| ISBN13 978-975-342-369-4 | 13x19,5 cm, 247 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Evren Eren, “Eşcinsel Erkekler”, miniDEV Murat Hocaoğlu'nun 25 Eşcinsel Tanıklık adlı kitabı, son iki akşamımı yüksek kalp atışlarıyla, adrenalin zenginliği halinde geçirmeme neden oldu. Biraz geç kalmış bir okuma bu... Ha bire ertelenmiş, bu yüzden de "bela" gibi gelen bir okuma. "İste seni böyle hazırlıksız yakalarım, seni böyle rezil rüsva ederim" diyor kitap. "Hazır seni elime geçirmişken" diyor. "Hazır sen şu Alaska soğukları nedeniyle sosyal canavar rolünü üstlenemeyecek, insan minsan göremeyecek haldeyken" diyor. İşte kıskıvrak böyle yakalanır insan. Bir aile albümünü karıştırmaya oturup da içinden çıkamamak vardır o albümün. Takılıp kalmak vardır hani. "Kim kimdi, o kimin nesiydi, sen daha pek küçük değil miydin o zaman, sen daha doğmamışken ölmemiş miydi o? Annem burada ne kadar genç ve güzel görünüyor di mi?" Tanıdık tanımadık ama ismini bildik, bir yerden iletişildik isimler geçidi, kitapta böyle bağlıyorlar sizi... Çok sevgili Uğur Alper, en son sayfalar dolusunu anketini doldurduğum Sevgili Murat Yalçınkaya, yazdığı en küçük paragrafa bile kaşeli imzalı katılma arzusu duyduğum Mustafa Konur, işte bu röportajıyla biraz olsun şefkat beslemeyi başarabileceğiniz post-medyatik Umut Koray -ki kendisi bu kez katlanılabilir şeyler söylüyor-, Yeşil Bizans yerine Yeşil Osmanlı sıfatıyla sayın İbrahim Eren -ki kendisi Avrupalılara Türkiye kapısı kapatılsın, onlar geldi güzelim topraklarımızda eşcinsellik bitti diyor- herkes ama herkes bu kitaptalar. Bu 25+1 eşcinsel tanıklık, 250X1000 kadar çoklar bu sayfalarda. Söyledikleri ve anlattıklarıyla kocamanlar, öyküleri ve yaşadıklarıyla çok ama çok zenginler. Hem çok tanıdık, hem de hiç değiller. Hem ortak bir kaderin hem de ortak bir diyalektiğin eseriler. Eşcinsel cinayetlerinden gasp olaylarına -ki bence bu topraklarda asil aktivizm bunlarla savaşabilmektedir-, eşcinsel oluşumlardan eşcinsel politikalara, aşklardan saklı hayatlara, kocaman, ama kocaman bir dünya... Proust ya da Gide'i okur gibi, uzak ya da yakın, tanımadık ve belki de bu yüzden çok tanıdık hayatların öykülerini okur gibi okudum hepsinin söylediklerini. İyi ki aile albümünde yerleri oluşmuş hepsinin. İyi ki dile gelmişler hepsi. Elbette tüm fotoğraflar, ancak sarardıktan sonra anlaşılacaklar. Bu kitapta konuşan herkese, bir okuyucu olarak teşekkür ederim. |