"Yolsuzluk Nedir?", s. 17-19
İster süte su kat, ister ihaleye fesat karıştır, günümüzde yolsuzluk, hayatın her alanını kapsayan bir olgu haline geldi. Bugünün Türkiyesi, rüşvet, adam kayırma, haksız kazanç, kaçakçılık, görev ve yetkiyi kötüye kullanma, haksız rekabet yaratarak kazanç elde etme gibi yolsuzluğun her türlüsünün yapıldığı bir ülkeye dönüştü. Hazine kaynaklarına zarar verdiği için vergi kaçırma da yolsuzluk içine alınır oldu. Çünkü ödenmesi gereken verginin ödenmemesi, tıpkı doğrudan yapılmış yolsuzluk gibi zarar veriyor; vergi kaçırmanın yaygınlaşması toplumsal çürümeyi de beraberinde getiriyor.
Yolsuzluğun en basit tanımı, "kamu gücünün özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılması" şeklinde yapılabilir. Bu çirkin oyunun değişmez aktörleri arasında yerel ve ulusal siyaset erbabı, üst ya da alt düzeyde bürokrat, devlet memuru gibi kamu gücünü elinde tutanlar bulunur. Diğer yanda ise yolsuzluktan asıl faydayı sağlayan ve yolsuzluğun kendisine sağladığı payı dağıtan işadamı, sıradan insan, bir partiye ait yandaşlar, bazen de tamamiyle bir kent yer alır.
Yolsuzlukta en önemli faktör, kamu malı ya da parasının yağmasıdır. Bu doğrudan ya da dolaylı yapılabilir. Kamu bankaları ve Hazine'den nakit ödemelerle gayrimenkul tahsisi, doğrudan yolsuzluk diye adlandırılırsa, yasal sınırlar içinde yapılan ihalelerde kayırma ve haksız teşvikler dolaylı yolsuzluk olarak sınıflandırılabilir.
Yolsuzluk konusunda daha tarafsız bir tanım yapmak gerekirse, "yakın ilişkiler kurarak, kendisi ve yakınları için bu davranıştan bazı avantajlar sağlamaya yönelik kasıtlı ve uygunsuz olaylar" da denilebilir. Yolsuzluk olayında kamu gücü kullanımının bir kişinin çıkarı için olması gerekli değildir; bir partinin, bir sınıfın, aşiretin, dostların, ailenin menfaati de söz konusu olabilir. Özellikle demokrasinin yerleşmediği ülkelerde yolsuzluk olayları aile veya bir sınıfın çıkarları için yapılmaktadır. Birçok ülkede ise siyasi partilerin finansmanı için ortaya çıkmaktadır.
Her yolsuzluk olayında rüşvet ödenmesi de gerekmez. Örneğin hasta olduğu iddiasıyla izin alan bir kamu görevlisinin tatile gitmesi de bir tür kamu görevinin kötüye kullanılması, yani yolsuzluktur. Bir başbakan veya bakanın doğduğu kasabaya programda olmadığı halde havaalanı yapılması da rüşvet olmadığı halde yolsuzluk olarak kabul edilmektedir.
Çok değişik şekillerde tanımlanabileceği gibi, yolsuzluk genel olarak kamu gücünü elinde bulunduranların bu yetkiyi, kendisi veya bir grup adına çıkar sağlayacak biçimde kullanması olarak özetlenebilir. Bazı mesleki özellikler de tanımları değiştirmektedir. Örneğin Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Daire Başkanı Şevket Taşdelen'e göre, genellikle üç ya da daha fazla kişinin bir araya gelerek, bazı kamu görevlilerinin de katılımıyla devlet hazinesinin zarara uğratılması da genel anlamda yolsuzluktur.(1)
Sokaktaki insana göre yolsuzluğun içine maddi çıkar ve rüşvetin yanı sıra yalan söylemek dahi girmektedir. Bir maliye müfettişi ise yolsuzluğu şu şekilde tanımlamaktadır: "Kamu erkini kullanan veya bireye hizmet sunan kamu çalışanlarının, bu erki kullanırken veya hizmet sunarken, bireylerden hukuk dışı menfaat temin edilmesi."(2)
Dünya üzerinde 77 ülkede şubesi bulunan ve her yıl yayınladığı yolsuzluk endeksiyle adını duyuran, merkezi Almanya'nın başkenti Berlin'de olan Uluslararası Saydamlık Örgütü'ne (Transparency International-TI) göre de yolsuzluk, özel çıkar sağlamak amacıyla devlet gücünün kötüye kullanılmasıdır. Buna göre kamu görevlilerinin rüşvet alması, zimmetine para geçirmesi, devlet ihalelerinden komisyon alması, maddi ya da maddi olmayan şekillerde çıkar sağlaması da yolsuzluk olarak ele alınmaktadır.
Genel tanımının merkezine kişisel maddi çıkar yerleştirilmekle birlikte yolsuzluk kavramı, Türkiye şartlarında daha geniş bir anlam taşımaktadır. Doğrudan maddi çıkar olmasa da siyasi bir partinin temsil ettiği gruba yönelik tercihler de yolsuzluk tanımının içine alınmalıdır. Nitekim kamu çalışanları, iş takiplerinin karşılığını, maddi olmasa bile üst bir göreve atanma, yurtdışına gönderilme, parlamentoya seçilme ve siyasetçiye yakın durarak itibarını artırma şeklinde de alabilmektedirler.
"Benim memurum işini bilir," yaklaşımının dışında "kendi zenginini yaratma"ya yönelik ekonomi politikası da belli dönemlerde bazı şirket ve işadamlarının kayırılmasına ve yıldızlarının parlatılmasına yol açmaktadır. Bu anlayış, Türkiye'deki kirlenmenin yapısallaşmasına neden olmuştur.
Nitekim son dönemlerde ortaya çıkarılan skandallar toplumun her kesiminin yolsuzluk olaylarına bulaştığını ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanlığı Hesap İşleri'nde ve TBMM'nin restorasyonunda ortaya çıkarılan yolsuzluklar "balık baştan kokar" sözünü bir kez daha haklı kılıyor.
Notlar:
1. Yolsuzluk Kıskacında Türkiye Paneli, Ankara Ticaret Odası, Ankara, Ocak 2001, Yayın No. 15. Yukarı
2. Hüseyin Işık, "Yolsuzluk Olgusunun Kamu Çalışanları ve Bireyleri Açısından İncelenmesi", Maliye Yazıları Dergisi, sayı 67, Nisan-Haziran 2000. Yukarı