipi olarak sunulan o faydayı-azamileştiren, sınırlı, bağımsız benlik modelini aşmak isteyen Batılı feminist çabanın tam kalbinde yatan bir mesele. Yoldaş türler, hem bireyler hem de çeşitlilik hakkındaki liberal söylemlere bir tür bypass ameliyatı sunarlar. Yoldaş türler bunu canavarın tam karnında –biyoteknolojinin ve Yeni Dünya Düzeni A.Ş.'nin içinde– yaparlar. Toplumsal cinsiyetler, soylar, ırklar, türler – tümü de bu anlatısal dönüşümler dahilinde iş başındadır ve bunun kimi maddi-göstergesel sonuçları vardır. Köpek kulübesinin bakış açısından bakıldığında bu, aktörlerin ve faillerin hepsinin insan olmadığı, süregiden, baştan aşağıya tarihsel olan pratik katmanlarında birlikte gelişme demektir.

Biyoçeşitlilik Köpeklerindir(1)

Köpekseverler için, muhtemelen özellikle de safkan köpek sahipleri için genetik hastalık yeni bir şey değildir. Pek çok köpek yetiştiricisi ve sahibi –bazıları isteyerek, bazıları istemeden– kendi hayvanlarının soylarında görülen genetik zorluklar hakkında ve hatta kalıtım tarzları bilinmeyen ve kalça çıkığı gibi duruşu etkileyen, güçlü çevresel ve gelişimsel bileşenleri olan çok genli özellikler hakkında kafa patlatmaya alışkındırlar. Genetik hastalık söylemi köpek sahipleri, yetiştiricileri, araştırmacılar, köpek kurtarma aktivistleri, köpek yetiştirme kulüpleri, köpek pansiyonları, gazeteciler, barınak çalışanları, vejetaryenler, köpek sporları tutkunları ve eğitimciler için uğraş topluluklarını sayısız yoldan şekillendirir. Köpeklerdeki genetik hastalıkların olağanüstü kültürleriyle ilgili söylenecek çok şey olsa da bu makalede safkan köpek diyarındaki çok daha heyecan verici bir konu üzerine odaklanmak istiyorum: küçük nüfuslardaki genetik çeşitlilik. İlkin, nüfus genetiğinin uzun tarihine, ve doğal seçilimle ilgili modern kuram ve neo-Darvinci sentez ve takipçileri açısından önemine rağmen genetik çeşitlilik meselelerinin neden pek çok köpeksever için yeni, hem de kabullenmesi zor bir şey olduğuna bakalım.

Genetik kültür, hem uzmanlar hem de uzman olmayanlar için, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri'nde ama başka yerlerde de, tıbbi genetik tarafından bir hayli şekillendirilmiştir. Genetik insan hastalığı, tıbbi genetik evrenin ahlaki, teknobilimsel, ideolojik ve mali merkezidir. Bu evrende hemen hiç sorgulanmadan tipolojik düşünmenin hükmü geçer; gelişimsel biyoloji, davranışsal ekoloji, hayatsal etkileşimlerin dinamik ve çok vektörlü alanlarındaki düğümler olarak genlerle ilgili ayrıntılı görüşler, yüksek oktanlı tıbbi genetik yakıtların ve gen jokeyi yarışlarının kaza kurbanlarından sadece birkaçıdır. Genomların, "bir bölge-bir ürün" türü yatırım fırsatlarından –araştırma açısından çok verimli olduğu görülen "bir gen-bir enzim" ilkesinin bu girişimci torunundan– müteşekkil olması pek benim damak tadıma göre değildir. Teker teker ele alındıklarında genler, özellikle hastalıklarla ilgili genler, genetik çeşitlilik meselelerinin ve yol açtıkları sonuçların üstesinden gelmeye çalışanlarda beyin hasarına neden olmaya çok elverişlidir.

Evrimsel biyoloji, biyotoplumsal ekoloji, nüfus biyolojisi ve nüfus genetiği, (elbette bilim tarihi, siyasal iktisat ve kültürel antropolojinin yanı sıra) halkın ve uzmanların genetik tahayyüllerini şekillendirmede acınacak ölçüde küçük bir rol, genetik araştırmaya büyük paralar çekmekteyse daha da küçük bir rol oynamıştır. Sadece köpek dünyalarını dikkate alan ön araştırmamın sonucunda, genetik hastalık araştırmalarına milyonlarca dolarlık yardım yapılırken (her ne kadar fareler gibi insan hastalıkları için model alınagelen organizmalara ayrılan bütçenin yanında fındık fıstık parası kalsa da, sınıflandırma ayrımları üzerinden kurulan genom homolojilerinin, narkolepsi, kanama düzensizlikleri ve retina dejenerasyonu gibi insan hastalıklarının pek çoğunu anlamada köpekgilleri ideal hale getirdiği görüldüğünden köpek genetiği araştırmalarına giderek daha çok bütçe ayrılmaktadır) köpekgillerin genetik çeşitliliğinin araştırılmasına (hem uzman hem uzman olmayan katılımcıların gönüllü olarak ayırdıkları bolca vaktin yanında) sadece birkaç bin dolar ayrıldığı ortaya çıktı.

1980'lerden itibaren her tür politik renkten biyoçeşitlilik söyleminin, çevreciliğin ve sürdürülebilirlik öğretisinin, Üçüncü Dünya' nın yanı sıra, muhtelif sivil toplum örgütlerinin, Dünya Bankası, Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması İçin Uluslararası Birlik (IUCN) ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) gibi Birinci Dünya örgütlerinin gündemlerinde belirmesiyle bu durum biraz değişmiştir.(2) Çeşitlilik söylemlerinin kötü şöhretli sorunlu politikaları ve zorlu doğalkültürel karmaşıklığı, bir kısmı halihazırda yazılmış olan bir raf dolusu kitabı gerekli kılar. Köpek dünyalarında genetik çeşitlilik kaygılarının ortaya çıkışının tarihsel anlamda sadece; esas oyuncularının genler ve genomlar (ve bağışıklık sistemleri) olduğu ulusaşırı, küresel, biyolojik ve kültürel çeşitlilik söylemlerini oluşturan dev dalgalar dizisindeki bir dalgacık olarak anlam taşıdığını düşünüyorum. Bir söylemin ortaya çıkış koşullarını fark etmek, onu ideolojik üvey çocukluğa indirgeyip değersizleştirmekle aynı şey değildir. Tam tersine: Çeşitlilik söylemlerinin –ahlaki, politik, kültürel ve bilimsel bakımdan– indirgenemez olan karmaşıklıkları –tasmaları safkan köpeklerin ve "doğa"nın içindeki ve dışındaki köpekgil akrabalarının genomlarına ve gen havuzlarına bağlı olanlar da dahil– beni kışkırtıyor.

Notlar


(1) Köpek diyarındaki biyoçeşitlilikle ilgili aşağıdaki bölüm, Franklin ve Lock (haz., 2003) içinde yer alan "İtleri Klonlamak, Kaplanları Kurtarmak: Teknokültürel Köpek Diyarının Etik Belirenleri" makalemin bazı kısımlarının ilk versiyonundan hazırlanmıştır. Bkz. Haraway (2003c). Yukarı
(2) Örneğin bkz. Dünya Koruma Stratejisi, IUCN, 1980; Bruntland Raporu, Ortak Geleceğimiz, WECD, 1987; Agenda 21; Biyoçeşitlilik Konvansiyonu, 1992; Ormanlarla İlgili Rehber İlkeler; Doğanın Sunduklarının Değerini Bilmek, World Watch Institute, Sürdürülebilir Toplum İçin Gelişme Raporu, 1997; Biyolojik Çeşitliliğe Yatırım Yapmak, Cairns Konferansı, OECD, 1997; Biyolojik Çeşitliliği Korumak: Ekonomik Teşvikler, OECD, 1996. Yukarı

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X