ISBN13 978-605-316-396-1
13x19,5 cm, 368 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Giriş, Bizim İçin Önemli Olan Her Şey, s. 11-13

Size bir hikâye anlatayım. Bakalım hikâyenin sonunda birbirimizi sevmeye devam edebilecek miyiz?

Uzun bir hikâye bu, çünkü bizim için önemli olan her şeyle ilgili: değerlerimizle, ilkelerimizle, kimliğimizin kaynaklarıyla, toplumumuzun temelleriyle, birliktelik ve karşıtlıkla, yargılamanın ve yargılanmanın her iki tarafıyla ve de ne kadar hızlı taraf değiştirebildiğimiz gerçeğiyle.

Yönümüzü nasıl bulacağız? Nasıl yaşamak istiyoruz? Birbirimizle nasıl iyi geçinebiliriz? Geçmişte bunu nasıl başardık ve gelecekte nasıl mümkün olacak? Ahlaki sorular bunlar ve anlatmak istediğim hikâye de ahlakın hikâyesi. Ahlak kavramı engelleme ve zorlamayı; kısıtlama ve fedakârlığı; engizisyonu, itirafı ve vicdan azabını; iffeti ve neşesiz, klostrofobik, işaretparmağını havaya kaldırmış sallayan kateşizmi çağrıştırıyor. Yanlış da değil bu izlenim, sadece eksik ve tamamlanmaya muhtaç.

Anlatacağım hikâye, Doğu Afrika’daki henüz insan olmayan ilk atalarımızdan başlayıp, çağdaş dünyanın metropollerinde kimlik, eşitsizlik, baskı ve şimdiki zamanı yorumlama ayrıcalığı hakkında sürdürülen güncel çevrimiçi çatışmalara kadar insanlığın temel ahlaki dönüşümlerinin izini sürüyor. Toplumumuzun çağlar boyunca nasıl değiştiğini, değerlerimize ve normlarımıza paralel olarak yeni kurumların, teknolojilerin, bilgi birikimlerinin ve ekonomi biçimlerinin nasıl geliştiğini anlatıyor ve bu değişimlerin her birinin birden fazla veçhesi olduğunu söylüyor: Çünkü bir topluluk içinde yaşayanlar diğerlerini dışlar, kuralları anlayanlar onları gözetmek ister, birilerine güvenenler kendilerini başkalarına bağımlı kılar, zenginlik üretenler eşitsizlik ve sömürü yaratır, barış isteyenler bazen savaşmak zorunda kalır.

Her değişimin bir diyalektiği, her iyi gelişmenin sert, karanlık, soğuk bir yanı, her ilerlemenin bir bedeli vardır. Evrimimizin ilk dönemleri bizi bir yandan işbirliğine eğilimli kılarken bir yandan da grubumuza ait olmayan herkese düşman etti, “biz” demeye başlayanlar kısa süre sonra “onlar” da demeye başladı; cezanın ortaya çıkışı bizi evcilleştirdi, dostane ve geçimli kıldı ama bu sırada kurallarımıza uyulup uyulmadığını denetlemek için güçlü cezalandırma içgüdüleriyle de donattı; kültürümüz bize başkalarından öğrendiğimiz yeni bilgi ve beceriler kazandırdı, ama bizi bu başkalarına bağımlı da kıldı; eşitsizlik ve tahakkümün ortaya çıkışı eşi benzeri görülmemiş bir zenginliğin yanı sıra görülmemiş çapta bir hiyerarşi ve zulmü de beraberinde getirdi; modernlik bilim ve teknoloji sayesinde doğayı denetimi altına alan bireyi özgürleştirdi; bu süreçte artık içinde yurtsuz kaldığımız dünyamızı büyüden arındırdık ve sömürgecilik ile köleliğin koşullarını yarattık; 20. yüzyıl, küresel kurumların yardımıyla herkesin eşit ahlaki statüye sahip olduğu barışçıl bir toplum yaratmaya çalışırken insanlık tarihinin en nefes kesici suçlarına sahne oldu ve bizi ekolojik çöküşün eşiğine getirdi; bu istibdat ve ayrımcılık, ırkçılık ve cinsiyetçilik, homofobi ve dışlama mirasından kısa bir süredir nihai olarak kurtulmaya çalışıyoruz; buna değecek, ama bunun için bir bedel de ödeyeceğiz.

Ahlakımız bir palimpsesttir: defalarca silinip yazılmış, çoğu kısmı okunaksız ve deşifre etmesi zor bir parşömen. Peki ama ahlak ne demektir? Nasıl tanımlanır? En iyisi hiç tanımlamamak belki, çünkü “yalnızca tarihi olmayan şey tanımlanabilir”.1 Ama ahlakımızın bir tarihi var ve bu tarih koltuklarımızda otururken aklımıza gelen kısır kalıplara sığmayacak kadar katmanlı ve karmaşık. Fakat ahlakı tanımlamanın zor olması, ne olduğunun net bir şekilde ifade edilemeyeceği anlamına gelmez. Sadece kısaca dile getirilemez.

Ahlakın tarihi, ahlak felsefesi tarihi değildir. Değerlerimiz hakkında uzun zamandır düşünüyoruz ama düşüncelerimizi nispeten kısa bir zamandan beri yazıya döküyoruz. Hammurabi Kanunları, On Emir, Dağdaki Vaaz, Kant’ın kategorik buyruğu ve Rawls’un bilgisizlik peçesi hikâyemde küçük bir yer tutuyor. Değerlerimizin, normlarımızın, kurumlarımızın ve uygulamalarımızın hikâyesi bu. Ahlakımız kafalarımızda değil, şehirlerimizde ve barajlarımızda, yasalarımızda ve alışkanlıklarımızda, şenliklerimizde ve savaşlarımızdadır.

Anlatacağım hikâye bugünün anlaşılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Çağdaş toplumlar bugün varlıklarını sürdürme imkânı ile varoluşlarının en tatsız gerçeklerini bağdaştırma yönünde ahlaki bir baskı duyuyor. Ahlaki altyapımızın bugün deneyimlediğimiz dönüşümünü bütüne ışık tutacak biçimde nasıl haritalandırabiliriz? Bugün tanık olduğumuz kutuplaşmanın uzlaşmazlığı nereden kaynaklanıyor? Kültürel kimlik ile toplumsal eşitsizlik arasındaki bağlantı nedir? Hikâyenin sonunda bu unsurlar birbirine bağlanarak günümüzün ahlaki krizine dair çağdaş bir teşhis ortaya koyuyor. Öne sürdüğüm teşhis, kitap boyunca anlattığım ahlak tarihimizin bir ürünü olarak ortaya çıkıyor. Bugünü anlamak için geçmişe dönmek gerekiyor.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X