| 13X19,5 cm, 312 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | “Kitap Hakkında”, s. 7-9 Kemal Derviş'in Washington'dan Türkiye'ye gelişinden bugüne yaşanan süreç, Oğuz Atay'ın ifadesiyle, "çocuk kalmış bir toplum" olduğumuzu bir kez daha serdi gözler önüne. Beklentilerle tesellilerin, ithamlarla temennilerin birbirine karıştığı bu süreçte, şizofren bilinçaltımız kadar, paranoya ile beslenen zihniyet kalıplarımız da yeterince sergileme fırsatı buldu kendisini. Kabul veya itiraf etmek gerekir ki, bütün bu olgular en somut biçimde medyaya yansıdı ve medya tarafından yansıtıldı. İletişimbilimcilerin savunageldiği gibi, medya bir toplumun aynasıysa şayet, yaşanan süreçte, "ayna"ya yansıyan görüntünün sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değil ne yazık ki. Medya kadar dikkat çekici olan bir başka olgu da, kurumlaşıp kurumlaşmadığına dair tartışmaları beslemekten usanmayan "siyaset kurumu"nun tavrıydı. Sadece kendi içinden değil, dışından kaynaklanan ivmelerle de giderek köşeye sıkışan, sıkıştırılan bu kurum; mevcut konumunu koruyabilmek için, neredeyse gelenekselleştirdiği "karanlıkta kanat avlama" sendromunu kesintisiz bir biçimde sürdürmeyi tercih etti. Bu da, gerek medyanın, gerekse siyasetin neden "en güvenilmez kurumlar" arasında yer aldığını yeniden test etme imkânı verdi konunun meraklılarına. Bu anlamda, Kemal Derviş'in isim olarak değil ama "kavram" olarak bir turnusol kâğıdı işlevi gördüğü söylenebilir rahatlıkla. Bu kitabın amacı da, "Kemal Derviş tarihçesi"nin sınırları dahilinde ve öncelikle medya özelinde, yaşanan süreci anlamlandırma çabasından ibarettir. Sözü edilen anlamlandırma yapılmaya çalışılırken, doğal olarak Kemal Derviş'in medyaya yansıyan veya medyanın yansıttığı "görüntü"lerinden hareket edildi. Çelişki çeşitliliği şaşırtıcı değildi bu nedenle. Şaşırtıcı olan, bu çelişkilerin, yine medya tarafından içselleştirilme ve benimsenme biçimiydi. Bu nedenle, gazete haberlerinden, köşe yazarlarından ve internet sitelerinden yapılan alıntıların dil ve üslûbuna herhangi bir biçimde müdahale edilmedi. Bunun sadece teşhiri değil, teşekkürü de amaçladığı rahatlıkla fark edilecektir zaten. Fark edilmesi umulan bir başka şey de, Kemal Derviş'in geliş süreciyle birlikte memleket mensuplarının zihin haritalarına yansıyan rehavet olgusudur. Bu olgu, tek başına bir zihniyet analizi yapmaya imkân verdiği gibi, toplumsal şizofreniyi beslemesi açısından ayrı bir değerlendirmeyi de hak etmektedir. Siyaset, iletişim ve ruh bilimciler, bu imkânı bir laboratuvar çalışmasına tabi tuttukları zaman, "çocuk kalmış bir toplum"un anlam ve anlamlandırma haritaları, bütün sancılarıyla birlikte belirlenebilecektir... |