Sema Aslan, “Eşcinsel mücadele”, Milliyet Sanat, 07 Kasım 2002
Eşcinsel Erkekler. Murat Hocaoğlu’nun hazırladığı kitap, farklı yaş, meslek ve sosyo - ekonomik düzeylerden gelen 25 eşcinsel erkekle yapılmış söyleşilerden oluşuyor.
Kitaba ilişkin haberi yazdığım gün, Ahmet Tulgar’ın Milliyet Pazar’da yayımlanan ve iki gay arkadaşın cinsel ilişkiye girdikleri kişilerce şiddete maruz kaldıkları söyleşinin yayımlandığı gündü. Arkadaşlardan biri 7. kattan düşüp ölürken diğeri de sürekli intiharı düşündüğünü belirtiyordu. Benzer şiddet olayları, işkence, tecavüz ve psikolojik - toplumsal baskıların örnekleri Eşcinsel Erkekler kitabında da anlatılıyor.
Türkiye’deki eşcinsel erkeklerin toplumsal resminin belirlenebilmesi amacıyla gerçekleştirilen çalışma, kimi yüz yüze kimi Internet aracılığıyla yapılan söyleşileri içeriyor. Ancak konu, toplumun önemli bir kesiminin bilmediği -yine de en hafif ifadeyle “tepkisel” yaklaşmaktan vazgeçmediği- ya da yanlış bildiği bir konu olunca, söz konusu 25 erkeğin “gönüllü katılımı” daha çok anlam kazanıyor. “Başlangıçta, defalarca maruz kaldıkları bir medya serüvenine atılacaklarından korkan katılımcıların tedirginlikleri ve güvensizlikleri, kısa bir sürede gönüllü katkılarla gelişen müthiş bir dayanışmaya dönüştü. Çalışmanın bağlamı ve yayımlanacağı dizinin, yayınevinin yaklaşımı bir çok kişiyi umutlandırdı, ellerinden geleni yaptılar.”
Söyleşiler yer yer çok incitici. Ancak Hocaoğlu, bu konuda özel bir dikkate sahip: “Parlak hikâye, sıra dışı hayat hikâyesi arayışı içinde olmadım. İnsanların özel hayatlara yönelik merakını tatmin edecek bir tarz izlememeye çalıştım. Özel hayatlara dayalı bir çalışma söz konusu olduğunda elbette durduğunuz yerin önemi var. Çalışmanın özel hayat teşhirine sapıp sapmadığı kuşkusu ve korkusu, çalışma boyunca hep yol arkadaşım oldu. Bazen çok acıtıcı yönlere de ilerleyen konuşmalar boyunca sorularımı, ne derece derinleşmek adına, ne derece -tehlikeli de olabilecek- insanî meraklarla sorduğumun muhasebesini yapmaya hep devam edeceğim sanırım. Bu çalışmanın değerlendirileceği süreçlerde de, sadece bu konuda yargılanmayı önemseyeceğimi, sadece bu noktada onay arzulayacağımı hissediyorum.”
Eşcinsel Erkekler kitabının önemli özelliklerinden biri de, tek tek yaşamlardaki mücadeleyi örneklemesi. İlk mücadele, kişilerin kendilerine karşı verdikleri mücadele. Eşcinsel ilişki kurdukları halde eşcinsel kimliğini kabul etmeyenler, bunun geçici olduğunu düşünenler ya da uzun düşünmeler ve okumalardan sonra kararını verip, kendilerini eşcinsel olarak tanımlayabilenler... Sonraki mücadele toplumla. Eşcinsel olduğunu eşine açıklayan ya da ancak bir başka eşcinsele anlatabilen örneklerin yanında “Eşcinsellerin Özgürlüğü, Heteroseksüelleri de Özgürleştirecek” pankartıyla miting alanına çıkanı da var. Kitaba söyleşileriyle yani yaşamlarından örnekler ve tecrübeleriyle katılanlar arasında ünlü isimler yok. Hocaoğlu, kitapta ifade kanallarını “bulamamış” kişilere yer vermeyi özellikle tercih ettiğini söylüyor. Ancak, başka herhangi bir konuda olabileceği gibi bu konuda da ifade kanalı bulabilmiş kişilerle söyleşiler yol gösterici olabilirdi.
Söyleşiler, her ne kadar farklı yaş, meslek ve kültür seviyelerinden kişilerle yapılmış olsa da, ağırlık eğitimli kişilerde: “Alt sınıflara mensup kişilerle birkaç görüşme var kitapta... Ama ne derseniz deyin, eşcinsel olduğunu bilince çıkarmak ve bir kişiye bile söyleyebilmek biraz da yaşamınızı belli kültürel ve maddi koşulların üzerine oturtabilmenizle ilgili. Hele hele eşcinsel toplumuna ait olduğunu söyleyebilen kişiler bu kitaptakilerdi. Kitabın amacı da zaten varolan toplumsal resmi netleştirmekti. Yani birini konuşmaya zorlamak gibi bir niyetim yoktu.”
Kitabın önemli özelliği, şiddeti deşifre etmesi. Belki de en ağır olanı, kişinin kendine uyguladığı şiddet. Kişisel olanı afişe etmek bir uç’sa, saklamak / saklanmak zorunda olmak bir diğer uç. Sonuçta ortaya çıkan şiddetin yıkıcılığı, “Solcu, Kürt, Alevi ve eşcinselim” cümlesini okuduğunuzda hissettiğiniz kadar. Azımsanmayacak kadar...