| 13x19,5 cm, 256 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| Sherlock Holmes Ölüm Döşeğinde Çeviri: Saffet Günersel Yayıma Hazırlayan: Tarık Günersel Yayın Yönetmeni: Müge Gürsoy Sökmen Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kapak ve İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Mücellit Örnek Mücellithanesi Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mart 1992 |
Dünya edebiyatının önde gelen polisiye klasiği Sherlock Holmes için 1992'de yapılmış bir öykü seçkisi. Sir Arthur Conan Doyle'un en tipik 13 öyküsünden bir buket… Kitabın ilk sayfalarında Karl Marx'tan şu alıntı var: "Mücrim, yalnızca suç hukuku üzerine içtihatlar üretmekle, yalnızca ceza yasaları üretmekle kalmaz, aynı zamanda sanat, edebiyat, roman üretir." | İÇİNDEKİLER |
Yazar Üstüne Benekli Kordon Boscombe Vadisi'nin Esrarı Bohemya'da Skandal Esrarengiz Ev Danseden Adamcıklar Vampir Kızılsaçlılar Kulübü Mühendisin Başparmağı Beş Portakal Çekirdeği San Pedro Kaplanı Yüzü Yaralı Adam Basit Bir Mesele Sherlock Holmes Ölüm Döşeğinde | OKUMA PARÇASI |
Saffet Günersel, "Yazar Üstüne", s. 7-9 Sir Arthur Conan Doyle (1859-1934) Polis romanları tarihine bakacak olursak, nouvelle tarzında bir atılımda bulunan ve bu boşluğu dolduran yazar, hiç şüphesiz Arthur Conan Doyle olmuştur. Kendisi koyu katolik bir aileden gelmekteydi; babası meşhur bir sanatçı ve karikatüristti. Doyle, Edinburgh'da tıp tahsil etti. Cerrahi hocası Dr. Bell'in zararsız bir merakı vardı: Hastanın karşısına geçen talebelerinden, belirli ipuçlarına dayanarak –örneğin ellerin durumu, giysilerin kullanılışı, bakışların anlamı vb.– onların alışkanlıklarını ve mesleklerini bulmalarını isterdi. Gerek babası, gerekse öğretmeni, Conan Doyle'un öykülerine bilmeden büyük katkıda bulundular. Aslında bir centilmen olan Conan Doyle'un özel kişiliği, Britanyalı okuyucularının gönüllerini fethetmekte önemli bir rol oynadı. Doyle'un çok zengin oluşu ile iyimserliği, halkın ağzından düşmedi. Adaletin yerini bulması uğruna tüm gücüyle çalıştı. Ci... Devamını görmek için bkz. | |
"Esrarengiz Ev", s. 69-83 O sabah, Sherlock Holmes'ün uyanık ve enerjik tabiatının –ara sıra olduğu gibi– yine melankoliye ve filozofiye yenik düştüğü bir gündü. "Onu gördün mü?" diye sordu. "Şu demin kapıdan çıkan ihtiyarı mı?" "Evet." "Gördüm; kapıda rastlaştık." "Sende nasıl bir izlenim bıraktı?" "Hastalıklı, acınacak, zararsız bir yaratık." "Öyle, Watson; acınacak ve zararsız biri. Hayat dediğin de öyle değil midir ya? Acımasız! Talih alnımıza yazılmıştır. Bazen yıldızlarla, burçlarla uğraşırız. Sonunda ne geçer elimize? Bir gölge. Ya da gölgeden de kötüsü: sefalet." "Senin müşterin mi bu?" "Eh, öyle sayılır. Scotland Yard bana göndermiş. İyileşmeyecek hastayı doktorlar bazen şarlatanlara havale eder ya! Artık kendi ellerinden daha fazla bir şey gelemeyeceği, şöyle veya böyle, hastanın durumu bundan daha kötü olamayacağı için!" "Mesele nedir?" Holmes masadan oldukça kirli bir kartvizit aldı. "Josiah Amberley. Brickfall ve ... Devamını görmek için bkz. | |
|