Murat Çelikkan, “Türkiye'de bir ilk”, Radikal 2, 22 Eylül 2002
Hemen hepsi farklı kesimlerden gelen, farklı yaşlarda, hatta neredeyse farklı ilişkileri ve cinselliği tercih eden 25 eşcinsel erkek. Kısa yaşam öyküleri, tanıklıkları, görüşleri. Bu 25 kişi seçilirken Türkiye'deki eşcinsel erkeklerin yaşam biçimleri ve kimlik figürlerini yansıtmak amaçlanmış. Bu nedenle de lezbiyenler, travestiler ve transeksüeller kitabın dışında bırakılmış. Bu, toplumun görmezden geldiği, toplumsal hayatın her yerinde olmalarına karşın "bilmiyorum, görmüyorum, duymuyorum", yaptığı bir kesime ışık tutan bir ilk kitap. Bir tür gay "coming out" yani açılma kitabı. Eşcinsel hareket içinde "coming out/açılma" ya da tam adıyla "coming out of the closets/dolaplardan çıkma"nın önemi büyük. Toplumsal miladı Amerika'daki Stonewall ayaklanması olarak kabul ediliyor. Sonra da her eşcinselin bireysel düzeyde sürdürdüğü bir mücadele. Yani kendisine ve topluma, "ben eşcinselim" dediği nokta. Politik mücadelenin mihenk taşı.
Kitabın bir diğer önemi ise bu serüveni yaşayan, kendisini, yalnız, sakat, ayrıksı hissedenlere ve hissettirilenlere "yalnız değilsin" mesajını vermesi. "Yalnız değilsin! Senin geçtiğin yollardan geçen, geçmekte olan, senin gibi olan çok insan var. Hasta değilsin, tuhaf değilsin, yalnız değilsin!" Bu ilk kitabın önemi de buradan geliyor. Türkiye'nin dört bir yanındaki birçok insana "sakat" olmadıklarını, sadece cinsel tercihlerinin farklı olduğunu, eşcinsel olduğunu anlatması açısından. Kitapta 25 sayısının yeterli bir örneklem oluşturmamasına karşın, ortaya çıkan bazı ortak özellikler var. Birincisi hemen herkes cinsel kimliğinden dolayı baskı görmüş veya görmekte. İkincisi eşcinsellerin barlar dışında sosyalizasyon mekânlarının olmaması, yani eşcinsellerin başka kamusal alanlarda görünür kabul edilmemesi, birçoğunun toplumsallaşmayı internette aramasıyla sonuçlanıyor. Bu da kaçınılmaz olarak cinsel partnerlerini de bu yolla bulmaları anlamına geliyor. İnternet özellikle cinsel partner bulmada riskler taşıyor. Çünkü eşcinselleri, homofobik çetelerin, soyguncu jigoloların tuzağına düşürebiliyor. Kaos, Lambda gibi örgütler bu sosyalizasyonun sağlanması açısından da büyük önem taşıyor. Bu 25 tanıklığı Eşcinsel Erkekler adıyla kitaplaştıran Murat Hocaoğlu şöyle diyor: "Umarım bu çalışma, amaçladığım gibi, hepimizi kuşatan anlam daralmalarının içinde, ... sesi çıkmayanların, sözü anlaşılamayanların söylemine küçük bir katkı sağlar.... Adına ne derseniz deyin, ne istiyor ve neyi savunuyor olursa olsun, tek bir insanın bile hikâyesine sırtımızı dönersek, sesini duymazdan gelirsek, sadece güç ilişkileri kuracağımıza inanıyorum. Tek bir insanın hikâyesinde bile, hayatımızı anlamlandırmak için bir çok şey olduğunu biliyorum..."
Gelelim tanıklıklara…
"Kendimi bir gay olarak keşfetmem üniversite yıllarında oldu. Gay'in anlamını da o zaman öğrendim. Daha önce şöyle bir duyguya sahiptim. Hayatta tek gibiydim. Duygularımı paylaşacağım, benim gibi düşünen bir insan yoktu." (Serkan, 33 yaşında, Adana doğumlu, Kürt kökenli.)
"Eşcinseller ve jigololar arasındaki ilişkilerin bir kısmında şiddet hikâyeleri, gasp olayları ve bazen cinayetler olmasını ben iki sebebe bağlıyorum: Bu işe başlıyorlar. Çok kolay. Para kazanmanın en kolay yolu. 'Ona cevap verirsem acaba eşcinsel olur muyum, öpersem eşçinsel olurum, ama bunları yapmayıp sadece cinsel birleşmeyle yetindiğimde ben erkeğim,' gibi bir düşünce var. Çünkü erkek aktiftir. 'Ben eşcinsel olmayacağım' düşüncesi ekonomik bağımlılıkla birleştiğinde, bir süre sonra şiddete dönüşüyor. Ama böyle bir yaşam sürdüremezler, çünkü sürekli arkadan gelen daha genç bir jenerasyon var. Varoşlar, çok çocuk yapıyor. En yakışıklı jigolonun bile, kendine çok iyi bakması koşuluyla, iki yıldan fazla popüler olması mümkün değil. Şanslı olup da, zengin bir adam tarafından kapatılmadıktan sonra veya çekiciliklerini yitirdikleri anda şiddete başvuruyorlar. Daha sonraki kuşak şiddetin daha kolay ve kesin bir çözüm olduğunu gördüğü için, o ara dönemi de geçirmeden hemen şiddeti deniyor. ...Toplumun bu konuda homofobik bir yaklaşımı var, ama burası aynı zamanda bir Akdeniz toplumu. Yani burada bütün Akdeniz ülkeleri için geçerli bir şey var; 'Yap ama bunu konuşma'. Türk toplumunun, konuşulmadığı sürece her şeye, ama her şeye hoşgörüyle baktığını düşünüyorum. Bunun içinde erkeklerin çocuklarına karşı yönelttikleri ensest de var." (Murat 34 yaşında, üst düzey yönetici.)
"Kaos grubunun bana katkısı çok oldu. Her hafta yapılan toplantılarda tartışılan şeyler, onun dışında benim okumam, çalışmam, bir sürü insanla tanışmam ve nasıl bir hayat yaşamak istediğime karar vermem daha hızlı yol almamı sağladı. Hem içselleştirilmiş homofobimi yenmeme yardımcı da oldu... Dünyada kendinizi tek başına hissederken bakıyorsunuz bir sürü insan var sizin gibi düşünen ve onlarla birçok şey paylaşabilirsiniz... 1 Mayıs'ın en çarpıcı yanı medyanın ilgisiydi. Alana slogan ve pankartlarımızla girdiğimizden itibaren kameralar yanımızdan hiç ayrılmadı. 'Zorunlu Heteroseksüellik İnsanlık Suçudur', 'Eşcinsellerin Özgürlüğü, Heteroseksüelleri de Özgürleştirecektir', 'Yaşasın 1 Mayıs', 'F Tipine Hayır' yazılı pankartlar taşıyorduk... Heteroseksüel erkeklerin ya da kadınların bir eşcinseli tanıyıp ilişki kurduktan önceki ve sonraki dönemleri var. Bu tabii kendi cinsel kimliklerini sorgulamayı da beraberinde getiriyor. Eşcinsellerin kurtuluşu, heteroseksüelleri de bu anlamda özgürleştirecek. Yani heteroseksüel erkekler de özgür değil. O kadar kıskaç altındalar ki, erkek egemen söylem nimetler sunuyormuş gibi dursa da bir anlamda tuzaklara itiyor erkekleri." (Murat Yalçınkaya, 27 yaşında Kaos - GL adına konuşuyor)
"Biz Kırkpınar'a gittik. Evet, birkaç arkadaş gitti ve orada fotoğraflar çekti. Hatta 'Biz Kırkpınar'a gittik, siz bizi görmediniz' diye bir çalışma yapmayı düşündük. Çünkü bazı gazeteler bizim fotoğraflarımızın peşine düşmüştü. Biz de onlarla dalga geçelim dedik. 'Biz buradaki insanlardan biriyiz, hadi bulun bizi' diyecektik. Ama böyle bir şey yaparsak o fotoğraftaki herkesi zan altında bırakacağımızı düşünüp vazgeçtik. Çünkü bunu suç olarak görüyordu medya". (Mehmet Ali, 34 yaşında, Türkiye Ayıları'nın kurucularından)
"Bunu ifade etmek güç. Korku derseniz hiç itiraz etmem. Ama isterseniz yüzde bir deyin, ben çocukların böyle bir gece hayatı için hayatlarını mahvetmek istemedim. Bunu da kimseye anlatamadım. Belki yalan söyleyecekler, beni suçlayacaklar ve ceza almaktan kurtulacaklardı, ama dört - beş yıl da olsa, onların hapis yatmalarına neden olan kişi olmak istemedim. Polise güvenmedim, korktum." (Kenan, 31 yaşında, gazeteci)
"Türk Medeni Kanunu, diğer kanunlar gibi Avrupa'dan aktarılmıştır. Medeni Kanun, Fransızların 'Napolyon Kodu' dedikleri Fransız Medeni Kanunu'nun Türkçeleştirilmiş hali. Bu kanunu hazırlayan hukukçu ki kendisi Napolyon'un danışmanı ve dostuydu, bir eşcinsel. Kanun tamamıyla onun inisyatifinde hazırlandığı için eşcinselliği bir suç olarak tanımlamıyor, kanunun dışında tutuyor... Bir hatırlatma yapmak istiyorum. Türkiye Yeni Zelanda ile birlikte kadın haklarını, kadınların seçme ve seçilme haklarını 30'lu yıllarda tanımış bir ülkedir. Ama kanunla tanımış olmak bunun pratikte geçerli olması anlamına gelmedi. Aynı şekilde Türkiye'de eşcinselliğin bir suç olarak tanımlanmamış olması, bunun serbest ve yasal olduğu anlamına gelmedi." (Şenol, 35 yaşında, avukat.)